AİLE TUTUMLARI VE ÇOCUK GELİŞİMİ ÜZERİNE ETKİLERİ

Çocuğun psikolojik ve sosyolojik gelişimi anne-baba tutumları ile yakından ilişkilidir. 

Bu yazı olumsuz aile tutumlarını tanımlamak ve olumlu anne-baba tutumları geliştirmelerinde ailelere rehberlik etme amacı taşımaktadır. Çünkü bir toplumun uzun süreli yaşaması o toplumdaki ailelerin çocuklarına verdikleri değerlere ve ahlaki karaktere bağlıdır.

Eğitim yoluyla insan, bireysel farklılıkları anlamayı, hoş görmeyi ve bundan yeni sentezler yaparak yaşamın tadına varmayı öğrenirken, eğitim ise yaşamı kontrol etmemizi kolaylaştıran en temel faktördür. Bu bağlamda, insan davranışlarının nedenleri ve bireysel farklılıklarla ilgili çalışmalar yürüten araştırmacıların değer verdiği kavramlardan biri de kişiliktir. Ancak kişilik araştırmacılarının hali hazırdaki en önemli sorularından biri “kişiliğin zaman içinde değişip değişmediğiyle ilgilidir.” Dünya çapında çok saygın araştırmacılardan olan Costa ve McCrae’ nin kişiliğin yetişkinlik çağı boyunca değişmediği şeklindeki görüşlerine karşın günümüzde artık kişiliğin yetişkinlikte de değiştiğini ortaya koyan araştırmaların sayısı günden güne artmaktadır. Her ne kadar kişiliğin yetişkinlik döneminde de değiştiğini ileri süren çalışmalar da olsa, kişilik gelişmesi ve yapılanmasında temelin çocukluk döneminde atıldığı gerçeği geçerliliğini korumaktadır. 

Sosyal uyum üzerine yapılan çalışmalar, ailenin çocuk üzerindeki ilk etkilerinin son derece önemli olduğunu göstermekle birlikte, çocuğu erişkinden ayıran bir çok özellik de vardır. Çocuğun kanıtlanabilir en güçlü tarafı ve üstünlüğü öğrenme güdüsüdür. Çocuk, Montessori’nin “emici zihin” diye adlandırdığı bir yetiye sahip olarak doğar ve kültür, töre, ülkü, duygu, davranış ve inançların “emilip” benimsenmesi, çocuğun doğumuyla altı yaşı arasındaki “emici zihin” döneminde gerçekleşir. Bu durumda bir toplumun geleceğini belirleyen ve genç kuşakların gelişiminde oldukça etkili olan faktör anne-baba tutumlarıdır.

Çocuğun kişilik oluşumunda etkili olan anne-baba tutumları aşağıdaki gibi sıralanabilir.

Demokratik Anne Baba Tutumu: Bu tutuma sahip anne-babalar hoşgörüye sahiptir ve çocuklarıyla ilişkileri sevgi ve saygıya dayanmakla birlikte çocuk ailede bir birey olarak kabul edilir. Çocuğun duygu ve düşüncelerine saygı duyulur ve aile içi ve çocuğa özgü kararlarda çocuğun fikri alınır ve çocuğa değer verilir. Bu tür aile ortamında yetişen çocuklar, girişimci, yaratıcı, fikirlerini özgürce ifade edebilen, kuralları sorgulayıp alternatif çözüm yolları üretebilen, benlik algısı yüksek ve paylaşımcı gibi özelliklere sahip olurlar. 

Aşırı Koruyucu Anne Baba Tutumu: Bu tutumda çocuk gereğinden fazla kontrol altındadır ve çocuğa aşırı özen gösterilir. Bu çocukların her istediği yerine getirilir. Bu yaklaşım çocuğun kendi kendine yetebilmesinin önüne geçer. Bu nedenle çocuk, olaylara seyirci kalmakta, kararlar almada güçlük çekmekte, amaçlarına ulaşmada başkalarından destek beklemekte ve problemleri onun yerine bir başkasının çözümlemesini alışkanlık haline getirmektedir. Aşırı koruyucu tutum çocuğun sosyal gelişimini ve uyumunu da zedeler. Çocuğun bağımsız bir kişilik geliştirmesi için, anne babaların çocuğun kendi işlerinin kendisinin yapmasına, kendi kararlarının kendisinin vermesine fırsat sağlamalıdır. Böylece çocuk, kendine güven sağlayacak ve kendi kendini yönetebilen bağımsız bir kişilik geliştirecektir.

