Karar yazarı Elif Çakır ''Allah Erdoğan’a ne emreder?'' başlıklı makalesinde şunları kaleme aldı:

Her miting konuşmasında Millet İttifakı’nı “Kandil” üzerinden hedef alan Cumhurbaşkanı Erdoğan Konya’da “Onlar emri Kandil’den alıyor, biz Allah’tan emir alıyoruz. Dini, bayrağı, ezanı olmayanlar Bay Kemal’i destekliyor” dedi.

Erdoğan’ın bu sözlerini duyduğumda kulaklarıma inanamadım! Erdoğan’ın dili sürçmüş değil, eğer öyle olsaydı sonrasında bu sözünü tevil eder miydi, ederdi, özür diler miydi dilerdi, hata yaptığını söyler miydi, söylerdi.

Bunların hiçbirini yapmadı.

Şunu net olarak ifade etmeliyim ki seçim dönemlerinde dini siyasete alet etmeyen, dini kendi siyasi çıkarları için kullanmayan siyasetçimiz yok ama Erdoğan’ın “Allah’tan emir alma” sözü dinin siyasete alet edilmesinin bugüne kadar emsali görülmemiş en aşırı örneğidir.

***

Erdoğan dindar ve dini hükümleri iyi bilen biri, imam hatip mezunu. İlahiyat derecesinde olmasa da kelam, fıkıh, siyer, akaid, hadis dersleri gördü, okudu. Dolayısıyla hadi dini kutsalları siyasete hoyratça alet etmesini bir kenara bırakalım, “Allah’tan emir alıyoruz” sözünün akaidi anlamdaki mahzurunu bilir.

Peki biliyor da neden yapıyor?

Çünkü seçimleri kaybetmekten çok korkuyor. Kaybetmenin en kötüsüyle karşı karşıya. Çünkü sadece seçimi kaybetmiş olmayacak, seçimi Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı kaybetmiş olacak! Kemal Kılıçdaroğlu’na yenilmek, Erdoğan açısından daha bir endişe sebebi…

Bunu kabullenemiyor.

21 yıllık devr-i iktidarında bugüne kadar girdiği seçimlerde siz hiç Erdoğan’ı seçmenlerine “Ben biliyorum, sizler ne soğana ne patatese evelallah liderinizi kurban etmezsiniz” diye yalvarırken gördünüz mü, duydunuz mu? (Giresun Mitingi, 4 Mayıs)

Erdoğan için şu an en önemli şey Kılıçdaroğlu’na yenilmemek. Bu yüzden söylemlerinde sınır tanımıyor. Propaganda makinasını bütün gücüyle çeviriyor, din, kutsal aklına ne gelirse!

Seçmenlerini hatta tutabilmek, daha fazla seçmen kaybı yaşamamak için her şeyi söylüyor.

Geçmişte din üzerinden siyaset yapmanın ‘’dine karşı bir suikast’’ olduğunu söyleyen bugün akaidi zorlayan sözler söylüyor. Erdoğan başbakanlığı döneminde ABD’de onur olarak katıldığı Sun Valley Konferası’nda, din üzerinden siyaset yapılmasının, dinin siyasete alet edilmesinin bir suikast olduğunu söylemişti:

“Din üzerinden siyaset yapmak, dini ideolojik bir araç haline getirmek dine, demokrasiye ve insanlığa karşı suikast düzenlemekten farksızdır.” (7 Temmuz 2005)

***

Erdoğan’ın ‘’Allah’tan emir almak” sözü dini siyasete alet etmenin bile fersah, fersah ötesindedir. İnancımız bakımından akaidi anlamda ciddi sorunlar içermektedir. Çünkü bizim itikadımızda sadece peygamberler Allah’tan vahiy yoluyla emirler alırlar, onun dışında hiç kimsenin böyle bir liyakati yoktur, olamaz da.

