SAADET PARTİSİNİN KONGRESİNDEN SONRA NİÇİN VE NEDEN KAYYUMA GİDİLİYOR?
Özlü Söz: Şerri tanımayan bir kimse herkesten önce şerrin içine düşmeye en layık olan kimsedir.
Hz. Ömer (ra)
______________ 0 _______________
Her öncü lider kurduğu sistem onun ardından bir müddet sonra ya gevşemeye ya da yolundan sapmaya başlar. Tarih bunun birçok önemli örnekleri ile doludur. Erbakan Hocamızın vefatından sonra aynı durum Milli Görüş mektebinde de yaşandı ve ne yazık ki yaşanmaya da devam ediyor. Erbakan Hoca hayattayken bütün konularda inisiyatif elindeydi ve davayı temel dinamiklikleri ile ciddi anlamda yürütmeye çalışıyordu. Gerçi kendisinin zamanında da onun gidişini ve elini zorlaştıranlar vardı ama daha ileriye gitmede fazla cesaret edemiyorlardı veya Erbakan bunlara bu fırsatı vermiyordu.
Erbakan Hoca Rahmeti Rahmana kavuştuktan sonra bazı değişim ve farklı yapılanmalar baş gösterdi. Tabanın büyük bir çoğunluğu bu değişim, dönüşüm ve farklı yapılanmaları hep rahmetli Oğuzhan Asiltürk’ten bilirdi. Ve tabanda kendisine karşı bir hoşnutsuzluk vardı. Sözleri sert ve bazen çok kırıcı olduğu için birçok kişi onunla aralarına mesafe koyardı. Erbakan’ın vefatından sonra kendisini Yüksek İstişare Kurulu Başkanı olarak gösterdi. Daha sonra Fatih Erbakan’a ve Erbakan ailesine karşı bir tutum sergiledi. Oysa ondan beklenen Fatih gibi genç ve tecrübesiz bir emanete yanlışlarına karşı babacan bir tavırla yaklaşım göstermekti. Bunu yapmadığı gibi Fatihin partiden ayrılıp milli görüşü bölmesine sebep olan onun bu katı davranışıydı.
Daha sonra Saadet Partisinin başına Erbakan Hocamızın davayı emanet ettiği Mustafa Kamalak hoca geçti. Onun 5 yıllık yönetiminden sonra onunla çalışan ekibin tabandan Kamalak hocaya gelen %96 gibi yüksek bir temayül yoklamasına rağmen Mustafa Kamalak yerine hiç adaylığı konuşulmayan ve Oğuzhan Asiltürk’ün dünürü olan Temel Karamollaoğlu getirildi. Bu ekip bir çete oluşturmuş ve bu çete emellerini Mustafa Kamalak hocaya kabul ettiremeyince onlarda bunu fırsat bilip Karamollaoğlunun genel başkan olması için zemin hazırladılar. Bu onlar için büyük bir fırsatı ve onlar bu fırsatı kaçırmayarak Oğuzhan Asiltürk’ün desteğiyle T. Karamollaoğlu’nu genel başkanlığa getirdiler. Kendisine “Bilge Başkan” lakabını da vererek taltif ettiler. Daha sonra Temel Bey, bu ekibin yanlış ve yanlı icraatları sonucunda 8 yıllık icraatı sonucunda partiyi ileri götürmek yerine tam aksine geriye götürdü.
Bir anekdot olarak bir olayı buraya yazmak isterim. Erdoğan’ın kazandığı ilk İstanbul belediye seçiminde Erbakan Hoca Temel Karamollaoğlunu İstanbul belediye seçiminde aday olması için görev verdi. Temel bey bu görevi yerine getirmek yerine aday olmamak için kendini gizledi. Verilen emri yerine getirmek yerine gidip bunu o dönemde R.Tayyip Erdoğan’a ileterek bu görevlendirmeden kaçtı. O dönemde Erbakan Hocamız, Erdoğan’ın aday olmasını istemiyordu. Onun yerine Temel Karamollaoğlu’nun aday olmasını istemişti ama Temel Bey bu görevden ne yazık ki kaçmıştı.
Temel Karamollaoğlu Saadet Partisinin başına geçtikten sonra partide önce Erbakan Hocamızın “Biz ve diğerleri” sözü bir kenara atıldı. Daha sonra CHP ile ciddi anlamda bir ittifaka girdi ve nihayetinde milli görüş tabanın partiyi terk edebileceğini dahi düşünmeden CHP’nin amblemi altında seçime girdi ve 10 milletvekili ile mecliste yer aldı. Bu durum kendisini destekleyenler tarafından bir zafer olarak kabul edilse bile nihayetinde tabanın küsüp partiden kopmasına yol açtı . Daha sonra teşkilat başkanı olan rahmetli Hasan Bitmez’in bazı icraatlarının tabanda hoşnutsuzluklara yol açması sonucu Fethullah Erbaş Bey ve bazı yetkililerin dayatması ile Hasan Bitmez görevden alındı ve yerine Mahmut Arıkan getirildi.
Ekip işbaşındaydı ve Mahmut Arıkan’ın eliyle birçok il başkanı görevden alındı. Bununla yetinilmedi CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu ve Atatürk’ün posterleri Saadet Partisinin genel merkez binasına asıldı. Bugüne kadar böyle bir şey görülmüş değildi. Hiçbir partinin genel başkanının posteri başka bir partinin genel merkezine asıldığı görülmemiş bir olaydı. Teşkilat başkanlığı döneminde Mahmut Arıkan görevden aldığı il başkanları davaya küstürüldü ve partiden birçok sadık milli görüşçü derkenar edildi.
