T24 yazarı Tolga Şardan ''Ankara Emniyeti'ndeki "gizli tanık skandalı"nda son gelişmeler: Doktor raporundaki şüphe ve kamerasız odada olanlar'' başlıklı makalesinde Ayhan Bora Kaplan ve Emniyet bağlantısını sorguladığı yazısında şunları yazdı:

Eski AKP Milletvekili Şamil Tayyar, yaşananlarla ilgili MİT Başkanlığı'nın devreye girdiğini duyurdu kişisel sosyal medya hesabından. İşin içine MİT'in girmesi demek, yaşananların basit bir gelişme olmadığını, ulusal güvenlik merkezinde değerlendirildiğinin işareti aynı zamanda

Ayhan Bora Kaplan

Suç örgütü lideri olduğu iddiasıyla tutuklanan Ayhan Bora Kaplan dosyasında ortaya dökülenler tek kelimeyle rezalet.

Bir soruşturma dosyası ancak bu kadar perişan edilebilir. 

Polisin gizli tanık yaptığı, aynı zamanda suç örgütü yöneticisi olarak adli soruşturmada yer alan Serdar Sertçelik'in açıklamaları, memleketin geleceğine faydası olması beklenen bir adli soruşturmanın, kişisel hırslar ve menfaatler ile siyasette güçlenmeyi amaçlayan kimi dini grup ve cemaatlerce nasıl istismar edildiğinin örneği olarak kayıtlara girdi.

Serdar Sertçelik

Eski AKP Milletvekili Şamil Tayyar, yaşananlarla ilgili MİT Başkanlığı'nın devreye girdiğini duyurdu kişisel sosyal medya hesabından.

İşin içine MİT'in girmesi demek, yaşananların basit bir gelişme olmadığını, ulusal güvenlik merkezinde değerlendirildiğinin işareti aynı zamanda.

Kaldı ki, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da diğer yandan adli soruşturma yürütüyor. 

Ankara Emniyeti'nde geçen hafta patlak veren olaylar zincirini takip ederken, ister istemez , "AKP'ye yönelik çekildiği iddia edilen operasyondaki üst akıl kim / kimler?", "soruşturmayı yürüten polislerin, gizli tanığa ifadesinde geçirmek için telkinde bulundukları isimleri kim / kimler belirledi?", "bu süreç sadece polisin yürüttüğü bir süreç mi, başka kim / kimler bu süreçte var?" soruları kafaları kurcalıyor kuşkusuz.

İçişleri Bakanlığı müfettişleri, umarım bu konuda da kamuoyunu tatmin edici bir tespitte bulunurlar. Aksi takdirde benzer süreçlerden farkı kalmayacak yaşananların.

Bir günde değişen gözaltı talimatı

Gizli tanık Serdar Sertçelik'in her açıklaması, yeni tartışmaları beraberinde getiriyor. 

Bir dönem organize suç örgütü hükümlüsü ve firari Sedat Peker'in ardından, şimdiler de yine kırmızı bültenle aranan firari Muhammed Yakut'la birlikte yurt dışında olduğu belirtilen Serdar Sertçelik'in açıklamaları, ne acı ki ülkenin idaresini ve siyasetini doğrudan etkiliyor.

Sertçelik'in görüntülü açıklamalarıyla beraber, gelişmeleri yakından takip etmeye çalışıyorum.

Bu arada, aynı konu çerçevesinde çokça dezenformatik bilgiler dolaşıyor ortalıkta. Bunları değerlendirip doğruya ulaşmak epeyce zorlaştı. 

Sıra süreçle ilgili edindiğim yeni bilgileri paylaşmaya geldi. 

Aktardıklarımı okuyunca, sürecin aslında daha geniş alanda yürütülmeye çalışıldığına tanık olacaksınız.

Önce, gizli tanık Serdar Sertçelik'in konumu hakkında bilgi vereyim.

Sertçelik, geçen Kasım'da Ankara'da bir lokantada vuruldu. Artık hemen herkesin bildiği bu yaralama öncesinde Sertçelik, Ankara Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'nce (OSMŞ) yürütülen Ayhan Bora Kaplan dosyasında "örgüt yöneticisi" konumundaydı. Zaten ilk iddianamede bu durum mevcut.

