TARİH BOYUNCA İNSANLARI ALLAHIN ADIYLA ALDATANLAR! 

 

SİYONİSTLEŞTİRİLMEK İSTENEN İNSANLIK! 

 

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 

Özlü Söz: En tehlikeli yanlış doğruya en yakın olan yanlıştır.  

                                                    Prof. Dr. Necmeddin Erbakan 

Siyonistleştirilmek istenen insanlık yazı dizisinin son yazısın belli bir güç tarafından Siyonistleştirilen Müslümanları yazmaya çalışacağım. Umarım konu anlaşılır varmak istediğim hedef anlaşılır. Çünkü bugün İslam dünyasında karşı karşıya bulunduğumuz olaylar Siyonistlerin emrine aldığı veya işbirliğine girdiği siyasi oluşumların desteğiyle yeni bir düzene girmesi olayların seyrini değiştirmektedir. İşbirliğine girdiği kimselerin desteğiyle kendi öğretileri doğrultusunda eğittiği kişi sistem ve organizelerin durumu daha iyi anlaşılmış olur. 

Biz Müslümanların temel kitabı olan Kuranda Yahudi siyonizmine dikkat çekici ayetler olmasına rağmen İslam’ın siyasi bilincinin yok edilmesi ile elde edilen durum sayesinde ne yazık ki Müslümanlar onların bu tuzaklarına düşmekten kurtulamamışlardır. 

İslam’ın siyasi gücünün Osmanlı Devletinin ortadan kalkması ile coğrafyamızda baş gösteren dış destekli faşist ve dikta rejimlerin organizesini özellikle ABD ve diğer emperyalist devletlerin müdahalesi ile yapıldı. Önceki yazımda ABD’nin yönetiminin Protestan mezhebinin Evanjelizm tarikatına bağlı oluşuna dikkat çekmiştim.  

Bugün Siyonistleştirilen Hıristiyanların İsrail Siyonizm’ine olan hayranlığı ve onlara desteleri bugün coğrafyamızın işgaline yol açmış ve bununla birlikte insanlarımızın katledilmesi ile sonuçlanan bir durum ortaya çıkmıştır. Topraklarımızda ümmeti oluşturan ulusların birbirlerine düşman edilmeleri tamamen bir plan ve proje olan Siyonistleştirmenin tezahürü olarak ortaya çıkmıştır. 

Siyonist fikre ilk önce Yahudiler dâhil edildi. Ancak Yahudiler dünyaya dağılmış bir vaziyette idiler. Mutlaka Hıristiyanların desteğine ihtiyaçları vardı bunu da Protestanlık mezhebi ile başlayarak Evanjelizmi  bir tarikat olarak kurmalarından sonra gerçekleştirmek sureti ile bu gücü arkalarına almış oldular. 

Bundan sonra iş Müslümanları siyasal zeminden indirmek, birliklerini bozmak, aralarına düşmanlık sokmak ve daha sonra onlardan mevki ve statü verilecek kişilerin önderliğinde aralarına sınırlar koymak sureti ile öğretileri doğrultusunda işbirliğine girmekle bir adım atmış oldular.  

Siyonizm’in ana hedefi budur ve bu hedef için hiçbir fırsat ve yaptırımdan kaçmadılar ve kaçmaya da hiç niyetleri olmadı… 

Siyonistleştirilen Müslümanlar 

Bu konuda Müslümanları iki kategoride incelemek gerekir 

1- Aslen Yahudi olup Müslüman görünenler
2- Müslüman olup iktidar olama hırsı ile verilen mevki ve makamlara kanan Müslümanlar. 

1-Aslen Yahudi olup Müslüman görünenler 

Bu durum Osmanlı İmparatorlunun ll. Sultan Beyazıt döneminde 1492 yılında İspanya’da zulüm gören Yahudilerin durumu ile baş gösterdi. İspanya Krallığının zulmetmesi ile başlayan durum neticesinde oradaki Yahudileri ülkesine kabul eden padişahın bu insani düşüncesinin ardından sonra ortaya çıkan bir durumdu. İspanya, Portekiz ve İtalya’daki Yahudileri ülkesine getirttikten yıllar sonra bu Yahudilerin arasından çıkan Sabatay Sevi adlı kişinin ortaya çıkması ile olaylar baş gösterdi. Sahte Müslümanlık Yahudi neslinden olup ve 1626 yılında İzmir Kadifekalede dünyaya gelen Sabatay Sevinin ardından gelen müritlerinin başlattığı ilk adımdır. Aslen Yahudi ama Müslüman görünmeleri ile başlayan bu dönem daha sonra Türkiye Cumhuriyetinin kurulması ile birlikte yönetime gelen aslen Yahudi ama görünürde Türk ve aynı zamanda Müslüman olanların başlattığı bu serüven bugün içinden çıkılmaz olaylara temel olmuştur. 

