Karar yazarı İbrahim Kiras ''Seçim vaadi Mehmet Şimşek'' başlıklı makalesinde şunları yazdı:

Bir kişinin tek başına her şeye karar vererek etrafındaki “liyakatsiz ama sadakatli” dar bir grup aracılığıyla devleti yönetebileceğini var sayan bugünkü “Türk tipi başkanlık” modelinin sonuçları ortada.

Bilhassa ekonomideki tahribat çok büyük... 

Dünyada örneği görülmeyen, ekonomi biliminde karşılığı olmayan tuhaf ve akıl dışı politikalara “Heterodoks” gibi süslü bir isim vererek veya “Merak etmeyin, ben ekonomistim” diyerek bu badirenin içinden çıkmanın imkânı olmadığı anlaşıldı. 

Zamlar Erdoğan yüzünden” diye grafik tasarlayan genci “Cumhurbaşkanına hakaret” suçundan (!) içeri atmanın çözüm olmayacağı da görüldü.

“Önümüz seçim… Bir şey yapmak lazım…” derken birinin aklına Mehmet Şimşek geldi herhalde. “Ortodoks” ekonomi politikalarının savunucusu olduğu için daha 2018’de Erdoğan ile yolları ayrılan eski ekonomi bakanı şimdi “kurtarıcı” olarak Ankara’ya getirilebilse seçimde faydası olabilirdi.

Oysa 2018’de hoş olmayan bir ayrılık gerçekleşmişti. Mehmet Şimşek AK Parti hükümetlerinin ekonomide başarılı olduğu zamanlarda ekonomiden sorumlu bakanlık ve başbakan yardımcılığı yapmıştı ama artık Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmişti. Erdoğan her konuda tek başına karar alıp uygulayacaktı. Nitekim devletin para politikaları da Beştepe’den yönetiliyordu. Döviz kurlarındaki trafiği etkileyen ve sebebi anlaşılamayan birtakım uygulamalara Şimşek itiraz edince ağzının payını almış, kendisine kapının yolu gösterilmişti. “Aramızdaki bazı arkadaşların ülkemizdeki ekonomik durumun sıkıntılı olduğuna dair açıklamalar yapacak kadar yanlışın içine düştüklerini görmek bizi üzdü” demişti Erdoğan.

“Kur aşağı kur yukarı diye tutturmuşlar… Batsın sizin kurunuz ya, ne kuru. İnanmıyorsan kusura bakma arkadaş, biz bu işe inananlarla devam ederiz… Sen yoluna biz yolumuza” sözleriyle kapı dışarı edilen Şimşek’in yerine Erdoğan’ın damadı geldi sonra. Bu dönemde de “Kur aşağı kur yukarı diye” döviz rezervimiz harcandı, 128 milyar dolar buharlaştı.

Bilahare göreve getirilen Lütfi Elvan-Naci Ağbal ikilisi yeniden Ortodoks ekonomi politikalarına dönüşü sağladılar. Sıkı para politikasına ve fiyat istikrarına vurgu yapılan bu dönemde faiz oranları piyasaların beklentisi yönünde yükseltilince döviz kurları düştü, enflasyon kontrol altına alınır gibi oldu. Ama nedense bu gidişat pek hoşa gitmedi. Yalnızca dört buçuk ay sonra Ağbal’ın görevine son verildi. Bundan bir süre sonra da Elvan’ın yerine Nebati geldi. Erdoğan’ın “Enflasyon faizin sebebidir” görüşü doğrultusundaki uygulamalara kaldığı yerden devam edildi… Böylece döviz kurları tekrar yükselişe geçti, enflasyon fırladı gitti.

Derken seçim sathımailine girdik. Muhalefet cephesi iktidara geldiklerinde ekonomide yeniden rasyonel yönetimin tesis edileceğini, bilim dışı yaklaşımların terk edileceğini, para politikalarının belirlenmesinde kişisel fantezilerin rolüne son verileceğini söylüyorlar…

Peki, hükümet ne vaat ediyor?

Görülen o ki hükümet mevcut işleyişin seçimden sonra da devam edeceğini söyleyemiyor. Hatta aksi yönde mesajlar veriyor. Mehmet şimşek isminin gündeme gelmesinin sebebi de bu zaten.

Biliyorsunuz, uluslararası yatırım kuruluşları nezdinde itibarı olan Şimşek siyasete veya devlet görevine dönmeyi düşünmediğini söylese de araya giren hatırlı aracılar tarafından ikna edildi, Erdoğan ile görüşmeye getirildi. Görüşmenin ardından millete açıklama yapmak üzere AK Parti genel merkezinin önüne kürsü yerleştirildi, yerli ve yabancı gazetecilerden bir ordu davet edildi tarihî gelişmeyi dünyaya anında duyurmaları için. Mamafih kürsü boş kaldı. Çünkü Erdoğan’ın teklifini kabul etmeyen Şimşek arka kapıdan çıkıp gitmişti. “Aktif siyasete dönmeyi düşünmüyorum ama ülkem için elimden başka şey gelirse yaparım” mealinde bir açıklama yaptı sonra.

Ancak Erdoğan vaz geçmedi. Fiyaskoyla sonuçlanan o görüşmeden haftalar sonra Şimşek’in ismini yeniden gündeme getirdi. “İnşallah seçimden sonra” diyerek yaptığı açıklamada “Önümüzdeki dönem ekonomi politikalarımızı daha da güçlendirmek için şimdiden ciddi hazırlıklar yürütüyoruz. Uzun yıllar ekonomi yönetimimizde yer alan Mehmet Şimşek kardeşimizin koordinasyonunda bir ekip, bu doğrultuda hazırlıklar yapıyor” ifadelerini kullandı.

Burada tabii “Seçimden sonra” ayrıntısı özellikle dikkat çekiciydi…

“Şimdi tam da seçimden önce böyle bir değişikliğe gidersek ekonomide yanlış politikalar izlemiş olduğumuzu kabul etmiş görünürüz, yaşanan sıkıntıların sorumluluğunu üstlenmiş oluruz” diye düşünülmüş olabilir. Veya sadece Şimşek görev almaya ikna edilemediği için böyle söylenmiş de olabilir.

Ancak iktidar partisinin seçim vaadinin Mehmet Şimşek olduğu, yani bu ismin temsil ettiği bir ekonomi anlayışı olduğu belli. 

Nitekim geçtiğimiz günlerde Reuters haber ajansına bilgi veren hükümet yetkilileri, AK Parti’nin taslak seçim programındaki ekonomi yaklaşımının “2002 AK Parti seçim beyannamesine” çok benzediğini açıkladılar. Hatta iktidar partisi yetkililerinden biri doğrudan “Eski AK Parti” tabirini kullandı, yeni ekonomi politikalarının referansı olarak.

Peki, bütün bunları duyan seçmen şöyle bir soru sormayacak mı: Madem ekonomide “Eski AK Parti” politikalarına geri dönecektiniz, bunca zamandır ne diye “Ben ekonomistim… Faiz sebep enflasyon sonuçtur… Nas var… Neo klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım…” falan diye konuşup durdunuz?

Reuters’a, Bloomberg’e vs demeç verip “Eski AK Parti” politikalarına geri döneceğinizi söylüyorsunuz; yani “Yeni AK Parti” politikalarının en azından ekonomiyi batırdığını kabul etmiş oluyorsunuz.
Bunun için milletten özür de dileyecek misiniz?