- GÜNAHLARIN - TOZU -
• Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla.
• Allah'a hamd Resulün'e sâlât ve selâm olsun.
• Allah'ın rahmeti bereketi mağfireti daima yardımı üzerinize olsun.amin
"Sübhaneke lâ ilmelenâ illâ ma âllemtenâ inneke entel âlimul hakîm."
• "Ve ahiru davana enil hamdulillahi rabbil alemiyn.. Gâle Rabbin surni bime kezzabun..
Emmâ ba’d. Amin..
Es-Selâm: Celle - Celălûhu ("Her türlü tehlikelerden selamete çıkaran.")
Öncelikle yine : Bıkmadan usanmadan tekrar ediyoruz Filistin/ Gazze, Doğu Türkistan ve dünyanın dört bir ,,
- yanında Savaş, işkence ve zulme maruz kalan tüm din kardeşlerimizin ve insanlığın sesi olmaya ,,
- unutmamaya unutturmamaya devam ediyoruz.
Değerli kardeşlerim Günümüz dünyasınd gerek geçmiş kavimlerden gerek Allah'ın
- ayetlerinden Peygamber efendimizin sünnet ve güzide hayatından ibret ve dersler alarak her nekadar büyük, küçük
- günahlardan sakınsakda tozu üzerimize bulaşıyor.
Bu nedenle önce kısa ve ibret alabilmek için ad kavmiyle başlıyoruz yazımıza....
Hz. Hud aleyhislam 'Âd kavmine peygamber olarak gönderilmişti.
Bu kavim Nuh kavminin yerine getirilmişti. Yaratılış bakımından da daha güçlü kılınmıştı.
Ancak Âd kavmi kendilerine bahşedilen kuvvete ve türlü nimetlere karşılık Allah'a
- şükredip kulluk etmek yerine şımarıp kibirlendi ve putperestliğe saptı.
Hûd (a.s.) kavmini tövbe edip hak dine dönmeye davet ettiyse de akılsızlık ve yalancılıkla itham edildi.
Halbuki o, kavmi adına büyük bir günün azabından korkuyordu. Kavmi hiçbir şekilde ikna olmadı.
Azaba uğrayacaklarına asla inanmadılar. Bununla da yetinmeyip Hz. Hûd'a tehdit ettiği azabı getirmesi için meydan okudular.
Bunun üzerine yedi gece sekiz gün boyunca devam eden uğultulu ve dondurucu şiddetli bir rüzgârla helak edildiler.
İçi boş hurma kütükleri gibi oldukları yere serildiler kaldılar.
Felaketten yalnızca Hûd (a.s.) ve ona iman edenler kurtuldular..
Türkiye’de geleneksel ve modern cahiliyenin sentezi din anlayışları ile kimi bireysel
- ibadetlere indirgenmiş “seküler dindarlıklar” Müslümanlık olarak algılanmaya başlandı.
İlericilik" dediler, fuhşiyat saçtılar.
"Aydınlanma" dediler, ötekileştirdiler. "İnsan hakları"dediler, post-modern kölelik
getirdiler.
"Eğitim" dediler, nesillerin idrak melekelerini
iptal ettiler.
"Modern bir dünya" dediler, toplumu tüketen,
tükettikçe, tükenen kapital kölelere çevirdiler.
Her türlü şeytanlığı sonlarına koydukları "izm"lerle günah mutfaklarında estetize edip tek tek servis edip sundular.
Nihayetinde ıslah, demokrasi lansmanı ile medeniyet kazıyıp, İslam coğrafyalarında kan sondajlayıp hazzetmeye çalıştılar.
Ve Hud, aleyhisselam'ın kavmi gibi şımarık Allah tanımaz bir toplum oluşturdular.
Belki bugün tahtadan , taştan topraktan putlara
Tapılmıyor ama para, kadın,evlat, lüks gibi bir
- çok puta tapılıyor hemde hiç farkında olmadan ..
Seküler Müslümanlık tohumlarını attıkları Müslümanların ' Bu tohumların meyvesi olarak, ellerine verdikleri,
Hevâ ve heves , Dünyevî bir çok putların sayesinde ; Kişi yada kişilerin yaşadığını din sanması sağlandı..
İlk adımlar olarak : Müslüman toplumu önce baskılar ile okumuş modern ancak dinden cahil ,
- bırakılmış insanlar olarak yetiştirmeye başlamıșlardır.
Ancak, daha sonra, baskıları kısmen kaldıran görece özgürlükçü süreçler gelmiştir çünkü
- baskı ve zorlama altındaki müslümanlar dinine sarılıyor ve baskıları bir şekilde egale
- edebiliyor idi dayatmaya dayalı sonuç alamayan siyonist rejimlerin sekülerleşme ve
- Müslümanları bozma projesi artık müslümanlaradan olan, onlar gibi yaşayan yeni,
- bir devlet lideri yeni bir renk ve şekil alması gerekiyor idi..
Bununla birlikte yeni devlet başkanı ile özellikle geleneksel de olsa hâlâ “Müslüman” kalabilen kesimlere,
- “demokratikleşme” adı altında hevânın ve heveslerin lüks ve rahat yaşamın
- ilahlaştırılması anlayışını ,empoze edip seküler dinin bakıș açısının kişilere,
- kazandırmasında daha etkili olmuşlar ve yozlaşmayı daha fazla yaygınlaştırmışlardır.
