Özge Özdemir / BBC Türkçe

Türkiye, son yıllarda gelişmekte olan ülkeler arasında ekonomisi birçok açıdan en kötü performans sergileyenlerden biri.

Türk lirasında 2018’den beri yaşanan kur krizleri, ithalata bağımlı ekonomik yapı dolayısıyla enflasyonu tetikledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın düşük faiz politikasında ısrar etmesi, Merkez Bankası’nın bağımsızlığının sorgulanmasına ve enflasyonun daha da yükselmesine yol açtı.

Geçen yıl bir dönem enflasyon resmi verilere göre yüzde 85’in üzerine çıktı; bazı ekonomistlerin hesaplamalarına göre ise yüzde 100’ün üzerinde seyrettiği uzun bir dönem oldu.

Millet İttifakı’nın en büyük seçim söylemlerinden biri de, "mutfaktaki yangın" oldu.

Ancak ekonominin bireylerin ve ailelerin bütçesini zorlayan hali, sandıktan AKP ve Erdoğan aleyhine bir tablonun ortaya çıkmasına yol açmadı.

Gazeteci Çiğdem Toker’e göre, bunun en büyük nedenlerinden biri, ekonomik krizin Türkiye’nin her yerinde aynı şekilde hissedilmemesi.

Toker, ekonomik krizin şehirdeki etkilerinin, kırsal alandakinden daha ağır olduğuna dikkati çekiyor:

“Kentte asgari ücretli bir seçmenin kirada olması, faturalar, başlı başına yoksulluğu artıran bir neden.”

'Siyasi sadakati satın almak için gücünü kullanıyor'

Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde Anayasa Hukuku öğretim üyesi Şule Özsoy Boyunsuz, benzer bir olguya vurgu yapıyor.

Boyunsuz, ekonomik krizden en çok kentlerin ve orta sınıfın etkilendiğini belirterek daha önce AKP’ye oy verip de ekonomik krizle vermeyen şehirli seçmen olduğuna dikkat çekiyor:

“Büyük şehirlerde değişimler ve dönüşümler daha önce başlıyor. Bu mutlaka Anadolu’ya da sirayet edecek, ancak daha bu dönüşüme hazır olmadığı anlaşılıyor.”

AKP’nin "siyasi sadakati" satın almak için gücünü kullandığını ve para yardımları yaptığını belirten Özsoy Boyunsuz, ekonomik krizin en yoksul kesimleri geçmişten daha fazla etkilemediğini anlatıyor:

“Onlar zaten yardımlarla yaşıyor. Geçmişte aldığı yardımlarla, 20 yılda oluşmuş, kemikleşmiş bir sadakati var. En azından diyor ki, ‘Benim değerlerim iktidarda’.”

'Sosyal devletin görevleri, parti desteği gibi sunuluyor'

Gazeteci Çiğdem Toker de, “AKP iktidarı gerçekte sosyal devletin görevleri olan bu destekleri, parti desteği gibi sunmakta çok başarılı. AKP seçmeni, başka partiye oy verirse bu desteklerin kesileceğini düşünüyor” tespitinde bulunuyor.

Toker, Kemal Kılıçdaroğlu'nun mutfaktan paylaştığı videoların, oy oranına bakılırsa AKP seçmeninde karşılık bulduğunu düşünüyor.

Ancak Toker’e göre bunun sınırlı kaldığı açık:

“Bence bunun nedeni, sosyal devlet olmanın gereği olan bu farklı destek kalemlerinin süreceğine dair söylemin, seçmene yeterince ‘geçirilememesi’ olabilir.”

Güvenlik eksenli politika söylemi

Independent Türkçe Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Çiçek ise ekonomik anlamda bir daralma olduğu zaman milliyetçiliğin öne çıktığını vurguluyor.

Bu nedenle Çiçek’e göre, AKP’nin güvenlik eksenli söylemi seçmende daha çok yankı buldu.

Siyaset Bilimci Prof. Dr. Ali Çarkoğlu da, “AKP’nin SİHA’lar, güvenlik söylemi, beka söylemi, HDP’ye saldırı, terörle işbirliği gibi söylemleri, pek çok muhafazakar milliyetçi seçmeni, bütün iktisadi zorluklara rağmen kendi cephesine çekebilmiş gibi gözüküyor” diyor.