İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nın  Mısır’da Muhammed Mursi'nin devrilmesi maksadıyla yayın yapan bir medya kuruluşunu, medya devi Reuters’ın vakfı üzerinden gizlice finanse ettiği iddia edildi. İddiaya göre, 2017'de yayın hayatına son veren Aswat Masriya kuruluşu, Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin devrilmesine giden süreçte ve darbeyle iktidarı alan Abdülfettah es Sisi’nin iktidarının bir kısmında yanlı haberler yaparak yerel ve uluslararası kamuoyunu yanlış yönlendirdi.

T24'ün aktardığı habere göre, 3 Temmuz 2013'te Mısır Genelkurmay Başkanı Abdülfettah es Sisi, Kahire’de iktidarı şiddet yoluyla ele geçirerek ülkenin 5 bin yıllık tarihinde demokratik yollarla seçilmiş ilk lider olan Muhammed Mursi’yi görevinden uzaklaştırmıştı. Sisi darbesine giden süreçte medyanın gördüğü işlev açısından şimdiye kadar ortaya çıkmamış bir konuyu The Grayzone adlı internet haber sitesi gündeme getirdi.

Habere göre, muhabirin ulaştığı sızıntı belgeler İngiliz medya devi Reuters’ın 3 Temmuz 2013’teki vahim olayları yönlendirmek için İngiltere Dışişleri Bakanlığı ile yakın iş birliği içinde çalıştığını ortaya koyuyor. Londra tarafından finanse edilen propagandanın Mısır’da demokratik yollarla seçime gelen Mursi iktidarının Sisi’nin kanlı darbesiyle devrilmesinde üstlendiği rolün, aklama ve kamuyu yanlış bilgilendirmelerle dolu olduğu aktarıldı.

İngiliz casusların Reuters ile gizli anlaşma yaptığı iddia edildi

Mübarek’in gidişinin ardından Ekim 2011’de ilk özgür parlamento oylamasına hazırlanan Mısır’da geçici askeri yönetime yönelik düzenlenen protestolar şiddetli çatışmalara dönüşüyor, bazen ölümle de sonuçlanan olaylar günlük olarak yaşanıyordu. Bu çalkantılı ortamda popüler Müslüman Kardeşler’in zafer kazanması ihtimalinin ülkenin Batı’yla ve özellikle İngiltere’yle olan ekonomik bağını koparacağı ve bağımsız yol izleyeceği endişesinin belirgin olduğu belirtildi.

Reuters medya devinin “hayırsever”(!) kolu olan Thomson Reuters Vakfı’nın görünüşte bağımsız olan Aswat Masriya haber kuruluşunu kurduğu belirtildi. Bu girişimin tamamen İngiliz Dışişleri Bakanlığı tarafından finanse edildiği iddia edildi. Aswat Masriya’nın kapanmasına kadar geçen süreçte Londra tarafından girişime 2 milyon sterlin para aktarıldığı yazıldı.

Reuters Vakfı’nın sızdırılan bir belgesinde kuruluşla ilgili, “kapanana kadar Mısır’ın en önde gelen bağımsız yerel medya kuruluşu oldu” diye yazıldı. Ayrıca Reuters’ın Kahire bürosunun Aswat Masriya’ya, “maaş, insan kaynağı ve güvenlik desteği” sağladığı belirtilen haberde kuruluşun yayın süresi boyunca aynı büroda yer aldığı ifade edildi. Proje kapsamında 300 Mısırlının gazetecilik için eğitildiği, her hafta İngilizce ve Arapça olmak üzere 300’den fazla haber üretildiği belirtildi. Bu haberlerin Reuters dahil olmak üzere dünya çapındaki 50’den fazla medya kuruluşu tarafından kullanıldığı kaydedildi.

İngiliz istihbaratının Reuters da dahil olmak üzere anlatım kontrolünü elde tutmak maksadıyla yurtdışı haber kuruluşlarını finanse etmek konusunda uzun bir geçmişinin olduğu ayrıca iddia edildi. Buna örnek olarak 1960’ların sonlarında Reuters’ın Ortadoğu servisinin kuruluşunun finanse edilmesi gösterildi. Servisin, yerel ve dünya olayları hakkında aynı Aswat Masriya’da olduğu gibi İngilizce ve Arapça dillerinde yeniden kullanılmak üzere yanlı haberler yaptığı ifade edildi. Haberde bu konuya ilişkin, gizliliği kaldırılmış bir İngiliz Dışişleri belgesinde yer alan, İngiliz İstihbaratı’nın güvence altına alabileceği şeyin, “Reuters’ın tüm çıktısını bir ölçüde etkileme şansı olduğu” alıntısına yer verildi.

Aswat Masriya'nın haberleri

2012 sonlarında Mursi hükümetinin geniş yürütme yetkileri aldığı Anayasal Bildiri’nin açıklanması sonrasında meydana gelen küçük çaplı protestolarda Aswat Masriya kanalının muhalefetin başını çekerek kararı kınadığı ve bunu Müslüman Kardeşler’in Mısır’ın tüm organları üzerinde tam ve kalıcı bir kontrol elde etme planı olarak gösterdiği belirtildi. Gerçekte ise Bildiri’nin üç haftalığına yürürlüğe girdiği ve Kahire’nin siyasallaşmış yargısının Mısır’ın demokratik geçiş sürecini sürekli olarak engellemeye çalışması nedeniyle uygulamaya konduğu ifade edildi. Yargıçların bu zamana kadar bir defa ülkenin ilk anayasal ve seçilmiş parlamentosunu görevden aldığı ve ordunun siyasetteki gücünü sınırlandıran yeni anayasa taslağı dolayısıyla hükümeti bunu yeniden yapmakla tehdit etmiş olduğu aktarıldı.

Mursi’nin yeni parlamento seçimleri ve anayasa referandumu için harekete geçmiş olması karşısında Anayasal Bildiri’nin Batı medyası tarafından yayılan olumsuz yansımalarının ve protestoların dağınıklığının Mursi muhaliflerini ordu komutanlarıyla gizli anlaşmalar yapmaya sevk ettiği ifade edildi.

Ancak, daha sonra yapılan araştırmalar en fazla bir ila iki milyon protestocu olduğunu ortaya çıkardı. Gazeteci Max Blumenthal'ın o dönemde yazdığı, "(Mısır muhalefetinin) dünyanın dört bir yanına yaydığı çarpıcı kalabalık sayıları, eleştirel incelemeye karşı dayanıklı görünmüyor. Ve 30 milyon kişilik bir yürüyüş serabı buharlaştıkça, çirkin bir askeri darbe açığa çıkıyor” ifadeleri bu konunun nasıl farklı şekilde servis edildiğini anlatır nitelikte. 

Aswat Masriya, Sisi Mısırı'nın gerçeklerini aklıyor

Aswat Masriya da Reuters gibi, Ağustos 2013'te Sisi'nin emrindeki Mısır güvenlik güçlerinin Kahire'deki Rabia Meydanı'nda düzenlenen bir protestoyu vahşice bastırarak en az 817 kişiyi katletmesine büyük ölçüde sessiz kalmıştı. İnsan Hakları İzleme Örgütü, bu katliamı, "belki de modern tarihte tek bir günde protestoculara yönelik en büyük toplu katliam" olarak nitelendirmişti.