ASLINDA 2018 REJİMİ İLE DE YÜRÜRDÜ

27.01.2023

Bismillahirrahmanirrahim

Allah’a hamd, Resül-i Ekrem efendimize âline ve ashabına salat-ü selam ederiz.

Esselamü Aleyküm; Muhterem Okuyucu Kardeşlerim.

Her sistemin artı ve eksi tarafları mutlaka vardır. Parlamenter sistem için de Başkanlık (ülkemizdeki her ikisi de değil) sistemi için de onlarca avantaj ve dezavantaj sıralamak mümkündür. Şekil ve biçim yönünden yönetim meselesinin bir yoğurt yeme şeklinden ibaret olduğunu pekala söyleyebilriz.

İnancımızda hiç bir yerde biçim yönünden va’zedilen hususlar olduğuna şahsen rastlamadım. İslam’ı referans alan ya da İslam’ın ilham verdiği bir yönetim anlayışında somut biçimsel kalıp şablonlardan ziyade işin ruhuna esasına müteallik mücerret kavramlar emredilmiştir. 

Bunlar da Adalet, İstişare, hakkaniyete bağlılık, denetlenebilirlik, sırrı muhafaza, ehliyet, liyakat, itaat gibi kavramlardır. Rahmetli Necip Fazıl Kısakürek İdeolocya Örgüsü kitabında bunun altını özellikle çizer.

Bu esaslara uyulduktan sonra geriye kalan mübah alan tamamen çağın gereklerine göre, konjoktüre göre değişebilen esnek model ve yöntemlerdir, pekala da tartışılabilir.

Bazı alimlerimizin (Cevat Akşit Hoca) Asr-ı Saadet dönemininin erkler ayırımına örnek olduğu fikri ise zorlama bir yorum ve yaklaşımdır kanımızca. Çünkü aslında İslam’da her şey, her konu Tevhid etrafında döner.

Yani Ya Allah’ın birliğine ya da nizamının mükemmelliğine, kendi içinde tutarlılığına bütünlüğüne götürür bizi. Erkleri istediğiniz kadar ayırın, birleyecek, bütünlüğü koruyacak bir mekanizma şarttır. Yöneticiler çok ve genel olan konuları birlerler, koordine ederler, hakemlik ederler, uyuşmazlıkları çözerler, bir amaca bir bileşke kuvvete bağlarlar. Onun için 82 anayasasında erkler ayırımı esas alınmışsa da iş döner dolaşır mevzuyu bir yerde birler, Yürütme’nin başına bağlar.

Cumhurbaşkanı’nın Yasamaya, Yürütmeye, Yargıya ilişkin görev ve yetkileri bunun en somut örneğidir. Neden mesela, Başkomutanlık görevi  nihayetinde Cumhurbaşkanlığı’na bırakılır. En son noktada hakemlik edecek son noktayı koyacak bir mekanizma hayatın akışının gereğidir de onun için.

İnancımızın yönetimle ilgili kavramları öğütlerken Yöneticinin de Adil (Fıkıh ve Hadis kitaplarımızda Adil olma vasfı çok geniş bir kavramdır ve çok iyi anlaşılmalıdır) emin, ehil, ihsanla muamele eden bir kişi olması gerektiğini söylediğini de unutmamamız gerekir.

İlk paragrafta sayılan mücerret kavramların ete kemiğe bürünmesi için, ismi faili olan kavramların da çok titiz bir şekilde yöneticilerde aranması gerekir.

En kötü sistem bile dürüst insanlar elinde yürütülürse, çok hayırlara öncülük edilir. Şu zamana kadar Parlamenter sistemde hepsinin görev tanımı aynı olmakla birlikte, onlarca başbakan geldi geçti, aynı kanunları yürüttüler, birileri çok güzel hizmet üretirken birilileri de hezimete uğrattı ülkeyi. Bir yönetim Guru’sunun yazısında okumuştum.

