İç ve  ABD’nin başını çektiği dış çevrelerin el birliğiyle gerçekleştirilen 28 Şubat’la hem ülkenin önüne ket vuruldu hem de bugünkü siyasal, ekonomik ve dış politika ortamı hazırlandı.

Bir asra yakın tarihinde birçok darbeye sahne olmuş olan Türkiye’nin en karanlık dönemlerinden birisi de 28 Şubat’tır. 1960, 1971, 1980 ve 28 Şubat postmodern darbeleri ile seçilmiş hükümetler görevden uzaklaştırılırken binlerce kişi, yıllarca sürecek mağduriyetlerle karşı karşıya kaldı. Türkiye’nin darbeler tarihi karanlık ilişkileri, ihanetleri ve faili meçhul cinayetleri aynı potada barındırırken, 28 Şubat’ta ve sonrası oluşan siyasi tablo, dünyada ve coğrafyamızda yaşananlar, o karanlık dönemi yeniden hatırlamamız gerektiğini bizlere gösteriyor.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en karanlık süreçlerinden birisi 28 Şubat dönemidir. Ülkemiz ve İslam ülkeleri açısından 28 Şubat’a yol açan olaylar ve o süreçten sonra yaşananlar daha önemlidir. Seksen sonrası ülkede yaşanan siyasi olaylar ve dünyadaki gelişmeler sonucu milletin asıl görüşü olan Millî Görüş güçlendi. Efsane belediyecilik hizmetleri sonrası 1995 yılında yapılan genel seçimler sonucunda  Refah Partisi birinci parti oldu. Refah Partisi’nin 1995 Türkiye genel seçimlerden birinci parti olarak çıkmasının ardından tüm engellemelere rağmen 28 Haziran 1996 tarihinde Refah-Yol hükümeti kuruldu. Millî Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca’nın başbakanlığında kurulan Refah-Yol hükümeti ile efsane işler başarıldı.

TÜRKİYE TARİHİNDE İLK DEFA DENK BÜTÇE YAPILDI

Hemen her gün zam haberiyle güne başlayan Türkiye, Millî Görüş iktidarı boyunca zam haberi duymadı. Millî Görüş iktidarında zam yapılmadığı gibi halkın sırtına ek vergi de yüklenmedi. Tek kuruş iç ve dış borç alınmadığı gibi mevcut borçların da bir kısmı ödendi. Havuz sistemi kurularak devlet, devleti sömüren sermaye babalarından kurtarıldı ve gereksiz faiz ödemelerini durdurdu. İsraf önlendi. Türkiye tarihinde ilk defa denk bütçe yapıldı ve yatırımlara hız verildi. Bunun yanında manevi kalkınmaya da hız veren Millî Görüş hükümeti, “önce ahlak ve maneviyat” düsturunda birçok programı hayata geçirdi.

İŞÇİ, MEMUR VE EMEKLİNİN YÜZÜ GÜLDÜ

Refah Partisi’nin hükümete gelmesiyle Türkiye’nin çehresi değişti; işçi, memur ve emeklinin yüzü güldü. Bir kuruş borç ve ek vergi koymadan işçi, memur ve emekliye efsane zamlar yapıldı. Memurlar bir yılda toplam yüzde 130 zam (Yani Erbakan Hoca iktidara geldiğinde 100 alan memur, bir yıl sonra 230 alır oldu.) 1996 yılında “asgari ücret”e yüzde 101 artış sağlandı. Üç ay gibi rekor bir sürede toplu iş görüşmelerinin işçinin istediği gibi neticelenmesi ile maaşlara yüzde 102 artış gerçekleştirildi. Memur emeklilerine bir yılda yüzde 116 reel zam yapılmış oldu. İşçi emeklilerine bir yılda yüzde 121 reel zam gerçekleştirildi. Bağ-Kur emeklilerine bir yılda yüzde 221 reel maaş zammı verildi.

