TARAFINI SEÇ

Biri çıkar, hz. Ademe hz. Havvaya cahil der.

Biri çıkar, bak kızım kara çarşaflı öcü der.

Biri çıkar, Allah’ın evi cami minaresinde çav bella çalar.

Biri çıkar, restoranda kapalı bayana saldırır.

Bitmeyen bir baskı, dışlanma, hakaret ve saygısızlık.

Garipsiyoruz oysa garipsenicek hiçbir şey yok.

Peygamberimiz (S.A.V) ilk dünyaya geldiğinde dünya çapında mucizeler olmuş;

1. Hazret-i Âmine’nin bildirdiğine göre kendisi, ne hâmileliği ne de doğum esnâsında hiçbir zahmet çekmemiş ve Allâh Rasûlü dünyâya gelirken doğu ile batı arasını aydınlatan bir nûrun kendisinden çıktığını görmüştür. Peygamber -aleyhissalâtü vesselâm- temiz bir şekilde, ellerini yere dayayarak doğmuş ve başını semâya kaldırmıştır.

2. O anda şeytan, hayâtında hiç olmadığı kadar büyük bir çığlık koparmıştır.

3. İran başkadısı ve din adamı Mûbezân, rüyâsında birtakım serkeş develerin bir sürü yürük atları önlerine katarak Dicle ırmağını geçtiklerini, İran topraklarına yayıldıklarını görmüştür.

4. Semâve Vâdisi’ni su basmıştır.

5. Kisrâ’nın sarayından 14 sütun yıkılmıştır.

6. İranlıların, tapınaklarında bin yıldan beri hiç sönmeden yanan ateşleri sönmüştür.

7. Âişe -radıyallâhu anhâ-’nın anlattığına göre Mekke’de ticâretle meşgul olan bir yahûdî, Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in doğduğu gece, Allâh Rasûlü’nün dünyâyı teşrîfinin alâmeti olan yıldızın doğduğunu görmüş, Kureyş meclislerinden birine giderek:

“−Ey Kureyşliler! İçinizde bu gece çocuğu doğan var mı?” diye sormuştu.

“−Vallâhi bilmiyoruz!” denilmesi üzerine yahûdî:

“−Ey Kureyş cemaati! Size söylediğim şeyi iyi belleyiniz! Bu gece âhir zaman ümmetinin Peygamberi doğmuştur. Onun iki kürek kemiği arasında, üzerinde tüyler bulunan siyah sarı karışımı bir ben vardır.” dedi.

Meclistekiler, yahûdînin söylediklerine hayret ederek dağıldılar. Evlerine varınca yahûdînin sözlerini âilelerine anlattılar. Bir kısmının âilesi:

“−Abdullâh’ın bir oğlu doğdu. O’na Muhammed ismini verdiler!” dedi. Bunun üzerine onlar yahûdînin evine gidip:

“−Mekke’de bir çocuk doğmuş, haberin var mı?” dediler. Yahûdî:

“−Ben size haber verdikten sonra mı yoksa önce mi?” diye sordu.

“−Önce doğmuş, ismi de Ahmed!” dediler.

İsteği üzerine onu Hazret-i Âmine’nin evine götürdüler. Hazret-i Âmine mübârek oğlunu onlara gösterdi. Yahûdî, Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in sırtındaki nübüvvet mührünü görünce bayıldı. Ayıldığı zaman, kendisine:

“−Ne var, ne oldu?” dediler.

Yahûdî:

“−Vallâhi artık İsrâîloğulları’ndan Peygamberlik gitti! Ellerinden Kitap da gitti! Son Peygamberin, İsrâîloğulları’nı öldüreceği ve din adamlarının îtibârını düşüreceği yazılıdır. Araplar nübüvvetle büyük bir izzet ve şerefe erecekler. Ey Kureyş cemaati! Sevininiz, vallâhi siz, haberi doğudan batıya kadar ulaşacak bir kuvvete mâlik olacaksınız!” dedi. (İbn-i Sa’d, I, 162-163; Hâkim, II, 657/4177)

Onun doğumu işte böyle mucizelere tanık olur. Onun doğacağından ondan önceki kutsal kitaplar da bahsetmiştir.

Dünyaya gelir gelmez Peygamberlik verilmemiş, 40 yaşından sonra peygamberlik verilmiş. Peygamberlik verilmeden önce de sevilen, sayılan, güvenilen biriymiş. O kadar çok sevip güveniyorlarmış ki ona El-emin diyorlarmış.

40 yaşında peygamberlik verilmiş.

Aradan 14 asır geçmesine rağmen biz Müslümanlar andığımız anda yüreğimiz titrer, gözlerimiz dolar. Ah diyoruz keşke o asrı saadette yaşasaydık diyoruz.

Bana bir şans verilseydi o asırda yaşamak isterdim, o asır olmasa bile ona daha yakın bir asırda yaşamak isterdim.

Biz müslümanlar asılar sonra onu görmeden inanıyor, seviyor ve sünnetini hayatımızda uygulamaya çalışırken o devirde onun o mucizelerine tanık olup o güvenilen sevilen biri olmasına rağmen onu yalanlamışlar, inanmamışlar. inanmamakla kalmayıp ona türlü türlü işkenceler etmişler, üstüne işkembe atmışlar, kapısına pislik dökmüşler, boykot uygulamışlar, onu öldürmek istemişler. Bunları yapanlar yakın akrabalarıydı öz amcaları, yiğenleri, kuzenler, kabilesindeki bazı kimseler.

O dönemin Ebu-cehilleri bunu yaptıysa bu dönemin Ebu-cehillerine şaşırmamalı. Onların böyle yapmaları bir yerde iyi oluyor, renklerini açık açık belli ediyorlar saflarını gösteriyorlar.

Bunlar inançsız oldukları kadar modern görünümlü saygısızlar. Evet inanmaya bilirsin ama değerlere saygılı olmalısın hele ki bu dini bir değerse.

Onlar Ebu-cehil torunları olarak bunları yapıyorsalar biz Rasülün ümmeti olarak dik durmalı, yaptıklarını izlememeli, dinlememeli, onlar gibi yaşamamalıyız.

İslamiyet bayrağını Rasüle layık şekilde korumalı, yaşamalı, yaşatmalıyız.

Allah, tüm Ebu-cehil torunlarını hidayete erdirmesi duasıyla…

Fatma ÇOLAK

@ftmclk1641