Sabatay Sevi kimdir ve amacı neydi; 

1626'da İzmir'de Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Din adamı olarak yetiştirilen Sabetay Sevi, 39'uncu yaşının eşiğinde yoğun bir mistisizme saplandı. Toplumu kurtarabilecek ilâhi bir güce sahip olduğunu söylemeye başladı ve 31 Mayıs 1665 tarihinde Mesih olduğunu ilân etti. Yahudi inancına göre Mesih (kurtarıcı), kendilerine bu günkü İsrail topraklarında bağımsız bir devlet kuracak ve dünyanın dört bir yayına dağılmış olan Yahudileri bir araya toplayacaktı. 

Sabetay Sevi, haham olarak sinagoglarda ateşli konuşmalar yapıyor ve taraftarlarının sayısını her gün arttırıyordu. Avrupa'dan Yemen'e, Kuzey Afrika'dan Anadolu'ya kadar geniş bir coğrafyada yaşayan Yahudiler arasında yaptığı konuşmalar neticesinde dalgalanmalar, kaynaşmalar oluyordu. Bunun sonucunda heyecan kasırgası ile Yahudiliğin resmî tutumundan ayrı yeni ve radikal bir akımın doğuşuna yol açıyordu. 

Bu akım, Hıristiyanlar arasında etkileşimlere, Müslümanlar arasında ise sert ve ciddi tartışmalara yol açtı. İnsanlar, Sabetay Sevi'ye tapmaya, sinagoglardaki konuşmalarından sonra taşkınlıklar yapmaya başladılar. Kimse, neler olabileceğini kestiremiyordu. Sabetay Sevi, oluşmasına yol açtığı heyecan seline kapıldı. Taraftarlarıyla birlikte Osmanlı Devleti'nin başşehri İstanbul’a doğru yürüyüşe geçti. Bu olay üzerine Sevi tutuklandı ve yargılandı. 

Sultan Dördüncü Mehmet, çok uzun süren yargılamayı perde arkasından takip etti. Yargılama sonunda Sabetay Sevi'nin önüne iki seçenek kondu: İddialarından vazgeçmezse öldürülmesine karar verildi. Müslümanlığı kabul ederse hayatı bağışlanacaktı. Sevi: "Bu can bu bedende olduğu sürece Müslüman'ım." Diye sahte Müslümanlığa adım atarak Aziz Mehmet Efendi adını alır. 

Taraftarlarının bazıları bunu bir ihanet olarak görerek bir türlü kabullenmeyerek intihara kalkışanlar olur. Diğer büyük çoğunluğu sahte Müslümanlığı kabul ederler. Mesih, yani kurtarıcı kendisini kurtarabilmek için dinini değiştirmiştir. Bir müddet sonra da taraftarları arısındaki intiharları durdurabilmek ve insanları kendisine çekebilmek için bir çıkış yapar: Cübbesinin içine bir kuş yerleştirerek topluluğunun huzuruna çıkar. Burada cübbesinin önünü açarak sakladığı kuşu uçurur. "Can bedenden çıktı." Diyerek, eski dinine döndüğünü ima eder. 

Sabetay Sevi ve yandaşlarına, dinlerinden döndükleri için, 'dönme' veya 'avdeti' denilir. Fakat onlar, İslâmiyet'i kabul ettiklerini söylemelerine, görünüşte Müslüman gibi hareket etmelerine rağmen, gerçekte Musevîliğe inanmaktadırlar. 

Yukarıda Sabatay Sevi ile ilgili bilgileri verdikten sonra ona bağlı olan Sabataycıların daha sonra ne yaptıkları önem arz etmektedir. Osmanlı devletinin çok önemli kademelerinde görev alan ve daha sonrada kurulan Türkiye Cumhuriyetinin yönetim kadrosunun tamamına yakının oluşturan Sabataistler iki konumu çok önemseyerek buna çok dikkat etmek sureti ile halkı aldattı. Bu iki konum biri Müslüman görünmek ve diğeri de Türk görünmekti! 

Osmanlı devleti İspanyadan getirdiği Yahudileri ana merkez olarak Selanik kentine yerleştirdi. Büyük bir kısmı da İstanbul ve İzmir’e yerleştirilirken ana merkezin Selanik olması sonradan çıkan olayların o merkezden yönlendirilmesi çok önem arz etmektedir. 

Daha sonra karşımıza sistemin kurucu partisi olarak çıkan CHP, İttihat ve Terraki örgütü bu Sabataycıların içinden çıkmıştır. Örgütlenerek Osmanlı devletinin sonlarında iktidarı ele almalarıyla Osmanlıyı her taraftan savaşa sokmalarının ardından Avrupa’nın dört Katolik ülkesinde kanunları getirerek İslam hükümlerini yürürlükten kaldırmıştır. Daha sonra Kürt halkının varlığını inkâr etmeleri, Kürtlerin dillerini yasaklama ve hak mahrumiyetine uğratmaları İttihat ve Terraki örgütünü devamı olan ve sistemin kurucu partisi bu CHP’nin ilk dönem icraatlarıydı. 