Muammer Bilgiç gibi birinin “Erbakan söylemlerinden vazgeçin” sözlerinden sonra genel başkan yardımcılarının İstanbul belediye seçimlerinde adayımız olan Necdet Gökçınar Bey’e İmamoğlu lehine adaylıktan çekilin sözlerine kadar Saadet Partisinde aykırı söz ve davranışlar Temel Karamollaoğlu zamanında meydana geldi. Temel bey, tabanda bu hoşnutsuzluklara sebep olan icraatlara hiç tepki göstermediği için bu durum tabanda kopmalara sebebiyet verdi.
Temel bey, rahatsızlığı ve ileri yaşından dolayı görevi bırakmak istiyordu. Yerine geçirmek istediği genel başkan profili olarak Mahmut Arıkan’ı kafasına koymuştu. Genç ve dinamik bir genel başkan partiyi toparlar ve ileriye götürür düşüncesi ile hareket eden Karamollaoğlu’nun unuttuğu bir şey vardı. O da genç ve dinamik biri yerine emperyalizme ve siyonizme karşı tecrübesi ve dik duruşu ile mücadele edecek birinin genel başkan olması daha önemli olacağını hesap edemediği için sadece genç ve dinamik biri ile yola devam edeceğini hesaplamıştı. Temel Bey, kafasına göre seçtirmek istediği adayı Mahmut Arıkan’dı ve bütün olumsuzluklara rağmen onu seçtirdi. Kendilerine göre ama eksik bir temayül yoklaması yaptılar ve bunu tabana “Genel Merkezinin belirlediği aday olarak” tabana dayattılar. 25 Haziran’da kongreye gitmek istediler ama şartlar el vermedi. Nihayetinde 24 Kasım’da genel kongreye gidildi.
Üç aday ortaya çıkmıştı bunların başında Mustafa Kamalak, Birol Aydın ve Karamollağlunun prensi Mahmut Arıkan…
Temel bey, Birol Aydın’ın adaylığından ziyade Mustafa Kamalak hocanın aday olmasını istemiyordu ve kendisine hakaret ettiği gibi bazı il ve ilçe binalarına alınmaması için emir vermişti.
24 Kasım Pazar günü baskın bir biçimde ve genel merkez baskılı bir dayatma sonucunda Mahmut Arıkan’ı genel başkan olarak seçildi.
İşin ne ilginç yanı ise 42 ilin kongrelerinin yapmadan kongreye gidilmesiydi. Seçim yasası gereği münfesih duruma düşmüş il delegeleri ile kongreye gidilmemesi gerekiyordu. Ama ne yazık ki bu durum bile bile kongreye gidildi ve Mahmut Arıkan genel başkan seçtirildi.
İşin bir başka boyutu ise AKP’nin bile bünyesinden düşürdüğü ve hiçbir seçime girmeden nasıl bir tabana sahip oldukları bilinmeyen Deva ve Gelecek Partileri ile yeni bir parti kurma yoluna gidilmesiydi. O kadar aceleye getirildi ki kayyuma gidilecek iki aylık süre bile beklenilmeden “Yeni Yol” adında bir parti kurdular. Acaba bu tabanları belli olmayan iki parti ile yola çıkan ve son belediye seçimleri ile % 0.5 gibi düşük bir oy oranına sahip Saadet Partisini kim veya kimler böyle bir yola girmesine sebep oldu. Ve Saadet Partisini sonu belli olmayan bir maceraya bu yönetim ne adına sürükledi. Bu durum Erbakan Hocamızın kurduğu son partiyi bitirmek olduğunu bilemeyecek kadar bir maceraya sürükleyenler bunun vebali altında kalacaklardır. Çünkü bu durum Saadet Partisini sonu belli olmayan bir duruma düşürüyor…
Bu duruma biz davasına sadık milli görücüler fazla seyirci kalamazdık ve 10 arkadaş ile Saadet Partimizi düştüğü bu durumdan kurtarmak ve Erbakan Hocamızın koyduğu temellere yeniden oturtmak için Kayyuma müracaat ettik.
Çünkü göz göre göre Milli Görüşün son partisi Saadet, AKP’nin artıkları ile batıl bir zeminin bataklığına doğru sürükleniyordu. Bu duruma fazla dayanamadık ve hukuki hakkımızı kullanarak Kayyuma gidilmesi üzerine karar verdik ve kararımızı zamanında uygulamaya koyduk.
Hiç kimsenin kınamasına ve eleştirilerine bakmaksızın partimizi düşürüldüğü konumdan kurtarıp Erbakan Hocamızın koyduğu temel ilkelere oturtmak adına bu adımı attık.
Temel hedefleri Yeni Yol adıyla açılan parti eğer ülke genelinde ümit verici bir konuma gelirse ileride Abdullah Gül’ü partinin başına geçirip yoluna devam etmek olan bu siyasi hareket bizim milli görüş davamıza zarar vereceğine inandığımızdan dolayı bu yola başvurduk. Bu siyasi girişim Erbakan Hocamızın yıllarını verdiği Milli Görüş toprağa gömüp üzerine beton dökmektir. Biz buna asla müsaade etmeyiz ve etmedikte…
Saadet Partisini yeniden “İslam Birliği Projesi” ve “siyonizme karşı dik durma” çalışma ve eylemlerine geçirmek için bu adımı attık. Kayyuma gitme hususunda bizler asla geri adım atma gibi bir düşüncemiz olmadığı gibi derkenar edilmiş bu kutsal davanın mücahitlerini bu çalışmamızda yanımızda görmek istiyoruz.
Çaba bizden Tevfik Allah’tandır…