"ALLAH, VERMEYECEĞİ ŞEYİN DUASINI ETTİRMEZ / HAYALİNİ KURDURMAZ" SÖZÜ DOĞRU MU?

Sıklıkla rastladığım yanlış bir düşünce var: "Allah, vermeyeceği şeyin hayalini kurdurmaz / duasını ettirmez."

Bu görüşün nakil yönünden de akıl açısından da problemli olduğunu düşünüyorum.

Bu görüş, şu açılardan nakle uygun değildir.

1. Kendi hayal ve temennilerimizi sanki onlar bize Allah tarafından ilham ediliyormuş gibi düşünmek doğru değildir. Bunlar, pekâlâ bizim kendi kuruntularımız veya şeytanın vesvesesi de olabilir.

Nitekim Kur'an bize İblis'in şöyle söylediğini belirtir: "Onları mutlaka saptıracağım, muhakkak onları boş kuruntulara/hayallere/temennilere boğacağım." (Nisâ 119) Demek ki hayallerimizin arka planında şeytanın vesveseleri de olabilirmiş!

2. Allah Resûlü (s.a.v.) bir hadisinde şöyle buyurmuştur: الكَيِّسُ مَنْ دَانَ نَفْسَهُ وَعَمِلَ لِمَا بَعْدَ الْمَوْتِ، وَالعَاجِزُ مَنْ أَتْبَعَ نَفْسَهُ هَوَاهَا وَتَمَنَّى عَلَى اللَّهِ. "Akıllı kimse kendisini hesaba çeken ve ölüm sonrası için çalışandır. Âciz kimse ise nefsinin arzularına uyan, sonra da Allah'tan bir takım temennilerde bulunandır" (Tirmizî, Sıfatü'l-kıyame, 25) Demek ki Allah'tan temenni edilen bir takım şeyler, bizim nefsimizin arzularından kaynaklanan boş şeyler olabilirmiş!

3. Allah Resûlü (s.a.v.) pek çok hadisinde Allah'tan neleri istememizin doğru olduğunu, neleri istemenin yanlış olduğunu açık bir biçimde beyan etmiştir. Demek ki insan, Allah'tan yanlış şeyler de isteyebiliyormuş.

4 Her temenni edilen, her hayali kurulan şeyin gerçekleşmeyebileceğini bizzat peygamberler üzerinde de görebiliriz. Hz. Nuh, oğlunun iman etmesini ve kurtulmasını hayal ve temenni etmiş ve bu konuda Rabbine dua etmişti, ancak duası kabul edilmedi.

Hz. İbrahim babasının iman etmesini çok istedi ve babasının bağışlanması için de dua etti. Ancak babasının imansız bir şekilde öldüğü açıkça belli olunca onun için af dilemekten vazgeçti. Hz. Peygamber (s.a.v.) amcası Ebu Talib'in ve Mekke'de (sonraları müşrik olarak ölen) kimselerin iman etmesini çok temenni etti, hayal etti, onların hidayete gelmeleri için de dua etti ancak bunların bir kısmı iman etmeden öldü.

Bu konuda Kur'an ve sünnetten başka deliler de zikredilebilir.

Bu düşüncenin aklen doğru olmadığını ise şuradan anlayabiliriz: İnsanlar hayal kurarken, temennide bulunurken ve dua ederken kendileri için neyin iyi neyin kötü olduğunu bilemezler.

Nitekim âyette Rabbimiz şöyle buyurmuştur: "Siz bir şeyi kötü görürken o sizin için iyi olabilir. Siz, bir şeyi iyi görürken o sizin için kötü olabilir.

Allah bilir, siz bilemezsiniz" (Bakara 216) Şu halde bizim iyi zannederek temenni ettiğimiz, hayalini kurduğumuz, duasını ettiğimiz şey bizim için kötü olabilir.

Bir başka husus da şudur: Diyelim ki bir kimse bir şahısla evlenmek istiyor, bunu hayal ve temenni ediyor. Ancak aynı şahısla evlenme hayalini kuran ve temennide bulunan başkaları da var.

Bu durumda hepsinin temennilerinin ve hayallerinin gerçek olması mümkün olabilir mi? Hayal ve temennilerimizi, "ben neyi hayal ediyorsam, Allah bunları bir zaman sonra bana verir" diye düşünür, bir zaman sonra da hayal ettiklerimize kavuşamazsak o zaman kusuru kendimizde aramak yerine hâşâ Allah'ta kusur görme yanlışına düşebiliriz.

Öyle ise yapmamız gereken, hayal ve temennilerimizi kendi şahsî arzu, ihtiraslarımızın yönlendirdiğini bilmek, bunları olabildiğince dinimizin istediği çizgiye çekmeye çalışmak, gerçekleşen hayallerimizin hakkımızda hayırlı olmasını istemek, gerçekleşmeyen hayal ve temennilerimiz için hayata ya da Allah'a küsmek ve darılmak yerine "bunda da vardır bir hayır" diyerek Allah'tan hayırlısını talep etmektir.

Rabbimiz bizlere, hakkımızda hayırlı olacak hayaller kurmayı, temennilerde bulunmayı ve bu konularda dua etmeyi nasip eylesin.

Şeytanın vesveseleriyle ve nefsimizin arzularıyla bâtıl hayallerin ardında boşa zaman harcamaktan bizleri muhafaza eylesin.