Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç, Elips TV Youtube kanalında gazeteci Ömer Şahin’in sunduğu ‘Portreler’ programının konuğu oldu. Recep Tayyip Erdoğan’ın 14 Mayıs’ta seçimi kazanacağını savunan Bülent Arınç, hayat pahalılığını ise eleştirdi. Arınç, “Eskiden 70 TL’ye doldurduğunuz file 500 TL’ye dolmuyorsa bir şey var kardeşim bunu görmezden gelmeyin.” dedi.

AK Partili Bülent Arınç“Başörtülü bir polisin başörtülü kadına zulüm ettiği bir ülkede kime ne anlatabilirim. Başörtüsü için eşiyle, kızıyla mücadele etmiş bir insan olarak bugün başörtüsünü kurtarmış ama pek çok şeyini kaybetmiş insanlarla muhatap olmaktan üzülüyorum. Başörtüsüne biz Allah’ın emri diye sahip çıktık.” ifadelerini kullandı.

HİÇBİR YOLSUZLUKLA ANILMAMASI LAZIM

Ahlak olmadan dindarlık veya İslamiyet olmaz.” ifadesini kullanan Bülent Arınç “Ahlak olmadan dindarlık veya İslamiyet olmaz. Bugün ben dindarım diyen ben imam hatipliyim diyenlerin hiçbir yolsuzlukla anılmaması lazım. Hiçbir suç örgütü ile anılmaması lazım. Kavmiyet asabiyeti ne kadar kötü ise imam hatip asabiyeti de o kadar kötüdür. Hak yalnız benim mesleğimdir denilmemeli, denilirse karşı taraf reddedilmiş oluyor.” diye konuştu.

Bülent Arınç'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“ORUÇ TUTULUYOR AMA TUTMAYANLARIN SAYISI DA ARTIYOR”

Dindarlık algısında bir geriye gidiş mi var?

“Oruç tutuluyor ama tutmayanların sayısı da artıyor. Bir de teravih namazına giden kişi sayısı çok azaldı. Eskiden yer bulmadığımız için seccade ile teravih namazına giderdik. Yer bulmadığımızda seccadeyi koyacak uygun yer arardık. Camii avlusunda ya da dışarıda teravih namazı kılardık. Bir sekülerleşme içerisindeyiz. Toplumda sekülerleşme artıyor.”

“DİNİN SİYASALLAŞMASI DA MUTLAKA ÖNEMLİ BİR ETKENDİR”

Toplum neden sekülerleşiyor? Dindarlık neden azalıyor, neden dinden uzaklaşma artıyor?

“Belki bir kaç sebebi var. Dört şıklı bir soru dersek, son şıkı hepsi diye biter. Bunun eğitim sistemi ile ilgisi olabilir, görsel yayınlarla ilgisi olabilir, lüks bir hayat, seküler bir hayat yaşama özlemi olabilir. Dinin siyasallaşması da mutlaka önemli bir etkendir. Bu bir yaradır içimizde, kendi içimizde bunu belki konuşuyor olabiliriz ama bunun yakın zamanda pek bir çaresi de görünmüyor. Bu konuda çok önemli yatırımlara bir an evvel başlamak lazım. Bu konuda imam hatipler sayısının artması sevinilecek bir gelişmedir. Çünkü imam hatip meselesi Türkiye’nin 60-70 yıllık bir meselesidir. İmam hatipler açıldığında belli amaçlarla açılmıştı. ‘Namaz kıldıracak imam ve cenazeyi yıkayacak gassal kalmadı’ diyerek bunlara ihtiyaç duymuşlardı. Bu okullar dinini diyanetini bilen, babasının, annesinin arkasından birer fatiha okumasını bilen çocuklar için açılmıştı fakat onlar bir iddianın peşine düştüler. Bu iddia içerisinde kendileri horlandı, dışlandı ama imam hatip davası ve nesli denilen nesil, kendilerini bu tüm olumsuzluklara karşı ispatladılar.”

