ÖFKE ATEŞİ ÖNCE SİZİ...!









Bir veya birçok insanın hayatı, bir anlık öfkeye bağlı olabilir mi?

Evet, maalesef oluyor. Son günlerde izlediğimiz haber bültenlerinde;

“Öfkeli genç, öfkeli yolcu, öfkeli adam (vb.) dehşet saçtı!” gibi haberlere sıkça rastlamaya başladık.

Geçen hafta yaşanan öfkeli bir yolcunun, metrobüs şoförüne saldırmasıyla yaşanılan fecaat, bir anlık öfkenin neye mâl olabileceğini gözler önüne seriyor.

Öfkeyi tetikleyen unsurların başında stres yer almaktadır. Yoğun iş temposu, sağlıksız çalışma koşulları, geçim sıkıntısı ve bunun sonucunda mutsuz ve öfkeli insan tablosu.

Sebep sonuç ilişkisi içinde değerlendirdiğimizde bütün bunlar mantıklı bir sebep olarak değerlendirilse de, aslında işin boyutu çok derinlere dayanmaktadır.

Kişinin ruhsal dengesi ile ilgilidir. Genelde kendini ön plana atmak isteyen kişilikler, insanların fazla olduğu yerlerde sesini yükselterek, söylenerek ya da fiziksel müdahalelerde bulunarak kendini öne çıkarmaya çalışırlar. Bu onların egolarını tatmin edeceği için, öfkelerini kontrol etmeye ihtiyaç duymazlar. Bu hal, çok kere haksızlığa uğramış bir insanın, artık kimse benim hakkımı “yiyemeyecek “ halidir. Haklı olunan konularda dahi bu fevri davranışları ile haksız duruma düşerler.

Peki, kişileri bu ruh halinden kurtaracak çözümler nedir?

Öncelikle iman ve inanç sistemimizi gözden geçirmeliyiz. Bizim söz sahibi olduğumuz bir yerde, diğer insanların da söz hakkı mutlaka vardır.

Konuştuğumuz kadar dinlemeyi de bilmek erdemli bir davranıştır.

Küfür ve hakaret, kişinin sadece seviyesini düşürür. Üslup çok önemlidir.

Fikir sahibi olmadan söz sahibi olmak, Müslümana yakışmayan bir davranıştır.

Bir haksızlığa maruz kalındıysa şayet, bu haksızlığı çözecek yollar aranmalıdır. Öfkelenmek, sadece kendinize zarar verecektir. İletişimsizlik bu problemin ana unsurudur.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) şöyle buyururlar;

“Kuvvetli ve kahraman pehlivan, herkesi yenen kimse değildir. Kuvvetli ve kahraman pehlivan ancak öfke zamanında nefsine malik olan ve öfkesini yenen kimsedir” (Müslim, Bir ve Sıla, 107).

Hz Ali (R.A);

“Öfke tutuşturulmuş bir ateş gibidir. Her kim ki öfkesine hâkim olursa öfkesini söndürür. Her kim ki onu salıverirse, ilk yanan kendi olur.”

Öfke, denize atılan bir taş gibidir, etkisi dalga dalga yayılır. Öfke anında yapılacak tek şey, Allah C.C ne sığınmaktır.

Olaya bir de şu açıdan bakmak gerekir. Şu dünyada birçok mazlumun kanı, kâfirler tarafından hiç durmadan akıtılıyor. Biz bunlara karşı bir duruş sergilememiz gerekirken, kendi Müslüman kardeşimizin kanını akıtıyor, canını yakıyoruz.

Şuursuz ve bilinçsiz bir toplum, kâfirlerin kuklası olmaya da mahkûm olacaktır.

Bugünden itibaren, Müslüman bir kardeşimize herhangi bir sebepten dolayı öfkelendiğimizde, bir durup düşünelim, bizim öfkemiz gerçekten kime?

Sizleri En sevgiliye emanet eder, huzurlu günler dilerim dostlar…