Karar yazarı Akif Beki ''Kafanın karışmasını anlıyorum AK Partili kardeşim'' başlıklı makalesinde AKP'deki kafa karışıklığını gündem yaparak şunları yazdı:

Kötü âfet yönetiminin hesabını 14 Mayıs'ta CHP'den sormaya çağıran ile müdahalede geciktiği için depremzedelerden helallik isteyen aynı. Ve süper yetkilerle şahsen iktidar.

CHP'nin, 1999 Marmara Depremi'nde de iktidar olup yetersiz kaldığını sana söyleyen kim? Bakıyorsun, 99'daki iktidar koalisyonu partilerinden MHP ve DSP'yle bu seçimde kim ortaksa o.

Kadına şiddetten yana olanlara seçimde ders vermenizi istedi geçen. Ama kadına şiddeti önleme yasasına karşı siyaset yapan Yeniden Refah ve HÜDAPAR da onun yanında. Kendilerine oy vermenizi de o istiyor.

"Türkler, Amerikalı bir şirketin sahipleri, ya onlarla ben görüştüm, dedim ya gelin, yeter ki yatırım yapmak isteyin, kapımız açık" diyen de kendisi. Bahsettiği kişileri Atatürk Havalimanı'na yatırıma getirecek diye Kılıçdaroğlu'na demediğini bırakmayan; yerli ve milli şirketler varken ABD şirketine vermekle, mandacılık ve Amerikan muhipliğiyle suçlayan da kendisi.

İnanmazsınız diyemem; tersine beyin göçü başlatan, giden insanlarımızı dönüp Türkiye'de iş yapmaya çağıranla Özmen çiftini ABD'den getirirse Baykar şirketinin alanına girerler diye Kılıçdaroğlu'na diş bileyip ortalığı ayağa kaldıran yine aynı.

Hatta ve hatta Meclis'ten dış güçlere seslenip Bay Kemal'le değil kendisiyle çalışmalarını teklif eden oydu. Geçmişte çalışmışlardı ne de olsa. Yine "oturun, bizimle nasıl çalışabileceğinizin hesabını yapın. İnanın sizin için daha kolay ve daha doğrudur. Sonuçta önce Allah'ın dediği olur, sonra da milli irade nasıl tecelli ediyorsa netice öyle çıkar" diyordu.

"Yeter, söz milletindir" sloganıyla seçime giden de yetip yetmeyeceğini milletin ne diyeceğine bağlayan da onlar. Millet yanlış karar verirse Kandil'in, dış güçlerin, işgalcilerin filan desteğiyle cumhurbaşkanı olana, din düşmanı bu küffara kendi milletlerinin ülkeyi seçimde teslim etmeyeceğini emir buyuran da başkası değil.

Sorsan, sandıkla gelenin sandıkla gideceğini savunuyorlar. Oysa sandıkta bir iktidar değişikliğinin bağımsızlığa darbe vuracağı, 14 Mayıs'taki seçimin siyasi darbe girişimi olacağı, Batı ve ABD istiyor diye iktidarın alaşağı edileceği, muhalefetin tek amacının Erdoğan'la AK Parti'yi iktidardan göndermek olduğu yaygaraları basan şimdi onlar. Milletin kendisi değişim isteyemezmiş, istemek suçmuş gibi.

Düşün, AK Partili kardeşim! 21 yıldır ülkeyi yöneten ve muhalefeti dış güç uşaklığıyla suçlayan partin, şu hezeyanı savuran Yeniden Refah'la bu seçime ortak giriyor: "Üç bakanlık dış güçlerin vesayeti altında. İnşallah Tarım Bakanlığımızı Bill Gates Vakfı’ndan, Sağlık Bakanlığımızı Dünya Sağlık Örgütü’nden, Milli Eğitim Bakanlığımızı Amerikan Fulbright Komisyonu'ndan kurtaracağız."

Dış güç kimle şimdi, gel de ayıkla sen!

Milli iradenin sağlıklı oluşmasını engellemek, yapacağın seçimi sakatlamak için denenmedik ne kaldı?

Kafanın karışmasını anlıyorum yani AK Partili kardeşim; buna hangi akıl, mantık dayanır!

BAĞIŞ YÜZSÜZLERİ NİYE SAKLANIYOR?

Saklanmasın, isimleri açıklansın çağrılarının üstünden 40 gün daha geçti.

Depremzedelere yardım toplamak içindi, "Türkiye Tek Yürek" kampanyasını bütün TV'ler vermişti. Ortak yayına bağlanan bağlananaydı. Ama söz verdiği parayı yatırmayan şovmenler oldu.

Fire düşüldüğünde kalan, kamu bütçesinden bağıştı. Milletin parasının, millete bağışmış gibi gösterildiğiyle kalacaktı.

Bağış yüzsüzleri için ifşadan başka yaptırım zaten yoktu. AFAD, saklamayı bıraksa herkes tanıyacaktı yüzsüzleri.

Bir aydan fazla olmuştu, 115 milyar liranın yalnız 74'ü yatırılmıştı. Kamu kurumlarının söz verdiği rakamın bile çok altındaydı.

Rakamın yükseldiğini biliyoruz, o kadar. Kalan ne, yan çizenler kim? Sır.

Para dökerek yapamayacakları reklamı bedavaya getiren bağış yüzsüzleri, hâlâ teşhir edilmedi.

Depremzedeler üstünden bağış şov fırsatı sunanlar da ortada yok. Acun niyeyse çıkıp hatırını araya koymuyor yine.

AFAD'ın, biraz daha bekleyip yatırmayanları ifşa edeceği haberi çıkmıştı.

40 gün daha geçti, bir açıklama duyulmadı. Ben mi kaçırdım?