“BUGÜN BEN DİNDARIM DİYENLERİN YOLSUZLUKLA ANILMAMASI LAZIM”

Mesela dindarlık azalıyor ve bunun dört maddesi var dediniz bu maddelerden birisi ‘CHP yüzündendir’ diyemeyiz herhalde?

“Hayır, diyemeyiz tabi. Güzel bir söz var; inandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanırsınız. İslam’ın güzel ahlak olduğunu bilmemiz gerekir. Ahlak olmadan dindarlık veya İslamiyet olmaz. Eskiden güzel ahlakımızla örnek olurduk. İslam ahlaktır güzel ahlaklı olmak gerekir. Bugün ben dindarım diyen ben imam hatipliyim diyenlerin hiçbir yolsuzlukla anılmaması lazım. Hiçbir suç örgütü ile anılmaması lazım. Kavmiyet asabiyeti ne kadar kötü ise imam hatip asabiyeti de o kadar kötüdür. Hak yalnız benim mesleğimdir denilmemeli, denilirse karşı taraf reddedilmiş oluyor. Bugün de gördüğümüz gibi ‘sen zilletsin’ sen şöylesin, sen böylesin deniliyor. Bunlar bizimle aynı ülkeyi paylaşan insanlar, aynı evi paylaşan insanlar. Olaki benim oğlum ya da benim gelinim karşıdakilerin sahip olduğu inanca sahip, bu da çok normal. Çünkü eski aile ya da aşiret yapımız kalmadı. Yani siz, kendi ailenizdeki insana kötü sözler söyleyemezsiniz. Bizler birer davetçi olmalıyız. Davetiye düşen de; güzel, yumuşak söz ve üslupla kendi doğru bildiği yola davet etmesidir.”

“İSLAMI TEMSİL EDİYORUM İDDİASINDA OLANLARIN...”

Bülent Arınç, “Bugün İslamiyet anlayışı ya da Müslümanlık anlayışı çok sorgulanır hale geldi. Bazı profesörlerimiz hangi İslam? Nasıl İslam? Sorusunu sorarak videolar yayınlıyorlar. Bunun için enstitüler kuruldu. İslamiyet’teki ilk fıkıh anlayışının bugün değişimlere uğradığını görmemek hala katı bir taassup içerisinden karar verebilmek, ya İran modeline ya da selefi modeline götürecek noktalara geldi. Bir Hizbullah anlayışının sahip olduğu Müslümanlığı ile DAEŞ’in sahip olduğu Müslümanlığı Allah bizden uzak tutsun. Biz onları hiçbir şekilde benimsemiyoruz ve yakıştırmıyoruz kendimize ama hala onları ideal noktada gören Hz Peygamber zamanında böyleydi diyerek birisinin arkasından gidenler var. Yani İslamı temsil ediyorum iddiasında olanların sadece üzerindeki cübbesine ve başındaki sarığına bakmamamız lazım. Piyasayı bunlar dolduruyor ve bunların her yaptığı konuşma bizden bir şeyler götürüyor.” dedi.

“GENÇLERİ KULAĞINDAKİ KÜPEYE BAKARAK YARGILAMAMIZ GEREKİR”

‘Bugün çok keskin bir anlayış; ‘cemaatler veya tarikatlar kapatılsın’ anlayışıdır’ diyen Arınç, “Bunlar mümkün değil. Ama bu düşünceye sahip olan kişiler hep kötü örnekler görüyor. Bu iticilik sonunda İslam’a fatura ediliyor ve İslam’dan uzaklaşılıyor. Ne olur biraz daha medeni ve biraz daha iyi giysiler içerisinde, insanları kucaklayacak bir üslupla bunları anlatsanız, ben eminim gençler de hiçbir zaman yanlışa gitmez. Modaya bakarak, saç sitiline bakarak, kulağındaki küpeye bakarak, partisine bakarak insanlar hakkında karar vermemek gerekir. Z kuşağının depremdeki çalışmalarını biliyoruz. Biz onlara farklı bir gözle bakamayız. Onlar hepimizin çocukları. Dünyayı yakından takip eden bir kitle. Bizim bu kuşağın taleplerine kulak vermemiz gerekir, onları bizden kabul etmeliyiz. X,Y,Z kategorisinden ziyade bu kuşak ‘benim evladım, benim torunum’ dememiz lazım. Gençlerimiz bizim umudumuzdur.” diye konuştu.

