Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Trabzon'da; “Olağanüstü durumlarda, inşallah başımıza gelmez. Türkiye’ye dışarıdan saldırı olsa askere gidenler, farklı parti mensuplarına göre mi görev alırlar yoksa birlikte hareket etmek üzere mi görev alırlar? Maalesef bu kadar büyük bir felaket ile karşı karşıyayız, tehlikenin büyüklüğü bir kısım insanın bunun farkına varamamış olması. En büyük tehlike orada. Nereye gittiğimizi bilmiyoruz? Irak’a neden müdahale ettik biz? 1.5 2 milyon insan hayatını kaybetti. Bunun vebali buraya destek verenlerde. Emredenlerde. Bu hikaye değil, gerçek. Askerimizin başına çuval geçirildi, hesap soramadılar. Biz bunun hesabını sormakla mükellefiz” diye konuştu.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, Trabzon Buluşması’nda konuştu.

Karamollaoğlu, şunları söyledi:

“ÇOK FARKLI BİR DÖNEMDE GEÇİYORUZ”

Çok ama çok önemli bir dönemden geçiyoruz. Çok önemli bir seçime sadece birkaç hafta kaldı. İnşallah, ülkemizin ufkunu açacak, ülkemizi insanların daha mesut olduğu bir ülke haline getirecek bu seçimde Cenab-ı Hakk’tan en büyük başarıları bizlere nasip etmesini niyaz ediyorum. Hakikaten çok farklı bir dönemden geçiyoruz. Özellikle acısını yüreğimizde hissettiğimiz bir depremle karşı karşıya kaldık. 11 ilimiz ve onlara yakın bazı illerimiz ve ilçelerimiz de bu depremde çok büyük hasar gördü. Bunu tamir etmek o kadar kolay değil. Ama bu sistemin sebep olduğu bir gecikme sebebiyle de ölüm hadiselerinin tahminimizden fazla olacağı kanaatini taşıyorum. Neden? Çünkü ilk karar Cumhurbaşkanı’ndan çıkmamış.

“BİZ BU SEÇİMDE BAŞKA BİR MANZARA İLE KARŞI KARŞIYAYIZ”

Biz bu seçimde başka bir manzara ile karşı karşıyayız. Düne kadar belki, seçimden sonra yapılan koalisyonlarda birçok parti ile bir araya geldiğimiz oldu. Biz, ilk koalisyonumuzu Ecevit ile Erbakan Hocamız birlikte bize 1974’te yaşattılar. Çok güzel adımlar atıldı, çok güzel mesajlar verildi. Ben, Sayın Ecevit’in o zamanlar verdiği mesajı hiç unutmuyorum. ‘Biz tarihi bir yanılgı içindeymişiz, bu arkadaşlar ile hiçbir zaman bir araya gelmez, birlikte bir işi beceremeyiz zannediyorduk. Yanılmışız’ demişti. Türkiye’nin önü açıldı. Biz Kıbrıs Zaferi’ni o dönem de kazandık. O dönemde büyük atılımları gerçekleştirdik. Ama uzun sürmedi, bazı sebeplerden dolayı ki biz kendimizdeki suçu bu noktada kabulleniyoruz. O hükümet devam etmedi, arkasından hem Rahmetli Demirel ile hem rahmetli Türkeş ile yine bir araya geldik. O dönemde Erbakan hocamız 260’tan fazla fabrikanın temelini atmıştı… Ama seçimler erkene alındı, seçimlerde maalesef beklemediğimiz, bu dönem önem arz etmesinden dolayı söylüyorum, seçimlerde birtakım hileler ile karşı karşıya kaldık.

“ŞU ANDA ÜLKEMİZİN EN BÜYÜK PROBLEMİ ADALETİN NOKSANLIĞIDIR”

Eğer biz, bugün ülkemizin problemlerine çözüm üretebilmek için bir araya gelirsek emin olun, çözüm bulmamak diye bir şey olmaz. Şu anda ben inanıyorum ki, Millet İttifakı’nın ortaya koyduğu çözüm önerileri ülkemizin problemlerini çözmeye yeterli. Problemlerimiz nedir diye meselelere yaklaştığımızda aslında birkaç noktada bunu özetlemek mümkün. Bir numaralı meselemiz bizim, ekonomi gibi gözüküyor. Çünkü, insanımız eğer ekonomik yönden yaşantısını devam ettiremiyorsa sıkıntıyı hemen hissettiği için içine kapanıyor. Ama ben ülkemizin en büyük probleminin adalette, ahlaki ve manevi değerlere sahip çıkarken gösterdiğimiz eksikliklerde görüyorum. Biz bunu kabul edemeyiz. Bir memlekette adalet yoksa devlet yoktur. Adalet mülkün temelidir. Devletin temelidir. Şu anda ülkemizin en büyük problemi adaletin noksanlığıdır. Onun hemen arkasından güven gelir. Dürüstlük gelir.