Zora dayalı sekülerleştirmenin yerine gönüllü sekülerleşme dönemi başlamış ve maalesef,,
- Müslümanları dönüştürmekte daha etkili olmuştur.
William Shakespeare'in dediği gibi ;
Şeytan bir günah işleteceği zaman, işe bu günahı kutsallık zırhına sarmakla başlar.
Bu dönemlerde yaşanan görece özgürleşme hali ve kimi kazanımlar hatırına demokratik
- sisteme entegrasyonla birlikte hevâ ve arzuları esas alma alışkanlığı da, kapitalist
- üretim ve tüketim kültürü eksenli dünyevîleşme de daha kolay ve daha çok yaygınlaşmıştır.
Önce birinci adım olarak çocuklarının ilk öğretmeni olan anneleri, kadınları özgürlük
- istihdam adı altında evlerinden çıkartıp erkeklerin içine atarak çalışma hayatı adı
- altında nefsine ve şeytani fikirleri ile kadınları seks objesi olarak gösteren bir sektör olan reklamlar ile erkeklerin
- ellerine teslim edilen Zavallı kadınlar ile zemin hazırlanmıştır.
Halbuki Yüce Allah Kuranı kerim de, "Nisa" 176 ayet ile Müslüman kadınların, rolleri, görevleri
- ve haklarına yer verirken kurandan cahil bırakılmış kadınlar, kızların acı yaşam tarzlarını görmekteyiz günümüzde.. .
Çocuklarının öğretmenliğinden ve dindar Saliha kadın kıyafetinden çıkarılmış tabiri caizse soyulup soğana çevrilmiş kadınların
- sonucu olarak görüyoruz ki
bakıcı, anaokulu gibi kurumlarda yetişen
- seküler dindar yada kendine yakıştırdığı ataist veya deist
- gibi tabirler kullanan dinsiz ana, baba tanımaz saygısız ahlaksız gençler, çocuklar ortaya inşa edilmiştir.
28 Şubat baskı döneminden sonraki yönetimin görece özgürlükçü onyedi yılı, ve şuan ki
- getirdikleri seküler din anlayışına dayalı sistem bu bakımdan
- en etkili dönemdir ve çok büyük, çok derin bir yozlaşmaya sebep olmuştur.
Halbuki Yüce Allah (cc) ne buyuruyor (Fatır: 5-6) ayetlerin de?!
Estauzubillăh :
“Ey insanlar! Allah'ın vaadi gerçektir, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı
- (şeytan) da Allah hakkında sizi kandırmasın! Çünkü şeytan, sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman sayın.
O, kendi taraftarlarını ancak ateş ehlinden olmaya çağırır.”
Unutmayalım ki siyonist, Yahudi lobisi;
Hissizleştirmek için "müzik, sanat, spor sektörüne" yatırım yapar.
Uyutmak için "medya, film sektörüne" yatırım yapar.
Tehtit etmek için "finans, gıda, ilaç sektörüne" yatırım yapar.
Kitlesel olarak ebedi mankurtlaştırmak için kendi seçtiği siyasetçilere ve "eğitim sistemine" yatırım yapar.
Tam bu noktada biz müslümanlar Yaşamımızı kuran ve sünnet üzere bir dengede tutarak
- Allaha kulluk noktasında ve ebedi hayatımızda saadete ulaşmak adına dengeli yaşamalıyız.
Müslüman, dünya-ahiret, beden ve ruh, akıl-
gönül arasındaki dengeye önem vermelidir.
Zira bu dengeleri sağlıklı kurmak, hayatımıza
ahenk ve huzur getirir.
Dengeli ve ölçülü olmak dinimizin de tavsiyesidir.
Nitekim Cenab-I Hakk, inananlara; "...Biz sizi orta (yolda) bir ümmet kıldık..." (Bakara, 2/143) buyurarak,
ifrat ve tefritten olabildiğince uzak; hem akıl
hem his hem de ruh yönüyle dengeli olmamız
gerektiğini vurgulamaktadır.
Ayrıca bizler ibadet ve dualarımızda içerisinde, günde en az,
kırk defa: "Bizi doğru yola hidayet et" (Fâtiha,
1/6) demek suretiyle, Rabbimizden bizleri
dengeli bir hayat içerisinde tutmasını dileriz.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) de ilişkilerinde
daima dengeli bir hayat sürmüştür ve bize bu
konuda örnek olmuştur.
Dengeli hayat, dünya nimetleri ile olan ilişkilerimizi de düzenler
ve bunun aksine dengesiz tavırlar kişilere ve
- eşyaya yönelik tutum ve tavırlarda bozulmayı ve yozlaşmayı getirir.
Ve son olarak...
Üstad : Said-i nursinin dediği gibi
Şimdi bu zamanda en büyük tehlike olan
- zındıka ve dinsizlik ve anarşilik ve maddiyunluğa karşı yalnız ve yalnız tek bir çare var. O da Kur'ân hakikatlerine sarılmaktır.
Yoksa koca Çin'i, az bir zamanda komünistliğe çeviren musibet-i beşeriye; siyasî, maddî
- kuvvetler ile susmaz. Yalnız onu susturan hakikat-i Kur'âniyedir.
Emirdağ Lhk.
Selam ve dua ile,,
Kablel-vuku....
• "...Rabbişrah-li sadri. Ve yessir li emri.
• Vahlul ukdeten min lisäni. Yefkahů kavli." Allahümme- Âmin...