Yerleşik Yahudiler, Osmanlının son yüzyılında hiç boş durmamış önce kendi öğretilerini yayabilmek için mason locaları açmış ve Osmanlının birçok bürokratını mason birader olarak aralarına katmayı başarmışlardı. Daha sonra onların eli ile kurulan Türkiye Cumhuriyetini oluşturan kadrolarda kendilerinden olduğu için Siyonizm’e hizmet eden ve masonluğu genç cumhuriyetin genlerine yerleştirmeyi başarmışlardır. 

Türklük adına hareket edip kendilerini de aynı zamanda Müslüman gösteren Sabataistler, Türkiye Cumhuriyetinin ilk kurucuları olarak tarihe geçmiştir. Ve yönetmek istediği halka belki de dünyada ilk aldatanlar olarak bilinmesi gereken yine bu Sabataistlerdir. Sabataistler biz Müslümanlar tarafından bilinip tanınmadan bugün Türkiye Cumhuriyetinde geçmişte ve günümüzde olan olayları bilmemiz ve çözmemiz çok zordur. 

Türkiye’de masonluk Osmanlıda başlayarak günümüze kadar hızla gelişmiş ve ilk öncüleri olarak Emanuel Karoso, Hayim Naum, Metr Becerano ve Nesim Mazlıyah gibi ünlü masonlar Siyonizm’e hizmet ederek hem Osmanlının yıkılmasını sağlamış hem de yeni kurulan cumhuriyetin bütün üst düzey kadrolarına masonları yerleştirilmek sureti ile hizmetlerini sürdürmüşlerdir. 

2- Müslüman olup iktidar olama hırsı ile verilen mevki ve makamlara kanan Müslümanlar. 

Türkiye Cumhuriyetini kuran kadrolar ve daha sonra mason localarından yetişen yerli masonlar tamamen Siyonizm’in öğretisi doğrultusunda çalışmış ve bu konuda üzerine düşen her görevi yerine getirmişlerdir. 

İlk yıllarda hükümeti oluşturan Sabataist kökenliler ve onların kurduğu mason localarında yetişenler uzun süre iktidara getirildiler. İslam dünyasında Kurana dönüşlerin başlaması ile birlikte bu Siyonist güç niyetlerini hesaplarını değiştirdiler ve artık onların kontrolünde olabilecek Müslüman kadroları iş başına getirmek suretiyle iktidarı onlara destek vererek yürütmeyi kararlaştırdılar. 

Önceleri Demokrat Parti sonra Adalet Partisi ve daha sonra ANAP işbaşına getirildi. İslam dünyasındaki Kurana dönüşler ivme kazanınca bu defada AKP kurularak Erdoğan iktidara getirildi. Erdoğan’ın iktidarı diğer iktidarlardan daha fazla İslami birikime sahip olması ve Milli Görüş saflarından gelmesi öncelikli bir konuydu. Erbakan’ın “İslam Birliği Projesi” onların bugüne kadar getirdikleri plan ve projelerine engel bir projeydi. Bu projenin hayatiyet bulmaması için AKP kurduruldu ve Erdoğan’ın bilinen baş olma hırsı bununla kamçılandı.  

İslam coğrafyasında gelişen İslami hareketleri önlemek ancak ABD ve İsrail ile işbirliği içinde olan Müslümanlarla durdurulabilirdi. Bugüne kadar Kemalizm ile yürütülen işbirliği bu saatten sonra yürüyemeyeceğini anlayan batılı güçler İslami kökenden gelenlerle işbirliğine girdi. Onlar bu konuda adım atarak Erdoğan liderliğinde yeni bir siyasi oluşuma girerek İslam’a dayalı bir organizeye hayatiyet imkânı tanımadılar.  

Tüm İslam âleminde Siyonistlerin öğretisi doğrultusunda dizayn edilen yenidünya düzeni, Siyonist İsrail’in rüyası olan Nil ile Fırat nehirleri arasındaki kutsal sayılan topraklarda Büyük İsrail İmparatorluğunun kurumasına yardımcı olacakları için iktidar yapılanlar bu İslami hareketleri önleyebileceklerdi ve öylede yaptılar. 

Geçmiş dönemlerde Türkiye Cumhuriyetinin birçok dışişleri bakanı Yahudi kökenliydi. Üst düzey bürokratlar ve üst düzey makamlar tamamen ya Yahudi kökenlilerin elinde veya onların dümen suyuna göre hareket eden masonların elindeydi. O dönemde İslam’a ve Müslümanlara gösterilen zorluklar, nefret ve kin ile birlikte yapılan eziyetlerin nedeni o makamlarda oturanların Sabataist Yahudi veya mason olmalarıydı. 

Allahın aziz dinine bağlı hiçbir oluşuma ve hareket imkân tanımayan ve insanları İslam’dan uzaklaştırmak için her yolu deneyen gücün tek hedefi bu ırkçılığa ve nefsin gıdalarına dayana düzeni kurmaktır. Bu düzene karşı çıkmak her onurlu insanın ve özellikle İslam dinine ciddi anlamda bağlı olan Müslümanların asli vazifesidir. Çünkü karşılığı cennettir. 

Selam ve dua ile…