“BAŞÖRTÜLÜ BİR POLİSİN BAŞÖRTÜLÜ KADINA ZULÜM ETTİĞİ ÜLKEDE...”

Bülent Arınç, “Başörtülü bir polisin başörtülü kadına zulüm ettiği bir ülkede kime ne anlatabilirim. Başörtüsü için eşiyle, kızıyla mücadele etmiş bir insan olarak bugün başörtüsünü kurtarmış ama pek çok şeyini kaybetmiş insanlarla muhatap olmaktan üzülüyorum. Başörtüsüne biz Allah’ın emri diye sahip çıktık.” ifadelerini kullandı.

“ESKİDEN 70 TL’YE DOLDURDUĞUNUZ FİLE 500 TL’YE DOLMUYORSA BİR ŞEY VAR KARDEŞİM BUNU GÖRMEZDEN GELMEYİN”

Gıda pahalılığı ve soğanın kilosunun 30 TL’ye çıkması sorulan Bülent Arınç, “Çevremizdeki insanlar bize; ‘bu gidişle 500 TL de verseniz et bulamazsınız’ dediler. Tarım ve Orman Bakanlığının başında işini bilen çok sevdiğimiz bir insan var. Vahit bey bu işin çaresini bulacaktır ama kısa vadede ne kadar bulacak onu bilemiyorum. Vahit Kirişçi bu işin çilesini çekendir. Geçmişte Polonya’dan veya diğer ülkelerden et ithal ederek bugünü görmeyenlerin hatalı olduğunu söylüyorum. Eskiden 70 TL’ye doldurduğunuz file 500 TL’ye dolmuyorsa bir şey var kardeşim bunu görmezden gelmeyin. Sorunu kabul etmek lazım. Bu dürüstlüktür. Halka, pahalılık var, bunun makul sebepleri var diyebilmek gerekir. Ben bunların hepsini çözeceğim bana güvenin diyebilmek lazım. Millete güven vererek, onların daha sabırlı olmasını istersin. Pahalılık varken birisi çıkıp; ‘pahalılık yok bu bir psikolojik olaydır’ dedi. Ben o zaman daha çok kızdım. Hanımla pazara çıkıyoruz. Pazar yerlerindeki fiyatlar bazen marketlerin de üzerinde. Günün sonunda bu krizi üç harfliler diyerek marketlere bağladılar. Yapmayın, bu kadar basit değil bu olay. Bunun sebebi maliyet enflasyonudur. Maliyet artıkça bunların fiyatı da artar.” ifadelerini kullandı.

Bakan Nebati’nin gözlerindeki ışıltıyı ve değişimi görüyor musunuz?

“Yakın zamanda görüp gözlerine bakamadım ama benim eski dostumdur. İnsan olarak çok iyi bir insandır. Onun milletvekili olmasında katkım olmuştur. İl teşkilatının en çalışkan mensubuydu, misafirperverdir.”

“1974 KOALİSYONUNU YADIRGADIM AMA BAŞARILI OLDU”

Koalisyon kültürünün birbirlerine saygıyı gerektirdiğini ifade eden Arınç, “1974’teki Erbakan ve Ecevit koalisyonunu yadırgadım nasıl oldu dedim ama çok başarılı oldu. Koalisyon 9 ay sürdü ve arkasından Kıbrıs çıkarması yapıldı. Kıbrıs çıkarması rahmetli Erbakan sayesinde oldu. Çünkü Ecevit bu işi batı ile birlikte götürelim dedi. Batı bu işe razı değildi.” dedi.

