YAZ OKULU ÖĞRENCİLERİNİN GÜNEŞLE İMTİHANI

Geçen sene Balıkesir İlhan Varank Bilim ve Sanat Merkezi Müdürü "Turgut Kıvanç" Prag'da yazın tatil yaparken, öğrencilerim ile yaşadıklarım...

İmtihan: Direnme, dayanma, katlanma, güç gerektiren ve sonuçta bir deneyim kazandıran zor bir durum.

GEÇEN SENE BİLSEM YAZ OKULU ÖĞRENCİLERİMİN GÜNEŞLE İMTİHANI

    

Bulunduğumuz il ve ilçede geçen sene hava sıcaklığı bugünlerde 32 derece. Hissedilenin ise 40 derecelere çıktığı tahmin ediliyor…

BİLSEM OKULLARINDA İMTİHAN YOK

Bilsemlerde dersler etkinlikler şeklinde planlanıyor. 

Öğrencilerin yetenek ve ilgilerine göre projeler ürettikleri, Milli Eğitim Bakanlığına bağlı, resmî bir eğitim kurumu bilsem.

SANIRIM BU SENE YAZ OKULLARINDA FARKLI BİR PROJE DENENİYOR 

Bilsem yaz okulu kapsamında öğrencilerin sıcakta, güneşin full vurup kavurduğu sıcaklıkta direnme güçleri, dayanma güçleri, katlanma güçleri ve bu sıcaklık altında öğrenme güçleri sanırım ölçülmeye çalışılıyor :)

İşin espirisi, komik tarafı bir yana...

GELİN HEP BERABER KLİMA TARİHİNE BİR GÖZ ATALIM

Willis Carrier 1876 yılında New York'ta dünyaya geldi. 1901 yılında Cornell Üniversitesi'nin elektrik mühendisliği bölümünden master derecesi alarak mezun oldu. 

Carrier, mezun olduktan bir sene sonra, modern manadaki ilk klimayı 1902 yılında icat etmeyi başardı.

Yani tam bundan 121 yıl önce…

Klimanın Türkiye'ye gelmesi ise 1988 senesine tekabül eder.

Yani bundan tam 35 yıl önce Türkiye klima ile tanışmış...

Şu an hemen hemen tüm resmî/özel ofislerde, tüm bankalarda, tüm alışveriş merkezlerinde, tüm hastanelerde, tüm marketlerde ve neredeyse hemen her evde klima var.

Peki, lüks olduğundan dolayı mı klima var?

Yoksa ihtiyaç olduğundan dolayı mı?

KLİMAYA GEREK YOKSA MÜDÜR BEYLERİN MAKAM ODALARINDA NEDEN KLİMA VAR?

Müdür beyler makam odalarına klimayı lüks olduğu için mi yaptırıyor, yoksa ihtiyaç olduğu için mi?

Eğer ihtiyaç olduğu için makam odalarında klima varsa hava sıcaklıkları malum...

YAZ OKULUNA GELEN ÖĞRENCİLERE NEDEN KLİMALI SINIF YOK?

Öyle ya, müdür beylerin ihtiyaç duyduğu klimalara yaz okuluna gelen öğrenciler neden ve niçin ihtiyaç duymasın?

Buram buram güneşin yakıcı sıcaklığı altında ders yapan yaz okulu öğrencilerine “Mutlaka bilsem tarama sınavlarına girin, bilsem öğrencisi olun, biz burada bilimsel çalışmalar yapıyoruz” demeye kalkarsak bu öğrencilerin gözünde hiç mi hiç inandırıcı olmaz.

Bu teknoloji çağında klimasız sınıflarda yaz okuluna gelen bir öğrenci “Bu okullar bilimsel okuldur” mantığını hiçbir şekilde kafasında oluşturamaz...

Çünkü öğle sıcağında sınıflarda pişiyorlar…

Bilseme gelen öğrenciler bilsem okulu ve sınıflarında teknolojik rahatlıkları görecekler ki kafalarında teknoloji oluşabilsin.

Biz hala bilsem sınıflarında beş benzemez kırık sandalyeler üzerinde öğrencileri oturtmaya ve bilimsellikten bahsetmeye devam ediyoruz...

Müdür beylerin makam ve koltuk kavgalarından ve çağ dışı kalmış yığınla uygulanan mobbinglerinden kurtulmayı başarabilirsek bilsem öğrencilerine bilimselliğin ne demek olduğunu daha iyi şekilde anlatmaya başlayabileceğiz...

Sürekli olarak müdür beyler diyorum çünkü; Balıkesir Mem'de makamlar komple erkek egemenliği altında. Kadın öğretmenlere gelince engelleme, mobbing sistemi devreye giriyor...

Sayın MEB de duymamaya, ısrarla görmemeye devam ediyor...

Nereye kadar duymayacak çok merak ediyorum doğrusu…

BİR ÖĞRENCİ NASIL SAĞLIKLI VE VERİMLİ EĞİTİM ALIR?

20 yıllık bir uzman öğretmen olarak söylüyorum; bir öğrencinin sağlıklı eğitim alabilmesi için öncelikle fiziki koşullar sağlanmalı ve tüm eğitim materyalleri eksiksiz olmalıdır...

Başarılı, yenilikçi, idealist öğretmenleri olmalıdır...

Biri eksik olsa o sınıfta dört dörtlük bir eğitimden söz etmek maalesef mümkün olmaz.

Peki, yaz okuluna gelen öğrencilerin fiziki koşulları sağlanmış mı?

Maalesef hayır...

Çünkü güneşin kavurucu sıcağı altındayız...

Bir öğrencim;

“Öğretmenim beynim durdu, düşünemiyorum.

