Karar gazetesi yazarı Elif Çakır, bugün kaleme aldığı yazısında Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesi olayında MHP'nin içinde bulunduğu tavrı köşesine taşıdı.

Yazısında “Tuhaf değil mi Sayın Bahçeli’nin sessizliği?!” sorusunu soran Elif Çakır, Mersin Ülkü Ocakları İl Başkanı Yavuz Akgül’ün " Devlet Bahçeli bir konu hakkında yorum yapmıyorsa bir bildiği vardır" açıklamasına atıfta bulunarak bildiğinin ne olduğunu sorarak, "Nasıl bir bilgi bir başsağlığı bile dilemekten, ağız ucuyla dahi olsa kınama mesajı yayınlamaktan alıkoyar?" dedi.

Çakır yazısında şu ifadelere yer verdi:
Akgül’ün ‘bir bildiği vardır’ sözü bizim gibi tam da bizim gibi coğrafyalara ait klişe bir sözdür.
Bunun bir de ‘sizin bilmediğini şeyler  var, o iş öyle değil’ versiyonu var” düşüncesini dile getirdi.
MHP’nin iktidarın ortağı olduğunu yazan Çakır, Bahçeli’nin “Sorumlular tez elden bulunsun” demesi halinde İçişleri Bakanı’nın ülkenin altını üstüne getireceğini belirterek “Ama bir şey denmiyor. Ölümüne bir sessizlik hakim nitekim dün partisinin grup toplantısında konuşan MHP lideri Devlet Bahçeli Sinan Ateş için tek kelime etmedi. Göstermelik olarak bile bir şey demedi. Her konuya değindi, her şeyi söyledi ama söz bir türlü Sinan Ateş’e gelmedi. Sessizliğini bozmadı.
Sinan Ateş’in öldürülmesi kadar ürkütücü olan da bu” diye yazdı.

“Bir bildiği vardır”

Ülkü Ocakları’nın eski genel başkanı Sinan Ateş, 30 Aralık Cuma günü Ankara’nın göbeğinde ve güpegündüz bir vakitte başından vurularak öldürüldü, geride iki küçük kız çocuğunu ve gencecik bir eş bıraktı.

Ayıp olmasın kabilinden bile bir açıklama, bir kınama, ağız ucuyla dahi olsa bir baş sağlığı açıklaması gelmedi MHP yönetiminden. MHP lideri Devlet Bahçeli’nin ağzından tek kelime çıkmadı. 
Tuhaf değil mi Sayın Bahçeli’nin sessizliği?!

Mersin Ülkü Ocakları İl Başkanı’na göre Bahçeli’nin sessizliğinde bir tuhaflık yok, MHP lideri sessiz kalıyorsa “bir bildiği olduğu” için sessiz kalıyordur. 

Sinan Ateş suikastına ilişkin olarak MHP ve Ülkü Ocakları’na yönelik “iftiralar” atıldığını, “karalama kampanyaları” ve “algı operasyonları” yürütüldüğünü söylüyor ve ‘olayın iç yüzünün” bilinmediğini söyleyen Ülkü Ocakları İl Başkanı Yavuz Akgül’ün şu sözlerinin altını özellikle çizdim, diyor ki: “Ülkücü milliyetçi hareketin lideri Devlet Bahçeli konu hakkında yorum yapmıyorsa bir bildiği vardır ve tarih onu daima haklı çıkarmıştır.”

“Bir bildiği” ne olabilir? Ya da nasıl bir “bilgi” türü insanı ürküten bir sessizliğe gömer? 

Nasıl bir bilgi bir başsağlığı bile dilemekten, ağız ucuyla dahi olsa kınama mesajı yayınlamaktan alıkoyar?

Akgül’ün “bir bildiği vardır” sözü bizim gibi tam da bizim gibi coğrafyalara ait klişe bir sözdür.

Bunun bir de “sizin bilmediğini şeyler var, o iş öyle değil” versiyonu var.

***

Gelişmiş ülkelerin, toplumların siyasetçilerinin lügatinde böyle bir söz yer almaz. Ancak bizim gibi toplumlarda rastlanır böyle sözlere. Bu aslında siyasetçilerin kendilerini kurtarmak, vicdanlarını rahatlatmak için sığındıkları klişe bir söz sadece. En iyi bu sözü söyleyenler biliyorlar, ama söylüyorlar. Çünkü içinde bulundukları durumu daha konforlu hale getiriyor. 

Ama burada bir fark var. Sayın Akgül öyle görünüyor ki bunu klişe bir söylem olarak ifade etmiyor. Beni ürküten de bu. 

İktidarın tüm gücü elinde, iktidarın ortağı bir parti. MHP lideri “sorumlular tez elden bulunsun” dense İçişleri Bakanı ülkenin altını üstüne getirir.

Ama bir şey denmiyor. Ölümüne bir sessizlik hakim nitekim dün partisinin grup toplantısında konuşan MHP lideri Devlet Bahçeli Sinan Ateş için tek kelime etmedi. Göstermelik olarak bile bir şey demedi. 
Her konuya değindi, her şeyi söyledi ama söz bir türlü Sinan Ateş’e gelmedi. Sessizliğini bozmadı. 

Sinan Ateş’in öldürülmesi kadar ürkütücü olan da bu. 

***

Sinan Ateş sıradan bir isim, sonradan MHP’li olmuş biri değil. Ülkücü camiada sevilen, hatırı sayılan 1980 öncesi kurşunların hedefi olmuş, gençliği ülkücü camiada geçmiş bir babanın oğlu. O da babası gibi kendisini ülkücülüğe adamış, kendisini dava neferi saymış. Ne görev verildiyse yapmış. Gençlere yol gösterecek çalışmalar yapmış, gecesini gündüzüne katmış çalışmış, çırpınmış.

İki yıl önce MHP yönetimi ile bir miktar ters düşmüş. Devlet Bahçeli de onu görevden almış, ama o görevden alındığı için gönül koymamış, görevden alınmasını mesele etmemiş “Bu can bu bedende oldukça liderim Sayın Devlet Bahçeli’nin emrinde olacağım” diyerek görevini bırakmış, başka bir yere de gitmemiş. Partisine, liderine yönelik ufacık bir eleştiride bulunmamış. 

Üstelik ölüm Sinan Ateş’e geliyorum demiş. Öldürülmeden birkaç gün önce İstanbul’da buluştuğu yakınlarına “Benim kalemimi kırmışlar. Haberi geldi. Her an bir şey yapabilirler” demiş. (Fatih Altaylı, 2 Ocak 2023, HaberTürk)

12 Eylül öncesinde Sinan Ateş’in de memleketi olan Bursa’da Ülkü Ocakları şube başkanlığı yapan, Türk Ocakları’nda Genel Başkan Yardımcılığı dahil birçok kademede görev alan Efendi Barutçu, 10 ay önce “Lütfen bu akan ve korkarım ki akacak olan kanı durdurun” başlıklı açık bir mektup yazarak MHP Lideri Devlet Bahçeli’yi “bu müessif hadisenin bir kan davasına dönüşmesini engelleyin” diyerek uyarmış. 

Öyle görünüyor ki engellenebilirmiş ama engellenmemiş. 

Bütün bu bilgiler ortaya çıktıkça insan ürküyor. MHP’nin sessizliği ise daha da ürkütüyor. 

Bu ülke nereye gidiyor sorusunu sormamız gerekiyor. 

Bu sıradan bir hadise değil çünkü. Öyle görünüyor.