***

Dünya tarihinde Allah’tan emir aldığını düşünen, söyleyen liderler var. Bunun en tipik örneği 16. yüzyılda Avrupa’da gelişen reform hareketinin önemli önderlerinden olan Kalvinizm
mezhebinin kurucusu olan Jean Calvin’dir. Bir din toplumu oluşturmak istiyordu, bu arzusunu Cenevre’de gerçekleştirmeye çalıştı. Calvin’e göre hükümdarlar bütün gücünü, öğretilerini Tanrı’dan alan kişilerdir, onlar Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcileri ve yargıçlarıdır. İdarecilerin zalimliği de insanları doğru yola getirmek içindir ve meşrudur ve gereklidir. Ve hükümdarlar Tanrı’dan aldıkları öğretilerle ahlaklı yaşamı, sağlam dini inancı uygulamaya koymak için baskı yaparlar, güç kullanmaları doğaldır.

Calvin bütün bunları yapabilmek için Cenevre halkından yetki istedi, referandumda bu yetkiyi aldı. Sonuç korkunç oldu, zulüm, adaletsizlik bütün ülkeyi sardı. Calvin Cenevre’yi Tanrı Şehri yapmak istiyordu, Calvin’in Cenevresi zulüm şehri oldu.

Din adına zulüm yaptı. Çünkü Calvin halka yaptığı her şeyi Tanrı adına yaptığını söylüyordu.
Halk Calvin’in ölçülerinde dindar olsun istiyordu ama halk daha çok dinden uzaklaştı.

Stefan Zweig, Calvin’i anlattığı Vicdan Zorbalığa Karşı kitabında halkın dinden uzaklaşmasının sebebini şöyle anlatıyor:

“İsa’ya inananlar ateş ve suyla katledilirken, canilerden ve haydutlardan daha kötü muamele görürken kim bugün Hristiyan olmak ister? İktidarı ve gücü eline almış kimselerden küçücük bir ayrıntıda farklı düşünenlerin, İsa adına, üstelik de alevlerin arasından ona inanmakta olduğunu yüksek sesle haykırırken, (sapkın olduğu ilan edilip) diri diri yakıldığını gören kim hâlâ İsa’ya ibadet etmek ister?” (Sh. 157)

***

Dindar bir siyasetçi olan Erdoğan’ın “Biz Allah’tan emir alıyoruz” sözünü dinleyen milyonlarca insan ne düşünmüştür?

Erdoğan bu sözüyle nasıl bir fotoğraf nasıl bir tablo koydu ortaya?

Taha Akyol dün köşesinde “Sanırım Erdoğan bu sözüyle Allah’ın emirlerine uyuyoruz demek istedi ama seçim gerilimi, öfke, muhalefeti şeytanlaştırma gibi duygularla ağızdan öyle yanlış bir cümle çıktı” diye yazdı

Diyelim ki böyle. Erdoğan aslında Allah’ın emirlerine uyuyoruz demek istedi ama ağzından yanlış cümle çıktı.

Durum böyle bile olsa tuhaf.

Erdoğan’ın Allah’ın emirlerine uyarak ülkeyi yönettiği ülkesinde ortaya çıkan tablonun böyle olması tuhaf değil mi? Allah’ın emirlerine uyduğu için mi kamu kurumlarını arpalığa çevirdi, liyakati ehliyeti tuş etti, devlet kurumlarını çökertti?

Allah’ın emirlerine uyduğu için mi ülke yoksullaştı?

Allah’ın emirlerine uyarak ekonomiyi yönettiği için mi ülkenin ekonomisi battı, vatandaşı soğan patates alamayacak hale getirdi?

Ülkedeki adaletsizliğin sorumlusu -haşa- Allah mı? On binlerce insanın yaşadığı hukuk mağduriyetinin sebebi -haşa- Allah mı? Allah’ın emirlerini dinlediği için mi bugün bu ülkede halk ellerini açmış adalet çığlıkları atar hale geldi?

Allah’ın emirlerine uyduğu için mi AK Parti karşıtlarının alınlarına terör, FETÖ, ajan etiketi yapıştırıyor?!
Erdoğan Allah’tan korkmalı, din istismarını bırakmalıdır.