ÇİFTÇİ, SANAYİCİ VE ESNAF NEFES ALDI

Bütçeden tarımsal desteklemeye ayrılan fon yüzde 150 artırıldı; buğday, fındık, pancar, tütün ve tüm taban fiyatlarda yüzde 312’ye varan artışlar yapıldı. Gübre desteğinde yüzde 100 artış sağlandı. Yapılan tarımsal alımların bedelleri çiftçiye kısa vadede ödendi. Memur, işçi, emekli ve çiftçinin cebi para gördü ve esnafın yüzü güldü. Esnaf kredi limitleri iki katına çıkarıldı. Prim borçlarına (şimdiki gibi değil; üzerine faiz eklemeden) ödeme kolaylığı getirildi. Bavul ticaretinin önündeki bürokratik engeller kaldırıldı. Sanayi üretimi yüzde 30’dan yüzde 90’a çıkarıldı. Sınır ticareti geliştirildi.

ŞAHSİYETLİ DIŞ POLİTİKA

Şahsiyetli dış politika sergileyen Refah-Yol hükümeti, İslam ülkeleri ile ilişkileri canlandırmakla kalmadı; İslam ortak pazarının ilk adımı sayılacak olan ve tüm dünyada yankı bulan İslam ülkeleri iş birliği teşkilatı D-8’ler kuruldu. Herkes ve her kesim tarafından kaldıramaz denilen ve öyle inanılan PKK destekçisi Çekiç Güç kaldırıldı. Libya'dan yıllardan beri bir türlü alınamayan 20 milyon dolar alındı. Erbakan Hoca, alışılagelindiğinin aksine ABD’yi değil İslam ülkelerini ziyaret etti. Bağımsız ve haysiyetli diş politika örneği gösterildi. Tüm yapılan bu hizmetlerin önünü ket vurmak isteyen iç ve dış çevreler harekete geçti ve 28 Şubat’ın adımları atılmış oldu. Daha sonraki süreçte Refah Partisi, 8 ay süren dava sonunda, 16 Ocak 1998'de Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı

ERBAKAN HOCA, MİLLETİN İRADESİNİ EZDİRMEDİ

Refah-Yol hükümetinin siyasi, dış politika, ekonomi ve manevi alanda yaptığı icraatlar Batı ve Batı yanlısı çevreleri rahatsız etti. Erbakan Hoca’nın büyük gayretleriyle Türkiye önderliğinde kurulan D-8’in ardından başta ABD ve İsrail  olmak üzere Batı dünyası da rahatsızlıklarını açıkça dile getirmeye başladı. Batı zihniyetinin başını çektiği bu gruplar, ülkemizdeki destekçileri ve medya, postmodern darbenin ön koşullarını hazırladı. Medyada hükümet aleyhinde asılsız suçlamalar yapıldı; İslam ve Müslümanlara saldığı başladı. Tüm bunlara rağmen Erbakan Hoca, diğer siyasilerin cuntacıları muhatap aldığı gibi davranmayıp dik durdu ve milletin iradesini, ABD etkisindeki bazı üst rütbeli askerlere ezdirmedi.

5’Lİ ÇETE İŞ BAŞINDA

Kurulan Refah-Yol hükümetinin protokolüne göre dönüşümlü başbakanlık öngörülüyordu, 4 yıl sürecek Refah-Yol hükümetinin ilk 2 yılında Erbakan Hoca başbakan olacak, geri kalan 2 yılda da Tansu Çiller başbakan olacaktı. Fakat 28 Şubat sürecinde, emperyalistlerin güdümündeki bir kısım medyanın, cuntacılar ile STK görünümlü 5’li sivil çetenin kışkırtması sonucu halkın ve vatanın selameti için Tansu Çiller’in başbakanlık dönemi öne çekildi. Bunun üzerine Tansu Çiller’in güvenoyu alacağına dair 282 milletvekili imza verdi. Tüm bu imzaları görmezlikten gelen dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümet kurma görevini, Doğru Yol yerine ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a verdi.

ERBAKAN HOCA’NIN TARİHİ KONUŞMASI

Yerel yönetimlerde ve 54. Hükümet dönemindeki hizmetleri ve zulme karşı mitingleriyle doksanlara damga vuran Refah Partisi’ne, 21 Mayıs 1997’de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı  Vural Savaş tarafından, “Lâik cumhuriyet ilkesine aykırı eylemleri” gerekçesiyle dava açıldı. Refah Partisi, 16 Ocak 1998’de Anayasa Mahkemesi tarafından kapatıldı. Millî Görüş lideri ve Refah Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Şevket Kazan, Ahmet Tekdal, Hasan Hüseyin Ceylan ve İbrahim Halil Çelik’e 5 yıl süreyle siyaset yasağı getirildi.

