Cumhuriyet yazarı Mustafa Balbay, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın Moskova'da görüşeceğini yazdı. 

Balbay, iki ülkenin dışişleri bakanlarının şubat başında görüşeceklerini hatırlatarak, "Bu gelişmelerin devamının nereye gittiği malum. Dışişleri bakanlarından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Suriye Devlet Başkanı Esad bir araya gelecek. Son anda bir değişiklik olmazsa bu buluşmanın Moskova’da olması planlanıyor. Bunun için Putin’in, Erdoğan’a söz verdiği Ankara koridorlarının yadırganmayan kulisleri arasında!" ifadesini kullandı. Şunları kaleme aldı:

Suriye ile ilişkilerde birkaç ay önce başlayan 180 derecelik dönüş hazırlıklarında kritik bir döneme girilmiş görünüyor. İki ülke arasında istihbaratçılar düzeyinde başlamış olan görüşme adım adım en üst aşamaya doğru ilerliyor.

29 Aralık’ta Savunma Bakanı Hulusi Akar’la Suriye Savunma Bakanı Ali Mahmut Abbas, Rus mevkidaşları Sergey Şoygu ile Moskova’da görüşmüştü. MİT Başkanı Hakan Fidan’ın da katıldığı bu görüşmenin ardından önceki gün de Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Suriye ve Rus mevkidaşlarıyla şubat ayı başında Moskova’da buluşacaklarını açıkladı. 

Bu gelişmelerin devamının nereye gittiği malum. Dışişleri bakanlarından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’la Suriye Devlet Başkanı Esad bir araya gelecek. Son anda bir değişiklik olmazsa bu buluşmanın Moskova’da olması planlanıyor. Bunun için Putin’in Erdoğan’a söz verdiği Ankara koridorlarının yadırganmayan kulisleri arasında!

***

Erdoğan yeri geldikçe Suriye ile ilişkilerde 2011 öncesine dönmenin yararlarından söz ederken “görüşme koşulu”koymuyor. 

Esad ise öyle değil! 

Kamuoyuna da yansıyan demeçlerden görüyoruz ki Esad iki temel şartla Erdoğan’la görüşmeyi kabul ediyor:

1- Türkiye, Suriye’deki askeri varlığını tümüyle çeksin.

2- Türkiye, Suriye yönetimi aleyhine faaliyetleri desteklemekten vazgeçsin.

Esad da “koşul” açıklayacak noktaya geldikten sonra bu görüşme olacak demektir. Kaldı ki Esad’ın ayakta kalmasında en önemi rolü üstlenen Putin bu görüşmeyi istedikten sonra gerisi protokol işi...

29 Nisan 2011’de 300 kadar Suriyelinin Hatay Yayladağı’ndan Türkiye’ye girişi ile başlayan süreci yeri geldikçe vurguluyoruz. Bugün ağırlıklı olarak geleceği sütuna yatıralım...

Üst üste dizilmiş düğümleri çözmek için işe en üst düğümden başlamak gerekir. En önemli düğüm ortadaysa her şeyi bir yana bırakıp sadece o düğümü çözeceğim derseniz yeni bir düğüm daha atmış olursunuz.

İki ülke liderinin karşılıklı güvenle ve üçüncü bir ülkeyi araya sokmadan işe başlaması gerekiyor. Aksi halde görüşmelere üçüncü ülkenin gölgesi düşecektir. Görünen o ki iki lider şu aşamada Putin’in arabuluculuğunda bir araya gelecek. Devamı konusunda da şu aşamada bir şey söylemek mümkün değil. 

***

Suriye bölge ülkelerinden küresel aktörlere kadar tüm kutup uçlarının katıldığı bir düğümler dağı haline geldi. Konunun uluslararası boyutunu yukarıda vurguladığımız gibi üçüncü ülke gölgesinden uzak, olabildiğince dengeli taşımak gerekiyor. 

Yine en üstte duran düğümlerden biri de Türkiye’nin her şeyiyle desteklediği Özgür Suriye Ordusu (ÖSO). Erdoğan, Şam rejimi ile diyalog kurulabileceğini söyledikçe sınırda ÖSO kıpırdanması başlıyor. ÖSO, Türkiye kamuoyunun anladığı anlamda düzenli, kademeleri olan bir ordu değil. İçindeki ayrışık grup sayısını net olarak söylemek mümkün değil. Öncelikle bu “ordunun” nasıl sönümlendirileceğine karar vermek gerekiyor.

Türkiye’deki Suriyelilere hiç girmeyelim... Bu Ankara-Şam arasındaki köprüyle paralel ele alınacak bir konu. 

Sonuç olarak bahar aylarına doğru Erdoğan-Esad görüşmesinin yapılabileceği bir sürece girildi. En uzun sınırımınızın olduğu bir ülke ile bu kadar çetrefil sorun üretmek çok zor bir sanat! 

Ne olursa olsun çözümün başlaması iyidir! 

Dileriz seçim sürecine kurban edilmez!