Sertçelik, yine vurulmadan önce Kaplan soruşturmasında gizli tanık yapıldı. 

Fakat kritik olan durum, vurulduktan bir gün sonra gizli tanık olmasına karşın soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca Serdar Sertçelik'in gözaltına alma kararı verilmesi. 

Kararın gerekçesi, Sertçelik'in, Mahfuz Tatar cinayetindeki konumu. 

Bir ek bilgi vereyim: Mevcut yasalara göre, bir dosyada gizli tanık olan bir kişi, başka bir dosya çerçevesinde şüpheli olarak gözaltına alınabiliyor.

Sertçelik hakkında savcılığın gözaltına alınma kararı verilirken, kurşun isabet eden Sertçelik için hastanedeki tedavisi sonrasında hazırlanan doktor raporunda "gözaltına alınmasında sakınca vardır" görüşü verildi. 

Buna gerekçe ise, Sertçelik'in "iki ayağına birden kurşun isabet etmesi ve yürüyemeyecek olması". 

Gerekçeyi bir kenara not edin, çünkü birazdan ihtiyaç olacak. 

Her iki ayağı alçıya alınan Sertçelik, evine taburcu edildi. Gelişme üzerine; polise, gözaltına alınma talimatını veren savcılık bu kez, "adli kontrol ve elektronik kelepçe takılması koşuluyla evinde avukat gözetiminde ifadesinin alınması" talimatını verdi.

Talimatı yerine getiren Ankara Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şubesi polisleri, avukatı nezaretinde evinde Sertçelik'in "şüpheli" konumunda ifadesini aldı.

Şimdi dikkat: Sertçelik'le ilgili bu talimatı veren savcılık, evinde iki ayağı alçıda ve elektronik kelepçe takıldığı bilinen Sertçelik'in ertesi gün "mevcutlu" olarak yani gözaltına alınarak adliyeye getirilmesi talimatını polise gönderdi!

Normalde, Sertçelik örgüt yöneticisi konumundayken, eğer vurulmamış olsaydı ertesi gün götürüleceği adliyede savcılık tarafından tutuklanacaktı.

Tutuklanacak suç örgütü yöneticisi cezaevi yerine evine gitti.

Sertçelik hakkında iki günlük süreçte bir gariplik olduğunu söylememe sanırım gerek yok.

Dolayısıyla, "Savcı ile kim görüştü ki, savcının görüşü bir gün içinde değişti?" sorusu ortaya çıktı. 

Savcı, neden adli kontrol verip elektronik kelepçe kararı verdiği bir kişi hakkında ertesi gün gözaltı kararı verdi? 

Ve, Sertçelik iki ayağı alçıdayken ve adliyeye gidemezken yurt dışına nasıl ve kim / kimler tarafından kaçırılıyor?

Bu birinci fotoğraf.

Tanık koruma birimi de sürecin içinde

İkinci fotoğraf da en az ilki kadar ilginç. Devam edeyim.

Bu aşamada, "gizli tanık" uygulaması hakkında kısa bilgilendirme yapmam gerekecek.

Gizli tanık ya da tanıklar, adli soruşturma çerçevesinde bilgi verdikten sonra gizli tanık olmayı kabul etmelerinin ardından özel olarak uygulanan "tanık koruma programı"na alınır. Bu iş ve işlemler için Emniyet içinde il emniyet müdürlükleri bünyesinde "Tanık Koruma Şube Müdürlükleri", merkez teşkilatında ise, "Tanık Koruma Dairesi Başkanlığı" çalışma yürütür. 

Söz konusu tanık koruma programına alınan gizli tanık bu aşamadan sonra hiçbir şekilde adli kolluk ile görüşmez. Sadece kendisinden sorumlu kişi üzerinden devletle irtibat kurar. 

Bir kişinin gizli tanık olduktan sonra güvenli bir evde bulundurulması, kimlik değişimi ya da üçüncü kişiler tarafından hayati tehlikeye maruz kalacak olayların önlenmesi tanık koruma biriminin görev ve sorumluluğunda. 

Bu noktada, kamuoyuna yansıyan ses kayıtlarına göre, açığa alınan OSMŞ Müdür Yardımcısı Şevket Demircan ve ekibinin, Sertçelik'le irtibata geçip "duruşmaya kadar ülkeye gelmesi" konusunu görüşmesi, gizli tanık uygulamasına aykırı.

