Zehirli dil ve çakma dinbazlar

Ülkemizde dinci ile dindarın ayrımını yapamayacak binlerce insan vardır. Ülkemiz şu 3 şeyden çok çekmiştir. Sahte solculardan, sahte milliyetçilerden, sahte dindarlardan. En tehlikelisi ise sahte dindarlardır. Çünkü dini kullanmak daha kolaydır ve getirisi çok fazladır. Sahte sol genelde kültür soludur. Avusturyalı felsefe Profesörü Robert Pfaller; “Sağ Partiler, sahte solcuların aptallığını kullanışlı bir alana dönüştürür.” Der, çünkü kimlik politikaları zayıftır. 

Milliyetçi olan kardeşlerimiz, siha, bayrak, vatan tepkisi verirken, ülkenin satılan fabrikalarına tepki göstermemelerine bir anlam veremiyorum. Bu ülkede mısır şurubu üretimi yapan Amerikan şirketi Cargill için bir gecede kanun çıkarılırken, milliyetçi kardeşlerimiz neden tepki vermediler? Apo’nun mektubu okunurken, Osman Öcalan TRTKürdi’ye çıkarılırken, terör örgütüyle Oslo’da görüşülürken sessiz kalan dinbaz milliyetçiler, trollerin oluşturduğu yalan yanlış görsellere inanarak oy verir hale gelmişlerdir.

Vatanın en değerli hazinelerinden olan limanlar, fabrikalar, madenler satılırken hiçbir tepki vermeyen dinbaz milliyetçi kardeşim ne hikmetse; “CHP, HDP ile birlikte” sözüne kanarak/kandırılarak, sandıkta tepkisini göstererek Kemal Kılıçdaroğlu’na oy kullanmamıştır. Aynı seçmen, AKP’nin HDP ile iş birliği yaptığı dönemde aynı tepkiyi AKP’ye göstermemesi izah edilecek bir durum değildir. Çünkü aklıyla değil duygularıyla hareket etmektedir. TV’lerde yayımlanan milliyetçi duyguları harekete geçiren diziler işte tam da bu yüzden oynatılmaktadır.

Ülkemizde mevcut milliyetçiliği nasıl tanımlayacağız? Birleştirici milliyetçilik, ayrıştırıcı milliyetçilik yoksa popülist milliyetçilik olarak mı tanımlayacağız. Bütün milliyetçilikleri ayağının altına alan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu söyleminden sonra isminde Milliyetçilik olan MHP’nin Erdoğan’ın yanında saf tutmasını hangi sosyolojik vaka içerisinde anlatacağız? Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP genel başkanı Devlet Bahçeli’nin kullandığı ayrıştırıcı dile bakarsak, mevcut milliyetçiliği ayrıştırıcı milliyetçiliğin içinde tanımak en doğrusu olacak gibi gözükse de Neomilliyetçiliğin içerisinde anlatmak daha doğru olacaktır. Biraz ayrıştırıcılık, biraz dinbazlık içeren Neomilliyetçilik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 20 yıldır uyguladığı politikaların eseridir. Artık AKP’yi muhafazakâr demokrat olarak tanımlamak doğru değildir. AKP ve MHP için bugünden itibaren Neomilliyetçi diyebilirsiniz. 

Gelelim dini hassasiyeti olan müminlere.

  Dini hassasiyeti olan kardeşlerimiz, zina ve domuz etini yasallaştıranlara neden sahip çıkar? Sandıkta oy vererek nasıl vekalet verir? Rabbim; Enfal süresi 29. Ayette, hayırla şerri ayırt etme kabiliyeti verdiğini ifade ediyor. Peki, gerçekten neyin hayır neyin şer olduğunu ayırabiliyor muyuz? Bir Müslüman ülkeyi borca sürükleyen, zinayı serbest bırakan ve devletin hazinesinden milyarlarca faiz ödeyen hükümete destek verir mi? Nisa Suresinin 58. Ayetinin yöneticiler/liderler için indirildiği rivayet edilmekte ve Ayet: “Allah (c.c) size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah (c.c), bununla size ne güzel öğüt veriyor! Şüphesiz ki Allah (c.c) hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir” şeklinde meal edilmektedir. Hadis kaynak kitaplarından “Buhari” de geçen bir Hadis-i Şerifte de “İnsanları idare etmeyi üzerine alan bir kimse, kendini ve ailesini düşündüğü gibi yönettiği kimseleri düşünmedikçe kıyamet gününde cennetin kokusunu bile alamaz” şeklinde buyrulan bir ifade yer almaktadır. 

Rabbim işi ehline verin diyor. Peki, öylemi yapıyorlar. Bizi idare edecek bir siyasi partiye oy verirken etrafında ne kadar ehil insanlar olduğunu ve bu konuya ne kadar önem verdiğine bakmamız gerekmiyor mu? 

Bu millet her zaman kara propagandanın kurbanı olmuştur. Gerçeği ile sahtesini ayırt edememiştir ve sandıkta her zaman yanlışa oy kullanmıştır. Merhum Erbakan hocanın; “Yanlışın en tehlikelisi, doğruya en yakın olan yanlıştır.” Sözünü hatırlayınız.  Çünkü doğruyla karıştırılması ve insanların daha kolay aldatılması ihtimali taşımaktadır."  Neyin hayır neyin şer olduğunu ayırt edemeyecek duruma düşmemizin tek nedeni, medya eliyle rıza üretmek projesinden kaynaklanıyor. Diziler ve sürekli izlediğimiz yandaş kanalların AKP reklam ajansı gibi görev yapmalarından kaynaklanıyor. Onlar mama gelsin diye bu işi yaparken, faturaları ödeyemeyecek durumda olan bizlere ne oluyor da onların savunuculuğunu yapıyoruz? Bundan dolayıdır ki, şuurlu Müslüman olmak, ahiretimizi kurtaracak tek olgudur. Şuurlu Müslüman aklını asla kiraya vermediği gibi, sürekli sorgulayan, araştıran ve okuyandır. AKP’nin dini hassasiyetten ne kadar uzaklaştığı İstanbul Eyüp Sultan belediyesinin verdiği halk konserlerine bakmanız yeterlidir. 

Bizler biliyoruz ki, dönenler döndükleri fikrin en radikali olur. 20 yıldır oluşan yozlaşma kartopu gibi yuvarlandıkça çığ gibi büyümeye başladı. İnşallah bu çığın altına ülke olarak kalmayız.

Şuurla hareket etmediğimiz sürece; İnsanımızın kaderi değişmeyecektir.