Refah Partisi’nin kapatılmasının ardından Millî Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca’mızın yaptığı tarihi konuşma: “Hepinizin bildiği gibi Anayasa Mahkemesi, Refah Partimiz hakkında bir karar almış ve bu kararı biraz önce açıklamıştır. Olay aslında tarihin akışı içerisinde fevkalade basit bir olaydır. Bundan dolayı huzuru, sükûneti muhafazaya her zamandan fazla riayet etmeliyiz. Türkiye’de halkımızın muazzam bir bölümünün partisi olan Refah Partisi ve onun davası bu kararlardan zerre kadar etkilenmez.

BUGÜNKÜ SİYASAL, EKONOMİK VE DIŞ POLİTİKA ORTAMI HAZIRLANDI

28 Şubat sonrasında Refah Partisi kapatıldı. Adeta İslam’a savaş açılmış gibi birtakım uygulamalar ortaya konuldu. 28 Şubat’la ve sonrasında Millî Görüş hareketi içeriden bölünmek suretiyle bugünkü siyasal, ekonomik ve dış politika ortamı hazırlandı.

ERBAKAN HOCA, DARBE EMRİNİN ABD’DEN GELDİĞİNİ KRİPTOLU MEKTUPLA KANITLADI

Türkiye’de yapılan her darbede olduğu gibi 28 Şubat’ta da başat aktörün ABD ve Batılı güçler olduğu daha sonraki süreçte ortaya çıktı. Millî Görüş lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hoca’mız, ABD’nin ABD  Ankara Büyükelçiliği’ne gönderdiği kriptolu mektubu ifşa ederek darbenin arkasında Amerika’nın olduğunu kanıtladı. ABD Dışişleri Bakanı Warren Christopher'ın 1996 Ekim'inde Ankara Büyükelçisi Marc Grossman'a yazdığı gizli ve şifreli mektupta; ABD’nin, Refah-Yol hükümetinin icraatlarından rahatsızlık duyduğunu ve Refah-Yol hükümetinin bir an önce görevden uzaklaştırılması gerektiği emrediliyor. Christopher'ın imzalı mektupta, Ankara’daki Büyükelçi Grossman'dan, hükümetin işbaşından uzaklaştırılması için TSK’nın içindeki ABD yanlısı askerlerin zorlanması ve bunun için plan yapılması isteniyor.

ŞİFRELİ MEKTUPTA NELER YAZIYORDU?

Refah-Yol'un işbaşına gelmesinden 4 ay sonra ABD Dışişleri Bakanı Warren Christopher'ın 1996 Ekim'inde Ankara Büyükelçisi Marc Grossman'a yazılan gizli ve şifreli mektubun önemli bölümleri şöyle: “Departmanımız, Türk hükümetinin millî eğilimlerinden ve Başbakan Erbakan'ın ideolojisinden ilham alarak dış politikayı Batı'dan ayırıp Arap ve Müslüman dünyasına doğru yeniden yönlendirmesinden dolayı derin endişe içerisindedir. Kanaatimizce, Türkiye'nin İran, Irak, Libya, Nijerya ve Sudan ile bağlarını kuvvetlendirmek konusundaki mevcut tutumu, bizim millî menfaatlerimize aykırıdır (düşmancadır). Doğru Yol Partisi, Erbakan'ın radikal İslami söylemlerini (taahhütlerini) ılımlaştırmada başarılı olamadığına göre, kendisinin Refah Partisi ile koalisyonu verimsiz görünmektedir. Biz inanıyoruz ki, Tansu Çiller'in koalisyondan çekilmesi Erbakan'ı düşürür ve ülkeyi erken genel seçimlere götürür. Sonuç kesin olmamakla birlikte, Refah Partisi büyük bir ihtimalle seçimlerden eskisinden daha güçlü olarak çıkacaktır. Türkiye, Birleşik Devletler’in anahtar stratejik ortağı olarak kalmak mecburiyetindedir ve onun bu pozisyonunu gerçekleştirip sürdürmedeki başarımız, bizim millî menfaatlerimizi doğrudan etkileyecektir. Türk askeriyesi, bu sonucu elde etmeye doğru daha büyük çaba sarf etmesi için harekete geçmeye zorlanmalıdır. Bu konudaki aksiyon planlarınızı ve yorumlarınızı bekliyoruz."

Kaynak: Milli Gazete /Dursun Ali Bulut