Karar yazarı Taha Akyol ''Ekonomi korkutuyor'' başlıklı makalesinde ekonomiyi tahlil ederek şunları yazdı:

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “onların doları varsa bizim de Allah’ımız var”, yahut “iktisadi krizden çıkışın anahtarı İslam ekonomisi” gibi sözlerini hatırlıyorsunuz. Bu tür konuşmaları ona elbette sadık bir seçmen kitlesi sağladı. Muhalefete “küffar” diyen politikacılar türediği gibi “kâfir” diyen cemaat ağaları da cirit atıyor.

Halbuki Peygamber Efendimiz zamanında nasıl hurma tarımı dinî değil, tamamen dünyevi bir bilgi meselesi idiyse, bugünkü bilimler, bu arada iktisat da öyle. “İlim Çin’de de olsa ilimdir” değil mi?

Krizden çıkışın anahtarı güven ve ortodoks iktisattır.

Bugün karşımızda korkutucu bir kriz var; döviz yani dış açık sorunu.

Dış açık iki yüz yıllık sorunumuzdur, gelgitler halinde….

Derinlerdeki sebebi, bilim ve sanayi devrimlerini kaçırmış olmamızdır.

Niye böyle? Birçok sebebi var. Türk dostu tarihçi Justin McCarth, Osmanlı yöneticilerinin “ticaret ve finans konularındaki bilgisizliklerine” dikkat çeker. (The Ottoman Peoples and the End of Empire, s. 24)

İŞTE EKONOMİ

Bugün, CB sistemi yüzünden güven kaybolduğu için korkutan bir döviz sorunuyla karşı karşıyayız. Birkaç haber başlığını görelim:

• Erdoğan, önemli müjdeler verdiğini belirterek "40 güne, 40 yılın işini sığdırmayı başardık” diye konuştu. (4 Mayıs)

• Mart ayında 12 aylık cari açık 54 milyar dolara çıktı. (11 Mayıs)

• İktisatçı Erdal Sağlam Merkez Bankası rezervlerinin eksi 77 milyar olduğunu yazdı. (17 Mayıs 2023)

• Prof. Hakan Kara, döviz açığının eksi 300 milyar doları gördüğünü söyledi. Dolardaki her 1 liralık artışın kamuya maliyetinin 300 milyar lira olduğunu belirtti. (19 Mayıs)

• İktisatçı Bilge Yılmaz, hükümetin KKM’a yüzde 36 faiz verildiğini, bunun “düpedüz servet transferi” olduğunu açıkladı. KKM’nin 2.3 trilyon liraya çıktığına dikkat çekti. (21 Mayıs)

• Prof. Şenol Babuşçu 15 Mayıs’ta 2.3 milyar dolar olan rezervin 18 mayısta eksi 3 milyar dolar olduğunu belirterek “yolun sonuna geldik” dedi. (22 Mayıs)

Hiçbir hükümet seçim uğruna kaynakları böyle tüketmemişti…

Merkez Bankası’na göre bile dolar sene sonunda 23 lira olacak. Ya enflasyon???

BABACAN NE DİYOR?

Bu tablo oy için tüketimin ve ithalatın körüklenmesinin yarattığı döviz sıkıntısı yansıtıyor. Bankaların baskıyla, KKM gibi irrasyonel enstrümanlarla bastırılan dövizin seçimlerden sonra nereye gideceğini kimse öngöremiyor.

Ali Bababan’ın iki gün önceki açıklaması nasıl bir krize sürüklenmekte olduğumuzu gösteriyor:

“Dolar son 5 yılda 4 katına çıktı. TÜİK’in düşük göstermeye çalıştığı enflasyon bile, son 5 yılda fiyatların tam 4 katına çıktığı. Merkez Bankası’nın dolu kasası boşaldı, üstüne 75 milyar dolar da borca battı. Cumhurbaşkanı ülke ülke gezip borç para aradı bu memlekette.”(https://www.youtube.com/watch?v=sq5fzsT3x24)

Düşünün ki Merkez Bankası’nın bir zamanlar “128 milyar dolar”ı vardı, seçim için harcanmıştı… Merkez Bankası’nın böyle kara günler için muhafaza ettiği “ihtiyat akçesi” kanunla hazineye aktarılmıştı… Şimdi seçimler uğruna kaynaklar tüketildiği gibi Merkez Bankası 75 milyar dolar borçlu!

PROF. DEMİRALP’İN UYARISI

Para basıp maaşlara zam yapmak mümkün ama yeterli döviz olmadan ekonominin zorunlu ihtiyaç duyduğu yatırım ve ara mallarını, enerjiye, hatta buğdayı, eti ithal etmek mümkün olmaz.

300 milyar dolar döviz açığını nasıl çevireceğiz?!!

Ülkemizin FED tecrübesine sahip önde gelen iktisatçılarından Prof. Selva Demiralp, rakamlar vererek dünkü yazısında şu uyarıyı yapıyordu:

“Ben bu gidişatın ekonomik açıdan çok ciddi riskler barındırdığını ve eğer bu yoldan sapılmazsa o risklerin çok yakında gerçekleşebileceğine inanıyorum. Döviz talebinin bastırılamadığı ve döviz arzının ekonominin çarklarını döndüremediği, bunun sonucunda ciddi krizlerle mücadele etmeye çalışan ülke örnekleri mevcut. Bir adım ötemizde Mısır, üç adım ötemizde Arjantin var.” (Yetkin Report)

Dikkat, döviz arzı yetersizliği!

NEYİ SEÇECEĞİZ:

Çözüm? Besbelli: Güvenilir kurumlar, bağımsız Merkez Bankası ve ortodoks iktisat politikaları…

Bakın, Millet İttifakı saygın iktisatçılarla böyle bir program hazırlamıştı; Kılıçdaroğlu’nu önde gösteren anketler üzerine Türkiye’nin risk primi 500 puanın altına inmişti, birinci turu Erdoğan kazanınca 700 puana yaklaştı. Bu daha çok faiz, daha çok enflasyon, daha az yatırım demektir.

Buyurun sandık başına…