Karar yazarı Mustafa Çağrıcı ''Hakkını veren için Kadir Gecesi bir ömür değerinde'' başlıklı makalesinde şunları yazdı:

Kadir suresinde Kadir Gecesi’nin ‘bin aydan daha hayırlı’ olduğu belirtilmiştir. ‘Bin ay’ 83 sene 4 ay demektir ki, bu da geceyi hakkıyla ihya edenler için uzunca bir ömür kadar değerli anlamına gelir. Kur’an’ın indiği zaman diliminin çok yüksek bir değeri, şerefi, fazileti vardır ve bir mümin için böyle bir zaman diliminde ibadet etmenin anlamı da çok büyük olacaktır. İçtenlikle edilen dualar, belki de pişmanlık duygularıyla yapılan derin ve kararlı tövbeler günahların bağışlanmasına yetecektir

Çok merhametli, çok şefkatli olan Allah´ın adıyla.”

“Şüphesiz biz Kur’an’ı Kadir gecesinde indirdik. Kadir Gecesi’nin ne olduğunu sen nereden bileceksin. Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh (Cebrail) o gecede, Rablerinin izniyle her türlü iş için (yeryüzüne) iner de iner. O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir” (Kadir suresi 97/1-5).

***

Kadir Gece’niz mübarek olsun değerli okuyucularım. Yüce Rabbimden bu kutsal gecenin hepimiz için, bütün inananlar ve insanlık âlemi için iyiliklere, hayır ve bereketlere vesile olmasını diliyorum. Depremde aramızdan ayrılan kardeşlerimize ve tüm geçmişlerimize rahmetler niyaz ediyorum.

Yukarıdaki ayetlerden anlaşıldığına göre, aziz kitabımızın böylesine değerli gördüğü bir geceye kavuşmak, bütün ruhuyla, gönlünün bütün samimiyetiyle Kadir Gecesi’ni anlayıp yaşamaya, bereketinden istifade etmeye yönelen müminler için büyük bir nasiptir.

Kadir kelimesi sözlüklerde ‘güç, hüküm, değer, şeref’ gibi anlamlarla açıklanır. Belli ki, Kur’an’ın bu gecede indirilmesi olayının geceyi şereflendirdiğini ve kadrini yücelttiğini ifade etmek üzere sureye bu isim verilmiştir. ‘Câhiliye’ denilen İslam öncesi dönemde bu ismi taşıyan bir gece yoktu; İslâmî dönemde de bu surenin inmesinden önce böyle bir kutsal gecenin varlığı bilinmiyordu.

Malum; Kur’an sureleri Mushaf’ta tarih sırasına göre dizilmemiştir. Surelerle ilgili iki türlü sıralama vardır: İlki bazı karinelere dayanarak indikleri tahmin edilen tarihlere göre sıralama, ikincisi de her bir surenin Mushaf’taki yerine göre sıralama. Kadir suresi Mushaf’taki sıralamada 97. suredir. Peygamberimizin Medine’ye hicretinden önce, ilk Mekke yıllarında inmiştir. Bir önceki surenin ilk beş ayeti Kur’an’ın ilk gelen ayetleridir. Belki de o ayetlerin geldiği zaman dilimi Kadir Gecesi olup, o da bazı rivayetlerden çıkan sonuca göre Ramazan ayının 26’sını 27’sine bağlayan gecedir.

Surede Kadir Gecesi’nin ‘bin aydan daha hayırlı’ olduğu belirtilerek gecenin hayır ve bereketi hakkında zihnimizde bir kanaat oluşturmamız murat edilmiştir. ‘Bin ay’ 83 sene 4 ay demektir ki, bu da geceyi hakkıyla ihya edenler için bir Kadir Gecesi’nin uzunca bir ömür kadar değerli olduğu anlamına gelir.

***

Elbette Yüce Rabbimiz, “Yeter ki bir Kadir Gecesi’nde ibadet edin; ömrünüzün geri kalanında yaptıklarınız önemli değil; kurtuldunuz gittiniz” demek istemiyor. İki sebepten dolayı:
1-Muhtelif ayet ve hadislerde belirtildiği gibi dindarlığın ve ibadetlerin değeri, öncelikle bunların arkasındaki samimi niyete, gönül temizliğine, takva ve huşû gibi kavramlarla ifade edilen yüksek dinî bilinç ve bağlılığa göredir. Bunun Kadir gecesi için de geçerli olduğu unutulmamalıdır. Ayrıca, Kur’an’da namazlarını devamlı kılanlar övülmüş (Meâric 70/23), Hz. Peygamber de “Allah katında amellerin en değerlisi, az da olsa devamlı olanıdır” buyurmuştur.

2- ‘Bin ay’ ifadesi eskilerin tabiriyle kesretten kinâyedir. Nitekim İmam Mâtürîdî’nin Te’vîlât adlı tefsirinde kaydettiği bir yoruma göre bu ‘bin ay’ zaman bildirme amaçlı değil, sembolik (temsilî) bir ifadedir.

Elbette Kur’an’ın indiği zaman diliminin çok yüksek bir değeri, şerefi, fazileti vardır ve bir mümin için böyle bir zaman diliminde ibadet etmenin anlamı da çok büyük olacaktır. Keza böyle bir zamanda en derin içtenlikle açılan eller, edilen dualar çok kıymetlidir ve belki de bu gecede pişmanlık duygularıyla yapılan derin ve kararlı tövbeler, –kul hakları dışındaki- günahların bağışlanmasına yetecektir. Bize düşen, kalbimizi temiz, hayatımızı düzgün, umudumuzu diri tutmaktır; verip vermemek Allah’ın yetkisindedir ve zaten O, böylesine içtenlikle açılan elleri boş çevirmeyeceğini vaad etmiştir.