Karar yazarı İskender Öksüz ''Kibir, hakaret, yalan, bahşiş kaybetti…'' başlıklı makalesinde 31 Mart yerel seçimlerini analiz ederek şunları kaleme aldı:

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu: ‘Müslümanlıkta İtaat Kadar, İtiraz ve İsyan Ahlakı da Önemlidir’ Prof. Dr. Ali Bardakoğlu: ‘Müslümanlıkta İtaat Kadar, İtiraz ve İsyan Ahlakı da Önemlidir’

Peki, teslim oluyorum. Ben de seçim yorumu yapacağım. Fakat daha önce de dediğim gibi uzmanlık alanım değil. Söylediklerimin bir kısmı hakikatse bir kısmı da gönlümden geçendir.


Bu seçimde galiba kazanandan çok kaybeden var. Her yerde değil ama çoğu yerde seçmen, kazananı kazandırmak için değil, kaybedene kaybettirmek için oy kullandı. Ak Parti’nin bir grup seçmeni de oy kullanmayarak aynı hedefe yöneldi.

Neler ve kimler kaybetti?

Önce neler?

Kibir ve hakaret kaybetti. Rakibi aşağılamak, küçük görmek kaybetti. Rakibi aşağılamak kadar büyük yanlış yoktur. Onu yenerseniz, aşağılık birini yendiniz demektir. Bunu zafer sayamazsınız. Aşağıladınız rakibe yenilirseniz, kendi ağzınızla, kendi seviyenizin ondan aşağıda olduğunu kabullendiniz demektir.


Kırk katırdan da kırk satırdan da beter bir hâl.

HERKESİ HER ZAMAN


Ne kadar televizyonunuz, ne kadar gazeteniz olursa olsun, halkın sonunda yalanın farkına varacağını hesaplayamadınız. Yalan kaybetti. Ne demişler: Halkın hepsini bir zaman için kandırabilirsiniz, bir kısmını hep kandırabilirsiniz fakat hepsini her zaman kandıramazsınız. Yalan kaybetti.

Az nüfuslu çok fakir ülkelerde bahşişle oy devşirebilirsiniz. “Yatırım maliyeti” düşüktür. Hoş, böyle yerlerde sizden önce “dış güçler” bu işi yapar veya sizin vasıtanızla yapar. Fakat Türkiye gibi büyük ve orta halli ülkelerde bahşişin maliyeti yüksektir. Bin verirsiniz, beş bin, on bin verirsiniz. Devamını getiremezsiniz. Ekonomide devri daim makinesi yoktur. Halkın hepsine bir zaman için bahşiş verebilirsiniz, bir kısmına her zaman verebilirsiniz fakat hepsine her zaman bahşiş veremezsiniz.

Sonunda siz de tükenirsiniz, bahşişin gücü de tükenir. Bahşiş kaybetti.

Bahşiş veremeyince, hiç olmazsa bahşiş vaat edersiniz. Fakat bahşiş bekleyenlere bu yetmez. Büyük başarılar vaat edersiniz. Ne de olsa halk balık hafızalıdır. Mesela 2011 seçimlerinde Altay tankı vaat edersiniz. Öyle de oy alırsınız. Sonra aradan on yıllar geçer ve vaatleriniz gerçekleşmez. Halk balık hafızalı değildir. Sadece sabırlıdır. Fakat sonunda sabır taşı çatlar. Sabrın sonu, sabreden için selamettir; sabrettiren için değil. Uydurma vaatler kaybetti.

KİM KAYBETTİ?

Neler kaybetti buraya kadar… Kimler kaybetti?

Seçime ve siyasete seçim gibi, siyaset gibi değil de harp gibi yaklaşanlar; nefretle oturup düşmanlıkla kalkanlar kaybetti. Kendini bir daha rakibinin yüzüne bakamayacak hâle getirenler kaybetti.

Normal bir ülkede, yerel seçimlerde yerel seçime giren adaylar kazanır veya kaybeder. Muhtar kazanır, muhtar kaybeder. Belediye meclis üyesi kazanır, kaybeder. Belediye başkan adayı kazanır, belediye başkan adayı kaybeder.

Ancak bizim ülkemizde böyle değil. Bu yüzden hezimetler zaferlerden daha büyük oluyor.

31 Mart seçiminde yalnız Murat Kurum kaybetmedi. Siz sayın bakalım başka kimler kaybetti. Kimler Murat Kurum için sahaya çıktıysa, kimler sahaya sürüldüyse onlar kaybetti. Gerçi sayın cumhurbaşkanımız “Yerel seçimlerde arzu ettiğimiz seviyeyi elde edemedik.” dedi demesine de yerel seçimi yerel seçim olmaktan çıkarıp genel seçimden de iri hâle getiren kimdi? İmamoğlu, Kurum’a karşı kazanacak veya kaybedecekti. Şimdi Erdoğan’a karşı da kazandı. Yetmedi, 17 adet bakana karşı da kazandı.

RAKİBİN YANLIŞIYLA KAZANDINIZ

Şimdi biri çıkıp cumhurbaşkanı kaybetti; şu bakan, şu bakan, o bakan, öteki bakan kaybetti diye tek tek sayarsa bu biraz ayıp olmaz mı? Ayıp olur ama maalesef yanlış da olmaz. Özgür Özel, “Devletle millet karşı karşıya geldi. Biz milleti tuttuk; millet kazandı.” demiş. Devletle milleti rakip hâle getirmek devlete de millete de kötülüktür. Devlet milletin devletidir. Tersi değil. Devleti milletin üstüne sürenler kaybetti.

Özgür Özel demişken; CHP genel başkanı, oyların tamamının kendilerinin olmadığını bildiklerini söylemiş. Doğrudur. Aldıkları oylar kendi doğrularından ötürü değil, yukarıda sayılan yanlışlardan ötürüdür. Kendi yanlışları, iktidarın yanlışlarından azdı. Ondan kazandılar. Artık muhalefetin yanlışlarından da bahsedebiliriz. Seçim bitti…

Yıllar önce James Surowiecki’nin Kitlelerin Bilgeliği kitabını okumuştum. Varlık Yayınları’ndan Türkçesi de çıkmış. Kitleler sonunda bilgeliklerini konuşturuyor ama bu bazen çok uzun zaman alıyor. Demokrasinin dayanağı bu gerçek.