Diyordu ki ‘’bir liderde aranılan en önemli vasıf’’ ne olmalıdır? sorusunun cevabına; Adalet. Bizler bekliyoruz ki vizyon, öngörü, karizma vs. Hayır; en mühim kavram Adalet. Bu bana inancımızın emrettiği  Adalet ve İhsanla yöneticilerin davranması gerektiğinin hikmetini anlamama vesile oldu. Dünyanın en güzel sistemi de olsa nefsini ilah edinmiş bir narsistin elinde memleket kabusa ve kaosa sürüklenebilir. Tarihin çöp sepeti kendini tanrısallaştıran, şarlatan, diktatör, faşist nemrut ve firavunlarla dolu.

Onlarca adalet kavramı taradım hiç biri bendenizi yeterince tatmin etmedi. Naçizane anladığım şudur; Hesap vermek zorunda olmayan, kendini her şeye ve herkese karşı sınırsız sorumsuz hisseden, insiyatif kullanan tercih yapan gücü elinde tutan mekanizmanın ve/veya  kişinin muhtelif sebeblerden ötürü kendi vicdanını kendi iradesiyle sınırlamasıdır.

Her şeyi yapabilecekken affetmek ya da hakka uymak gibi. Efendimiz a.s Mekke’yi fethederken Fatih Sultan Mehmet Han İstanbul’u fethederken ne kadar kudretli idiler ve nasıl davrandılar anlamamız yeterlidir.

Günümüz uluslar arası hukuk sisteminde bile uluslararası aktörlerin anlaşmalara, antlaşmalara, sözleşmelere uymaya devam etmesi kendini bağlı hissetmesi literatürde de kullanılan uluslararası hukukun genel ilkelerinden (pacta sund servanda) ahd-e vefa ile açıklanması kastettiğim irade sınırlamasına güzel bir örnektir. 

Sanırım maksat hasıl oldu anlatmak istediğimi ifade edebildim. Sorun hükümet şeklinden ziyade bozulan toplum ahlakı ve devlet adamlığı vasfının kalmamış olması, çarpık yönetim zihniyetidir.

Tuzun kokması, kadı’nın niyeti bozması, herkesin kendi adaletini kendi mafyatik ve ölümle biten şiddetsel yöntemlerle aramaya çalışması, sosyal medyada adalet dağıtılmaya çalışılması, devletin müşfik baba değil zorba baba rolüne bürünmesi, halkına trafik cezası keserken bile hafiyelik yapmasıdır.

Özetle çürümüşlüktür. Altılı masa yani Millet ittifakı, adını ‘’Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’’ diye koysa da işin esası bozulan zihniyettir yönetim ahlakıdır.

Cümle aralarına iyi dikkat edin istişaresizlik ve denetimden yoksunluğu çok vurguluyorlar. Kadim ahlak anlayışı devlet teamülleri ve devletin dinamikleri bilerek oynanmıştır malesef. Küresel güçlerin emirlerini şak diye yerine getirecek bir polis devleti kurma niyetine girişilmiş, milliyetçilik sosu ve maskesiyle,  hamasetle gerçekler gizlenmeye çalışılmıştır. 2018 den beri yürütülen tek adam rejiminin anlamı budur.

Meclis bir restoranta vekiller sosyal medya fenomenine dönüştürülmüştür. Halbuki meclisin kuvvetli olacağı ağızlar şişirile sişirile söyleniyordu, sonuç ortada. Altılı Masa’nın en güzel stratejisi kimlik siyaseti ile maddi ve manevi varlıkları sömürülen halkın ekonomi üzerinden ekmeğinin ve emeğinin çalındığını dininin diyanetinin ham softa kaba yobaz dindarlar eliyle elden gitmekte olduğunu halka  göstermesi ve onları uyandırmasıdır.

Mevcut hükümetin ciyaklama sebebi de boyasının dökülüp foyasının ortaya çıkmasını kendilerinin de anket hazretlerinden! görüyor olmasıdır. Bakalım amcalarımız halk uyanınca ve gereğini sandıkta yapınca da; o adeta ilahlaştırdıkları, rızasını gözettikleri halka aynı güzellemeleri yenilince de yapacaklar mı? Cevabını zerre düşünmeden söyleyeyim ; hiç sanmıyorum halka en büyük nefreti besleyecekler.                

Vesselam Veddua..