Otoriter Anne Baba Tutumu: Cezanın eşlik ettiği bu tutumda ebeveynler, çocuklarına katı kurallar koyarlar. Çocuğun davranışları üzerinde anne babanın kontrolü fazladır. Bu tür tutum sergileyen ailelerde yetişen çocuklar; korkak, boyun eğen, otoriteden çekinen, kendinden istenilenden fazlasını yerine getiren, otorite kalktığında isyankar, güçsüzler karşısında saldırgan kişiler olabilirler (Yıldız, 2004, s.138).

İlgisiz ve Kayıtsız Anne Baba Tutumu: Çocuğun kişiliği üzerinde en çok olumsuz etkiler bırakan anne-baba tutumudur. Çocuklarını aşırı ihmal ederler ve onların ilgi ve gereksinimlerine kayıtsızdırlar. Bu tutumda çocuk sevgi ve şefkatten yoksundur ve disiplin yok denecek kadar azdır. Çocuk ile anne-baba arasında iletişim kopukluğu söz konusudur ve çocuk aileden dışlanmıştır. Bu olumsuz tutumların sonucunda; çocukların bencil, sabırsız ve anlayışsız oldukları ileri sürülmekle birlikte; kavgacı, isyankar, saldırgan ve suç işlemeye meyilli olabildiği görülmektedir. Çocukta iç çatışmalar ve huzursuzluklar gelişir ve ardından tutarsız bir yapının oluştuğu gözlenir. 

Aşırı Serbest ve Şımartıcı Anne Baba Tutumu: Bu tutumdaki anne babaların, kendi isteklerinden çok çocuğun istekleri ön planladır. Çocuğun doğru ya da yanlış hiçbir davranışına müdahale edilmez ve kızılmaz. Genelde bu tutumların ailenin tek çocuk sahibi olması durumunda daha sık rastlanıldığı görülebilmektedir. Bu tutumla yetişen çocuklarda doyumsuzluk ve bir iç boşluk davranışı görülmekle birlikte; kuralsızlığa alışmış olmaları hasebiyle bencil, sorumsuz, her dediğinin anında olmasını isteyen sabırsız kişiler olabilmektedirler. Okula ve arkadaş çevresine uyum sağlamada zorlanan bu çocuklar, sosyal hayatlarında istekleri karşılanmadığında hayal kırıklıkları yaşadığı görülmektedir.

Mükemmeliyetçi Anne Baba Tutumu: Bu tür tutum sergileyen anne babalar, hayata dair yapmak istedikleri ancak yapamadıkları, başaramadıkları; becerileri, hedefleri ve içinde kalan ukdeleri çocuklarında görmek isterler. Bu tutumun en temel nedeni ise kendilerinin de baskı altında yetiştirilmiş olmalarıdır. Ne var ki, çocuklardan istenilen bu beklentilerin, çocukların kapasitelerinin çok üzerinde olması ve katı bir tutum sergilenerek mükemmel yapılması istenilmesi çocuğun gerekli rehberlikten yoksun kalmasına neden olur. Çocuk bu baskılar altında istenileni yapamadığında başarısızlık ve güvensizlik duygusu yaşar. 

Sonuç Olarak; Günümüzde çocuk eğitimine dair yapılan araştırmalarda, saygılı ve erdemli bireyler yetiştirmenin en etkili yolu olumlu davranışları takdir etmekten geçmektedir. Bununla birlikte küçük yaşlardan itibaren sevgi ve şefkate büyük ihtiyaç duyan çocukların, ebeveynleri tarafından gerekli ilgi ve sevgiyi göstermeleri, ölçüsüz ve dengesiz bir sevginin çocuğun olumlu kişilik ve benlik yapısı geliştirmesine zarar vermesi nedeniyle, şefkat-ciddiyet dengesinin korunması ve bu hususta tutarlı ve dengeli ebeveyn tutumları sergilemeye özen gösterilmelidir.

                                                                                                             

  Nihal TAŞCI

                                                                                                             

   Eğt. Sosyolog-Aile Danışmanı

                                                                                                            

    Çocuk Gelişim Uzmanı