YÜREĞİMİN FERYADI HERKESİ SARAR






Nuran TAYDAŞ ÇAL











Yürek yangın yerine döndüğünde, diller lâl olurmuş. İşte böyle günleri yaşıyoruz. Dünyanın dört bir yerinden, Müslümanlara reva görülen katliamların yangını devam ederken, şehitlerimizin acısıyla alevler yükseliyor, tüm ruhumuzu sarıyor.

Her bir köşeden ayrı bir saldırı ile yıldırmaya çalışan zalimlerin bir hesabı varsa, en büyük hesabın görüleceği günde, Rabbimizin de bir hesabı elbet olacaktır. Buna hiç şüphemiz yok. Bu ilahi adalet mutlaka bir gün gerçekleşecek.

Bizim derdimiz;

Bu dünyada o zalimlere sesini çıkarmayan Müslümanlar için…

Bir balina için tüm dünyayı ayağa kaldıran çevreciler için…

Karetta karettaların soyunun tükenmemesi için sarf edilen gayretin; analar, çocuklar, bebekler söz konusu olduğunda, taş kesilen yürekler için…

Yaratılan her canlıya merhamet göstermek bizim inancımızın bir parçasıdır. Yalnız bir insanın değeri, bir kaplumbağa bir balina bir ağaç etmiyorsa, feryadım yükselir, kalemim sivrilir acıtır, can yakar.

Denize vuran bir balık değil, bir BEBEK!

Oksijensiz kalan, kimyasallarla boğulan, ağızlarından köpükler gelerek ruhlarını teslim eden; bir köpek değil bir İNSAN!

Dört bir tarafımız hainlerle sarılı. Bir yandan bizi bölmeye çalışırken, ayrıştırıp, ötekileştirirken, bunlarla meşgul ederken; diğer yanda savunmasız Müslümanlar öldürülüyor.

Bugün bile oradaki halktan bize ne diyen cahil cühela okumuş aydınların söylemleri karşısında iliklerime kadar taş kesiliyorum.

Allah aşkına sizler nasıl bir kalp taşıyorsunuz?

Bu yaşananlar karşısında, şehitlerimizi bahane ederken onları öne sürerek, şehitlerimiz için bu kadar üzülüyor musunuz? Diye sorabiliyorsunuz.

Evet, hamdolsun Müslümanız ve hamdolsun her masum yürek için üzülüyoruz çünkü biz, başkasının derdiyle dertlenmeyi bilen bir dinin mensubuyuz.

Evet, hamdolsun biz hüzün Peygamberi Hz. Muhammed S.A.V efendimizin ümmetiyiz. Ümmet bilinci ile hareket ederiz. Bir ekmeğimiz var ise yarısını kardeşimizle bölüşmeyi biliriz.

Yeşilli, sarılı kâğıtların değeri bizi köleleştiremedi. Bundan sonra da köleleştiremeyecek.

Bunun için evlatlarımızı; “vatan toprağı senin namusundur. Mazlum insanların canı senin namusunuzdur. Namusuna uzanan her eli kırmak senin borcundur” diyerek yetiştiriyor ve onları o şekilde askere yolluyoruz. Kimi polis oluyor kimi asker… Şehadetleriyle yüreğimiz yansa da en şerefli bir mertebeye ulaştığını biliyoruz. Biliyoruz ki biz, bir ölür bin diriliriz. Ecdadımızın sahip çıktığı tüm değerlere sahip çıkmak bizim boynumuzun borcu.

Peki, aydın görünen zalimler siz böyle zamanlarda ne yapıyorsunuz?

Sadece fitne tohumlarını, kin ve nefret rüzgârlarıyla dört bir yana savuruyorsunuz.

Söylemleriniz bizim inancımızı daha bir körüklüyor, birbirimize daha güçlü sarılıyoruz.

Bir gün elbette kendi kininizde boğulacaksınız.

Nuran Taydaş çal