Çok sıcak, çok bunaldım.” diyor.

Bir diğeri;

“Annem ‘Birkaç gün daha git, hava daha sıcak olursa gitmezsin.’ diyor.”...

“Öğretmenim, kağıtlar elime yapışıyor sıcaktan.”…

Öğrencilerimin bu söylemlerinden yola çıkarak şu sonucu Sayın MEB'e iletmek istiyorum:

SAYIN MEB, YAZ OKULU ÖĞRENCİLERİMİZ FİZİKİ KOŞULLARININ İYİLEŞTİRİLMESİNİ TALEP EDİYOR.

Sayın MEB bu talebe ne kadar kulak verir, ne yapar bilemiyorum...

Yaz okulunun süresi 6 hafta. Bu hafta 3. Hafta bitti. Geriye kalıyor 3 hafta…

En baştan düşünülmesi, yapılması ve önlem alınması gereken fiziki koşulların uygunluğuna neden ve niçin bakılmadığı; yüksek seyreden sıcaklık değerlerine rağmen neden hiç mi hiç önlem alınmadığı konusu ise ayrı bir tartışma konusu...

Fakat diyelim ki önceden tedbir alınmadı, bari son 3 hafta telafi edilmesi de büyük önem arz ediyor...

“ÇOK SİVRİ YAZILAR YAZMA HOCA HANIM” VE SANSÜR 

Sanırım gazetecilerin korkulu rüyası sansür olayı…

Fikrini, düşüncesini hür şekilde okuyucuları ile paylaşma fırsatından mahrum kalıyor...

Eğitimci bir gazete köşe yazarı olarak yazmaya başlayalı neredeyse ikinci yılım olacak...

Köşe yazarlığı yaptığım pek çok yerel gazeteden sansür görmüş bir köşe yazarıyım...

Sansür uygulanıyorsa demek ki rahatsızlık var...

Daha önceden de belirttiğim gibi Balıkesir yerel basını ise yazılarıma tamamen sağır, kör, dilsiz...

Keyifleri bilir...

Basın dediğin demek ki isterse görüyor, isterse görmüyor... 

Bunu da anlamış olduk...

Fakat bu dijital çağda sansür işi komik iş…

Bir dünya yerel basın var, belirtmiş olayım...

Biri sansür uygulasa bile bir diğeri “Gel hoca hanım, bizim gazetemizde yaz” diyor, sağ olsunlar...

EĞİTİMCİ YAZAR OLARAK ADALET İSTİYORUM 

Yaklaşık üç yıl önce öğretmen WhatsApp grubu üzerinden “Ders programınlarına ilişkin adalet istiyorum” diye yazdığım zaman müdür bey tarafından WhatsApp grubundan atıldım...

Oysaki “Hoca hanım hayırdır, nerede adaletsizlik söz konusu?” demesini beklerdim...

40 küsur öğretmen arkadaşımın olduğu yerde şahsımı WhatsApp grubundan atıp küçük düşürmek varken tabii ki o soruyu sorar mı? Sormaz...

Daha sonra WhatsApp grubuna tekrar ekledi. Fakat o gün bugündür WhatsApp grubu yorumlara kapalı...

“Şahsımın fikir ve ifade özgürlüğü hiç yoksa ben de o zaman yönetici olurum” dedim. İşte o an yönetici olmaya karar verdim.

Fakat bu kez canhıraş şekilde sicilime saldırı ve mobbingler devreye girdi...

Fikir ve ifade özgürlüğü hiç yok...

Dilekçelerim çoğu zaman sümen altına atılıyor zaten...

Veya atıyordur çöpe gitsin, ne olacak ki? 

Keyfe keder yöneticilik uygulaması MEB'de devam ettiği sürece...

ADALET SİSTEMİ NEREDEEEE?

Müdür beylerin makam odalarını serin mi serin yapan klimalar olduğu sürece… 

Yaz okulu öğrencileri güneşin o bunaltıcı ve kavurucu sıcaklığı altında ders yapmaya zorlandığı sürece…

Tübitak projelerinde danışman öğretmen ayrımcılığı…

Atama münhal listelerinde ayak oyunları…

Ahbap çavuş ilişkilerine bağlı makam ve mevki kapmaca…

Ek dersler bir mobbing aracı olarak görülmeye devam ettiği sürece…

Kimseeeee kusura bakmasın, hiç mi hiç doğal akışında köşe yazısı yazamam...

Doktoralı, 20 yıllık mesleki deneyimli, tecrübeli bir bilim öğretmeni olarak 3-5 yıllık lisans mezunu, herhangi bir sahada kendini henüz kanıtlayamamış sıradan bir öğretmenin başıma amir olmasını istemiyorum. Üstelik Bilsem gibi bir eğitim kurumunda...

Uluslararası akademik bir kimliği yok, pat diye amir olabiliyor bilseme… 

Yönetmelikler de acilen dünya standartlarında güncellenmeli…

Bilsem’de üretilen Tübitak projeleri gerçek anlamda dünya ile yarışır hale getirilmeli...

Şahsıma makam yok, mobbing çok!

3-5 yıllık öğretmene makam var.

Hadi ordan!

Bu mu adalet?

Üstelik soruşturma soruşturma diye sürekli etrafımda dönmece…

O soruşturmaları siz önce kendinize açın.

Zaten sizlere soruşturma açılmış olsa bana hiç mi hiç sıra gelmez...

ADALET İSTİYORUM SAYIN BAKANIM "YUSUF TEKİN" ADALET 

Ne diyeyim; Allah (C.C.) büyük. 

“Görelim Mevlam neyler, neylerse en güzelini eyler”...