Böylece, sadece Ankara Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şubesi değil, hem Ankara Emniyeti Tanık Koruma Şubesi, hem de Emniyet Genel Müdürlüğü Tanık Koruma Dairesi Başkanlığı'nı süreçteki rolüne bakmak gerekecek!

Kaldı ki, Serdar Sertçelik'in kullandığı GSM hattına yönelik yapılacak basit bir araştırma, firari sanığın irtibatlarını net biçimde ortaya çıkarmaya yetecek.

Doktor raporundaki şüphe

Bir diğer başlık, Sertçelik hakkında hazırlanan doktor raporunun gerçek olup olmadığı.

Az önce not ettirmiştim size. 

Sertçelik, paylaşımlarında elektronik kelepçe olduğu süreçte kendisinin evden rahatça çıktığını, elektronik kelepçeyi evde bıraktığını ve kelepçesiz biçimde yurt dışına çıktığını açıklaması üzerinde düşünülmesi gereken bir konu.

Şöyle ki, ülke genelinde tüm elektronik kelepçe takılanlar, doğrudan Adalet Bakanlığı'ndaki özel bir merkez tarafından anı anına takip ediliyor. En küçük bir müdahalede Ankara'daki merkezde sistem uyarı veriyor. 

Diğer yandan, elektronik kelepçe, kişilerin ayak bileklerine takılan bir cihaz. Fiziki olarak kolay çıkarılabilecek bir aparat değil. 

Şimdi, şeytanın avukatlığını yapmak gerekirse; Sertçelik gerçekten iki ayağından da vurulup her iki bacağı alçıya alındı mı? Alçılı ayaklara fiziki bakımdan kelepçe takılması pek görülen uygulama değil. 

Yoksa, Sertçelik'in işini kolaylaştırmak amacıyla tek bacak yerine iki bacağı da alçıya mı alındı?

Ayrıca raporu hazırlayan doktorla "birilerince" görüşülüp görüşülmediği de bu noktada önemli! "Raporu iki bacağın alçıya alınmasını sağlayacak" şekilde hazırlanması konusunda yönlendirme var mı yok mu bakılması lazım.

Ya da Adalet Bakanlığı'ndan birileri sistem üzerinde devreye mi girdi? 

Bu soruların yanıtları ortaya çıkarsa kimseyi şaşırtmasın. Ülkenin yabancı olmadığı yanıtları almak mümkün büyük olasılıkla.

Nezarethaneden çıkarılan Sertçelik nereye götürüldü?

Bir de Serdar Sertçelik'le Ankara Emniyeti'nde yapılan görüşme konusunun detayları da önemli kanımca. 

Şöyle ki, Sertçelik'le yüz yüze görüşenler, şube müdür yardımcısı Şevket Demircan, Komiser Ufuk ve Yılmaz ile Celal adlı polisler.

Burada ilginç bir detay var.

Aldığım bilgiye göre; Sertçelik, Ankara Emniyeti OSMŞ'ya ait özel nezarethanedeyken gece yarısı bulunduğu yerden alındı ve kamerası olmayan bir odaya götürüldü. 

Bu konuda da uygulama şöyle işler: 

Gözaltında bulunan her şüpheli için şube nezarethane defterinde kayıt açılır. Nezarethanede kalan kişi ya da kişilerin bulundukları yerden tuvalet, ifade alma, duş, doktora gidiş gibi gerekçelerle tüm çıkışları nezarethane defterine gün, saat ve beraberindeki polis olarak kaydedilir. 

Sertçelik'in, söz konusu kamerasız odaya ne şekilde nezarethaneden çıkartılıp götürüldüğünün ortaya çıkarılması önemli. Hangi gerekçe ve kim tarafından, hangi saatte bulunduğu yerden götürüldüğünün belirlenmesi sürecin daha iyi anlaşılmasını sağlayacak.

Bu kayıtlar araştırıldığında işin içinde olan sürpriz bir isimle karşılaşmak olası.

* * *

İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya'nın görevlendirdiği müfettişler çalışmalarına devam ediyor. 

Hazırlayacakları raporun bitişinin eli kulağında. 

Hafta bitmeden yeni gelişmelere hazır olun derim.