--Oysa Kimse Bilmez!

Sustuklarımı; şunu sordum kendime nerede hatalıyım nerede diye, hata değildi aslında güvenmek, sevmek, inanmak, güzel düşünmenin getirdiği yakınlıktı belki de uzak olduklarımıza yahut uzak durmamız gerekenlere.

Onları öyle önemsemiştim ki, önemsizce

özümden benliğimden çok şey feda ederek.

Ve fakat değer miydi, değer bilmeyen değersizler için değerlerini değersizleştirmeye?

Şimdi yapılacakların başına geçince ne çok silinecek sahte şiirler, ne çok sahte hikayeler varmış derken, masallara inanıp hayaller kuran çocuk yanımın aç kalmış duygularını beslerken buldum kendimi.
Kemdimsizliğin hiçliğinde tüm yalanlarıyla hiç ederken, benimle merhabası olan merhabasızları bir bir yolladım kalemimin tuttuğu güncemden.

Ve hiç acımadım hangi şiire değdiyse elleri yırtıp attım yüreğimden sağdığım heceleri.
Oysa kaç mevsimin ilhamıyla ıslanmıştı.

Binbir telaş içindeki bulutlardan aldığım umutlar.

Ama yağmurlar da olmasa tükenirdi umutlar.

Umutlarımda umarsızca yaşarken şarkıların meşkini.

Eşkıya gönlüm doymuyor tüketiyor şiirleri.

Şarkılarla meşk edip çekiyor inceden düşleri.

Sonra unutuyorsun, işte öyle yalancı duyguların gölgesinde büyüttüğün ne varsa acı-tatlı rüyalar gibi, gözlerini açınca çözülüyor büyüsü...

Usul usul yürünesi yollar gibi izbe ve tenhayım şimdi...

Duymalısınız artık tüm suskularımı, deli bir vakitten yazıyorum ağlamsı ezgilerden ilham alarak...!

Nuray AYHAN.