TORPİL VE LİYAKAT KARŞILAŞTIRMA TABLOSU RAHATSIZLIĞI 

Kimse endişelenmesin, panik yapmasın…

No panik!

Karşılaştırma tablosu yapmayacağım. 

Geçen günlerde, bilim sanat merkezleri ile ilgili yöneticilik seçimi ve görevlendirme karşılaşma tablosu hakkında bir yazı kaleme aldım...

Torpilciler tabloyu görünce oturdukları koltuktan cuppp diye aşağıya düşmüştür kim bilir...

Yüzlerinin rengi gitmiştir, kim bilir… Tabi ki bilen bilir...

Eeee liyakat farklı bir olgu, herkeste bulunmuyor maalesef… 

Valla açık seçik, net bir şekilde şunu söyleyeyim; icazet ile, torpil ile, birinin hakkını elinden alarak makam ve mevki sahibi olacağıma (zaten asla bana göre değil, mümkün değil benim kul hakkına girmem) liyakatim ile, başım dik, alnım açık şekilde hakkımı ararım, ondan milyonlarca kat daha iyi…

Liyakatime uygun makam olursa teşrif ederim makama, o ayrı konu. Şahsıma münhasır makam değil, liyakatime münhasır makam olursa… Çünkü çok şükür liyakat sahibiyim... Müdür beyler görmek istemese de liyakat sahibiyim, yapacak bir şey yok, 5 yaşımdan beri boşuna emek sarf etmiyorum...

Ben de bilirdim lay lay lom, kafe kafe, sinema sinema gezip tozmayı, ne zorum vardı akademik kariyer yaptım?

İşte bunun için… Kimseden icazet almamak, torpil aramamak için, liyakat sahibi olmak için...

Liyakati ile, başı dik, alnı açık, hakkı ile, sınav ve mülakat kazanarak bulunduğu kuruma liyakati ile gelmek herkesin harcı olmasa gerek… Yazım yanlış taraflara çekilmesin, içinden cımbızlama yapılmasın, sözüm torpilcilere… İcazet sistemi ile, torpil ile, tepeden inme makam ve mevki sahibi olanlara...

Doğrucu Davut’u köy köy kovarlarmış, istemezlermiş, bendeki de o hesap maalesef…

KARŞILAŞTIRMA TABLOSUNDAN NEDEN RAHATSIZ OLUYORSUNUZ? HİÇ ANLAMADIM… 

20 yıldır, işin mutfağında yetişmiş bir öğretmen olarak, akademik kariyer yapmış bir bilim insanı olarak; gazetecilik okuduğum ve köşe yazarlığı yaptığım için, bir gazeteci olarak, hayatın akışına ve eşyanın tabiatına aykırı durumlarla karşılaştığımda bunların nedenlerini sormak ve sorgulamak hakkım… 

Bilgi alma hakkına sahibim.

Herkesin, kurumda görev yapan tüm öğretmenlerin de bilme hakkına sahip olduğunu düşünüyorum...

Benim yerime kendiniz karşılaştırma tablosu yapın, asın kurumun panosuna, herkes görsün: Kimler yönetici olmak istemiş? Hangi somut ve objektif kriterler gözetilerek kimler, neye göre, nasıl yönetici olmuş? Şeffaf bir şekilde görülsün...

Herkes ona göre tebrik etsin, teşekkür etsin...

Torpil ile geleni, hakkı ile gelmeyeni, icazet sistemine göre geleni ben neden tebrik edeyim?

Öyle ya, o kurumda görev yapıyorsam, yöneticimin hakkında bilgi sahibi olmak istemem de en doğal hakkım...

Bakın, ben tüm akademik kariyer bilgilerimi açık seçik, net şekilde yazıyorum. Neden saklayıp gizleme ihtiyacı duyayım ki?

Rahatsızlık duymak yerine, çağırırsınız, diyalog kurarsınız, “Ya hoca hanım, böyle böyle haksız yazı yazmışsınız” dersiniz...

Ben de elinizdeki somut belgelere ve keyfi olmayan hukuki dayanaklarınıza bakarım, gerçekten haksızsam da, paşa paşa tekzip/özür yazısı yazarım…

 

Ya da hiç diyalog kurmaya tenezzül etmeyebilirsiniz de, kurum amiri olarak kendiniz de tekzip yazısı yayınlama hakkına sahipsiniz sonuçta…

Bu iş bu kadar basit!

SÖYLEYECEK SÖZÜ OLMAYAN 

Açıklama yapacak bir tek kelime açıklaması olmayan, 

Yönetmeliklerin etrafından dolaşan, 

Münhal listelerde ayak oyunu yapan,

Başvuru dilekçelerimi sümen altı eden veya belki de çöpe atan (çünkü dilekçelerim yok ortada, bilemiyorum ne yaptığını, belki de çöpe attı, sistemde 4 dilekçemden sadece 1 tanesi görünüyor...),

“Seni istemiyorum, git üniversiteye” diye kovan,

“İsmini Vali Bey’e vermeceğim” diyen,

“Bakanlık burada yetkiyi biraz da bize bırakıyor, biz istemedikçe yönetici olamazsın” diyen,

“Sınav kazanman bir şey ifade etmiyor” diyen,

Ek derslerimi haksız yere elimden alan,

Öğrencilerimin alan uzmanı öğretmenden matematik dersi görmesini engelleyen, 

“Makamda gözün mü var?” diyen,

“Arkadaşıma söz verdim, onu yönetici yapacağım” diyen,

Kurumda liyakat esasını dikkate almadan, keyfi olarak ilk müdür yardımcısı seçimini yapan,

Say say bitmez...

Rahatsız olmasın da ne yapsın?

Tabi ki rahatsız olacak, tablo yayınlanmış, baktı pabuç pahalı, çarık ise hiç yok…

Söyleyecek tek kelime sözü yok… 

Açıklama yapacak bir kelime açıklaması yok…

Rahatsızlık başlar...

Ben liyakatim ile yönetici olmuşsam, isteyen istediği kadar karşılaştırma tablosu yayınlasın… Neden, niçin rahatsızlık duyayım? 

“Liyakat bende, başarı bende, hakkım ile yönetici oldum” derim....

Torpil ile makama oturmak veya makam ağası gibi torpil ile makam dağıtmak, eğik kapıdan geçmeye benzer...  Gelirken, geçerken başını eğmek zorunda kalırsın, yoksa liyakat çarpar...

Rahmetli dedemin dediği gibi: 

De gidi, de…

Dr. Meryem ÇILDIR