​​​DEVA Partisi lideri Ali Babacan, Türkiye’de son 20 günde meydana gelen dört büyük depremin ekonomik sonuçlarına değindi. Yeni bir ekonomik krize işaret eden Babacan, depremlerin ardından döviz kaynağına dikkat çekti. Bu yolun çok dikkatli yürünmesi gereken bir yol olduğunu söyleyen Babacan, “Türkiye yeteri kadar döviz kaynağı bulamazsa bu depremin yaralarını sarmak için yeni bir ekonomik kriz dalgası daha gelebilir” şeklinde konuştu.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, TV 5’te Ankara Bürosu programında soruları yanıtladı. 6 Şubat’ta meydana gelen 7.7 ve 7.6 şiddetlerindeki Kahramanmaraş depremleri sonrası bölgeye gitti. Hala deprem bölgesinde olan Babacan, bölgedeki son durumdan bahsetti.

Bölgede sivil toplum kuruluşları ile merkezi hükümetin bir arada çalışamadığını söyleyen Babacan, Hatay’da bulunan köylerde hala ciddi sıkıntıların yaşandığını belirtti.

Son zamanların en çok tartışılan konularından biri olan imar affına da değinen Babacan, yapılacak her affın, “O anki yapılarla alakalı bir karar almış olursunuz. Ama geleceğe doğru tehlikeli koskoca bir kapı açarsınız” şeklinde olacağını yorumladı.

Babacan, meydana gelen dört büyük depremle birlikte içine girebileceğimiz ekonomik krizden de bahsetti. Çok zor bir sürecin içinde olduğumuzu söyleyen Babacan, “İç finansmanın yanında bir de dış finansman gerekiyor. Türkiye yeteri kadar döviz kaynağı bulamazsa bu depremin yaralarını sarmak için yeni bir ekonomik kriz dalgası daha gelebilir” diyerek önlemlerin alınması gerektiğine vurgu yaptı.

Babacan’ın cümlelerinin satırbaşları şu şekilde:

“Bugün ziyaret ettiğimiz köylerde bir kere duş alamayan, bir kere yıkanamayan vatandaşlarımızlar karşılaştık. En temel, bakım, barınma ihtiyaçlar sahada yaygın. Kimsesiz çocuklarla ilgili bir kaydımız var. Bugün bir hastaneden öyle bilgiler aldık ki üzüldü. Çok sayıda çocuk enkaz altından kurtarılmış, aileden kimse kalmamış.

Sivil toplum kuruluşlarının yardımları engelleniyor, görüyoruz. Merkezi hükümet birimlerinin koordinasyonları ve sivil toplum iş birliği yok. Merkezlerin dışına çıktığınızda taşralarda, köylerde hala ciddi sorunlar var.

Depremin olduğu ilk gündem itibaren bir nefret, öfke ve tehdit dili var. Bir cumhurbaşkanına yakışmayacak kelimeleri pervasızca kullanabiliyor.

Vatandaşlar, haklı olarak eleştirileri dillendiriyor. Gereğini yapmak yerine böyle cevap vermek gerçekten yakışmıyor. Bir ülkeye böyle bir yönetim anlayışı hiç yakışmıyor.

Türkiye, çok büyük bir ülke. Merkezi hükümetin böylesine bir afetten tek başına kalkması mümkün değil.

Biliyorsunuz 2028’den bu yana başkanlık sistemi var. Bakanlar dahi sekretarya görevi görüyor. Her yetki tek kişide. Bütün yönetme, yürütme gücü tek bir kişide toplanmış durumda. Herkes, “Ne talimat aldıysam onu yaptım” diyor. Neden hemen ilk gün enkaz çalışmalarına sevk edilmedi?

İlk 48 saat harekete geçilmediği için binlerce canımız enkaz altında hayatını kaybetti. İl 48 saatte neden Türk Silahlı Kuvvetler personeli hızlı bir şekilde sahaya çıkmadı. Milli Savunma Bakanı’na soruyorum; depremin olduğu günün sabahı hazır olduğunuzu söylüyorsunuz. Silahlı kuvvetler personelinin derhal deprem bölgelerinde harekete geçmesi için bir talimat verdiniz mi? Ya da bunun yapılması için bir talimat aldınız mı?

Talimat almanız gerekiyor muydu? ‘Talimat verme yetkiniz var mıydı?’ diye soruyorum. Ama bu soruların yanıtını alamıyorum. İlk 48 saatte ne oldu? Bir anlatın. Bu kadar güçlü devlet kurumları var idi, bu kurumlar neden harekete geçirilmedi. Bu soruları sormaya devam edeceğim.

Birleştirici olmak sizin göreviniz. Depremin olduğu ilk gün siz ayrıştırmaya başlıyorsunuz insanları. Canlara yazık oluyor.

Parti içerisinde bulunduğunuzda sizin imar afları ile ilgili bir mualif tarafınız var mıydı?

Biliyorsunuz ben 2025 yılının Ağustos ayında hükümetten ayrıldım. Basın arşivinde 2012-2015 yılları arasında dikey yapılaşmanın risklerinden bahsediyordum. İmar aflarıyla oluşan o yolsuzluk alanının mutlaka kapatılması gerektiğinden bahsediyordum. Sayın Erdoğan’ı bir yere beni bir yere koyarlardı aynı konuda aynı konulardaki farklı görüşlerimizi haber yapıyorlardı.

Bu depremde büyük bir servet kaybı yaşandı. Bu depremde ciddi bir finansman ihtiyacı oluştu. Bu sadece iç finansmanla çözülecek bir sorun değil. Çünkü depremin yaralarını sarabilmek için harcanacak rakamların çoğu cari açığı artıracak rakamlar.

İç finansmanın yanın bir de dış finansman gerekiyor. Türkiye yeteri kadar döviz kaynağı bulamazsa bu depremin yaralarını sarmak için yeni bir ekonomik kriz dalgası daha gelebilir. Çok dikkatli yürütülmesi gereken bir süreçten bahsediyoruz.

Hükümetin kafa sadece şu anda müteahhitliğe yetiyor. Başka bir şey yaptıkları yok.

Devletin bütçesi bir havuz. Farklı farklı akarları var. Bunun nereye harcanacağına da bütçe hakkı deniliyor. Bütçe hakkı da meclisin. Hükümet meclise sunuyor, meclis bu bütçeyi kabul ediyor. Devlet bu şekilde yönetiliyor.

karar.com