Karar yazarı Elif Çakır ''Seccadeyi siyasete alet etmek mübah mı?'' başlıklı yazısında şunlara değindi:

Cumhurbaşkanı Erdoğan 21 yıllık devr-i iktidarında girdiği her seçimde kendisine bir “beka” konusu buldu. Bu bazen emperyalizme karşı bazen FETÖ’ye karşı hatta bazen muhalefete karşı “beka” mücadelesi oldu. 

Ülkemizi kıskananlarla mücadele etmek için oy istedi, dış güçlerle mücadele etmek için oy istedi, faiz lobisiyle mücadele etmek için oy istedi, yedi düvele karşı mücadele etmek için oy istedi…

Seçmenlerine, her seçimin “ülke için kader seçimi” olduğunu söyledi. 

21 yıldır “verin” diyor, “Verin şu kardeşinize yetkiyi, verin ki inşallah bütün bu sorunları çözsün…”

Erdoğan bu seçimde de “beka”yı seccadede bulmuşa benziyor. 

Erdoğan’ın 2 Nisan Pazar günü katıldığı toplu açılış töreninde kendisine hediye edilen seccadeyi havaya kaldırarak “Fazla kalmadı 40 gün, birileri bu seccadenin üzerine ayakkabılarıyla basabilir. Çünkü bunlar Pensilvanya’dan alıyorlar talimatı, onlara meşrudur. Bu seccade ayakkabılarla basılmak için değil ha. Bunlara en güzel cevabı benim aziz milletim 14 Mayıs’ta verecektir. 15 Mayıs’ta inşallah bu seccadenin üzerinde şükür namazı kılabiliriz” demesinin başka bir izahı var mı?

Partisindeki kimi siyasetçilerin ve medyasının günlerdir Kılıçdaroğlu’nun “seccade fotoğrafı”nın üzerinde hiçbir sınır, ahlaki kural tanımadan tepinmelerinin başka bir izahı var mı? 

Hem de defalarca kez özür dilemesine rağmen Kılıçdaroğlu’nu çiviledikleri hedef tahtasından indirmiyorlar, dilediği özürleri kasten görmezden, duymazdan geliyorlar. 

Oysa ahlaki, vicdani, İslami ve insani olan “üzgünüm seccadeyi görmediğim için, kimseyi incitmek istemem” diyen birinin üzerinde tepinilmemesidir. Konuyu özür dilendiği andan itibaren kapatılmasıdır ahlaki olan. 

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan da Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da Kılıçdaroğlu’nun dini değerlerimize saygısızlık yapacak bir kişiliğe sahip olmadığını, o seccadeye bilerek ayakkabısıyla basmayacağını gayet iyi biliyor.

Kılıçdaroğlu’nun defalarca dilediği özrü ısrarla görmezden gelerek tepki mesajları yayınlayan AK Partili siyasetçiler de Kılıçdaroğlu’nun o seccadeye ayakkabısıyla bilerek basmayacağını, basmadığını gayet iyi biliyor. 

Günlerdir yaptıkları “dine ve manevi değerlerimize saldırdı, kutsalımızı çiğnedi, işte CEHAPE zihniyeti” haberleriyle Kılıçdaroğlu’nu dindar kesimin gözünde şeytanlaştırmaya, itibarsızlaştırmaya çalışan iktidar medyası da gazetecileri de Kılıçdaroğlu’nun, orada seccade olduğu fark etmeden bastığını gayet iyi biliyor. 

***

Niye yapıyorlar bunu? 

Dindar muhafazakar kesimin eli artık CHP’ye oy vermeye gidiyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nun 2017 yılından bu yana yürüttüğü geniş tabanlı siyaset stratejisi, dindar kesimle diyolog kurma, barışma çabaları dindar kesimde karşılık bulmaya başladı, dindar kesimdeki CEHAPE algısını kırdı. 

AK Parti ile CHP arasındaki roller değişti. AK Parti statükoya yaklaştıkça CHP statükodan uzaklaştı, özgürlük, demokrasi, adalet, hak, hukuk, huzur isteyenlerin adresi haline geldi. 

AK Parti özgürlük, demokrasi, hukuk özleminin bir avuç aydının değil bütün bir toplumun özlemi haline geldiğini göremedi. Görmek istemedi. 

CHP lideri zoru başardı ve CHP’nin her kesimle temas kurulabilecek bir parti olduğunu gösterdi. 

AK Partinin kalesi olan Konya’da, Trabzon’da bu kadar coşkuyla karşılanmasının sebebi bu. 

Erdoğan kendi tabanında büyük itibar kaybı yaşıyor, kutuplaşma dili kendi tabanını bile yordu, söylemleri artık eskisi gibi tabanında karşılık bulmuyor. Açıkladığı müjdeler, vaatler artık seçmenin ilgisin çekmiyor, heyecanlandırmıyor. 

Ne yapsa olmuyor. Vaat üstüne vaat açıklıyor, bütün tuşlara basıyor, asgari ücrete zam yapıyor, EYT’yse EYT diyor, depremzedeler konut vaadinde bulunuyor. 

Gidiyor helallik istiyor, deprem bölgesini kendisine kamp yapıyor. 

Yeniden Refah Partisinin ittifaka katılmak için öne sürdüğü şartların altına imza atıyor. 

Ama yetmiyor. 

Ve sandıkların kurulmasına bugün itibariyle 39 gün kaldı. 

***

Erdoğan ve partisi ve medyası ortaya çıkan bu tablo karşısında miting meydanında eline seccadeyi alıp sallıyor, seccadeye sığınıyor, seçmeninden “seccadede” için oy istiyor. Seccadeden medet umuyor. 

Erdoğan partisi bu yüzden “seccadeye” yapıştı bırakmıyor. Günlerdir seccade üzerinden bir kaşık suda koparmaya çalıştıkları fırtınanın sebebi bu. Erdoğan kopan fırtınada seçim gemisinin yelkenlerini dolduracağını, seccadenin kopan oyları geri getireceğini sanıyor. 

Bu yüzden medyasıyla beraber Kemal Kılıçdaroğlu’nun kutsala ayakkabısıyla basarak nasıl saygısızlık yaptığını anlatıyor…

Ama bunu yaparken nasıl büyük bir çelişkiye düştüğünü, kendisini sorgulanır hale getirdiğini fark etmiyor. 

21 yıllık iktidarında bagajı da ağırlaştı. Arşivi de doldu. 

Erdoğan bugün bir değere sahip çıktığında geçmişte o değere nasıl saygısızlık yapıldığının, o kutsala yapılan saygısızlığın nasıl görmezden gelindiğinin örnekleri var. 

Ve bu karşısına çıkıyor. 

Erdoğan Kemal Kılıçdaroğlu’nu seccadeli fotoğraf üzerinden eleştirdiğinde, karşısına Bakara suresiyle açıkça alay eden siyasetçisini büyükelçi olarak ataması karşısına çıkıyor. Kemal Kılıçdaroğlu’nu seccadeli fotoğrafı üzerinden eleştiren AK Partili siyasetçi, Bakara suresiyle ‘bakara makara’ diye açıkça alay edildiğinde de tepki göstermiş miydin” sorusuyla muhatap oluyor. 

Ve tabi ki başlıktaki soru:

Elbette ki seccadeye ayakkabıyla basılmaz, peki diyelim ki siz haklısınız ve seccade kutsal, peki kutsalın siyasete alet edilmesine cevaz var mı arkadaşlar? 

Seccadenin siyasete alet edilmesine ne diyorsunuz?