“ERBAKAN HOCANIN BİR ÖĞRENCİYE KARŞI ÖNÜNÜ İLİKLEYEREK MUAMELE ETTİĞİNİ BİLİRİM”

Siyasetçilerin bugün birbirlerine karşı kullandığı dil 1980 öncesi dönemden daha sert, bu konuda ne düşünüyorsunuz?

“O günleri iyi bilirim. Bugün birbirlerine karşı kullanılan dil, o gün asla kullanılmazdı. Bazen YouTube’de eski siyasetçilerin nezaket içerisinde yürüttüğü tartışmaları dinlerim. Bunun şampiyona Erbakan hocadır, ikincisi de Ecevit’tir, üçüncüsü de Demirel’dir, Türkeş’tir. Bunlar karşılarındaki insanlara önlerini ilikleyerek yaklaşırlardı. Erbakan hoca bir öğrenciye karşı önünü ilikleyerek muamele ettiğini bilirim. Bugün neden böyle değil; bir rüzgar geldi bizi önüne katıp götürdü. Liderlere çağrımdır; beni örnek alsınlar, benim videolardaki çağrılarımı izlesinler. Sertliğin bir faydası yok. Nefret diliyle değil, muhabbet diliyle davet edenler kazanacak. Bir iklim değişikliğine ihtiyaç var. Bir taraf bunu ısrarla yapıyor ve bence iyi yapıyor, karşı tarafında ondan daha çok kucaklayıcı olması lazım. Kadro ve mevsim değişmeden iklim değişir mi? Değişir, hepsi de mümkün. ‘İklim değişir Akdeniz olur’ der Kemal Burkay.”

“CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNİ SAYIN ERDOĞAN’IN ALACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM”

Siz Ak Partilisiniz seçimde Erdoğan’ı mı daha şanslı görüyorsunuz?

“Cumhurbaşkanlığı seçimini Sayın Erdoğan’ın alacağını düşünüyorum ve ayrıca temenni ediyorum. Bizim aramızda başkalarına benzemeyen bir dava arkadaşlığı var. 1978’den beri birlikteyiz, ben ondan yaşça büyüğüm ama o benden büyüktür diyelim. Böyle bir cevabı peygamberimiz çok beğenmiş.”

“MARAŞ’TAKİ MİLLETVEKİLLERİ İÇİN KİM OY KULLANACAK?”

Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremlerden sonra yaptığı seçim çıkışı üzerine konuşan Arınç şunları söyledi:

“Çok insanımız öldü, bu sayı mevcut sayıdan da fazladır. Hala enkazlar kalkmadı, hala bulunamayan cesetler var. Maddi kayıplar çok daha gazla. Oradan üç milyon civarında insanın başka yerlere göç ettiği söyleniyor. Yani oradaki seçmen yok. O seçmenler başka illerde. Oradaki seçmen az kaldı ama milletvekili sayısı aynı kaldı. Genel kural; seçimlerin adil ve eşit olması lazım. Dışarıya göç eden depremzedeler bulunduğu il için oy kullanamayacak. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) böyle bir açıklama yaptı. Peki Maraş’taki milletvekilleri için kim oy kullanacak? Yani bu seçimlerden sonra bazıları çıkıp bu nasıl seçim derlerse? Benim konuşmalarımı hatırlasınlar. Ben ‘seçim ertelensin’ çıkışını vicdanımın sesini dinleyerek yaptım ama birileri bu çıkışımın Sayın Erdoğan tarafından söylendiğini iddia etti. Vallahi de billahi de böyle bir şey olmadı. Seçimi sabote etmek ve darbe yapmakla suçlandım. Seçmenimize güvenmemiz lazım.”