“BÜTÜN TARIM ARAZİLERİMİZİ, MERALARIMIZI DEĞERLENDİRMEK MECBURİYETİNDEYİZ”

Dürüstlük yoksa o ülkede hakikaten huzur olmaz. Şu anda çektiğimiz sıkıntıların, en büyük sebebi yöneticilerin, vatandaşın halini, derdini, anlamamasından kaynaklanıyor. Ama bunun hemen arkasından da ekonomi geliyor. Ekonomiyi düzelteceğiz. Eğer biz, israftan, yolsuzluktan ve yanlış politikalardan vazgeçelim 100 milyarlarca lira ve dolar  önümüzde hazır. Saray yapmasak ne olurdu? Hiçbir şey olmazdı. Bizim 20 tane Cumhurbaşkanlığı’na uçak almasak ne olurdu? Hiçbir şey olmazdı. Bizim, her yerde devlet daireleri, ihtişamlı devlet daireleri kurmasaydık ne olurdu? Hiçbir şey olmazdı. Ama biz bunların hiçbirini yapmazdık. Paramızı doğrudan doğruya toprağa gömdük. Bundan dolayı insanlara hizmet verecek, iş üretecek yatırımlara imkan kalmadı. Sayın Kılıçdaroğlu, birçok noktada dile getiriyor; aynı şeyleri, aynı mektepten mezun olmuşuz gibi ben de tekrarlıyorum. Eskiden de tekrarlıyordum zaten. Biz bu memlekette, eğer kalkınmak istiyorsak bu ülkeyi kalkındıracak, bizim ihtiyaçlarımızı karşılayacak, ihraç potansiyeli sağlayacak yatırımlara ağırlık vermek mecburiyeti içerisindeyiz. Bu kadar basit. Bütün tarım arazilerimizi, meralarımızı değerlendirmek mecburiyetindeyiz. Madenlerimizin içinde ele almadığımız, işlemediğimiz maden kalmayacak. Bunlar ne demek? Bunlar hep üretime dönük yatırım demek. Peki, biz bunu nasıl başaracağız? En az ülkemizde 9 ilde teknoloji merkezleri kurmamız lazım. Nedir teknoloji merkezi dediğimiz? Devlet, üniversite ve işadamları bir araya gelecekler. Burada, o bölgede yapılması gereken yatırımları belirleyecekler.

“BİZ ONUN İÇİN SİSTEMİ DEĞİŞTİRMEKLE KARARLIYIZ”

Yanlış yatırımları durdurup, verimli yatırımlara siz ağırlık verirseniz ülkemizin problemleri çok kısa sürede çözülür. İşsizlik diye bir problem kalmaz ve bu ülke zengin bir ülke haline geldir. Bazen soruyorlar vatandaşlara, ‘Geçmişte yollarımız var mıydı? Barajlarımız var, yüksek binalarımız var, köprülerimiz var, okullarımız var, hastanelerimiz var, hastaneler de yapılıyor şimdi’, e tamam da bunları finanse edecek yatırımlar nerede? Ülkeyi zenginleştirecek yatırımlar nerede? Burayı kimse dikkat çekmiyor. Okumuş, becerikli insanlarımızın biz, önünü açsak emin olun doktorlarımız, avukatlarımız, mühendislerimiz, akın akın dışarıdan gelirler. Bu ortamı kim hazırladı? Bugünkü iktidar. Biz onun için sistemi değiştirmekle kararlıyız, değişecek olan cumhurbaşkanlığı sistemidir. Biz, bu sistemi değiştirmek için geçmişte bir araya geldik. O zaman sadece dört parti vardı, biz referandumda bu başkanlık sisteminin kabul edilmemesi için çaba sarf ettik. Başarılı olamadık… ve Sayın Cumhurbaşkanı Tayyip Bey, Cumhurbaşkanı seçildi, bugüne geldi. Korktuğumuz ne varsa fazlasıyla karşı karşıya kaldık. Yolsuzlukta, haksızlıkta, zulümde zirveye çıktı. Depreme bile müdahale edemediler zamanında.

“ASKERİMİZİN BAŞINA ÇUVAL GEÇİRİLDİ, HESAP SORAMADILAR, BİZ BUNUN HESABINI SORMAKLA MÜKELLEFİZ”

Önümüzde Mayıs’ın 14’ünde yapılacak seçimler Türkiye’mizde yeni bir dönemin başlangıcını müjdeleyecek. Olağanüstü durumlarda, inşallah başımıza gelmez. Türkiye’ye dışarıdan saldırı olsa askere gidenler, farklı parti mensuplarına göre mi görev alırlar yoksa birlikte hareket etmek üzere mi görev alırlar? Biz birlikte hareket ederiz, birbirimizden farkımız kalmaz. Şu anda ülkemiz böyle bir sıkıntı ile karşı karşıya. Bunu söylerken üzülüyorum, bu kadar kötü bir felaket ile karşı karşıya mıyız diye. Maalesef bu kadar büyük bir felaket ile karşı karşıyayız, tehlikenin büyüklüğü bir kısım insanın bunun farkına varamamış olması. En büyük tehlike orada. Nereye gittiğimizi bilmiyoruz? Irak’a neden müdahale ettik biz? 1.5 2 milyon insan hayatını kaybetti. Bunun vebali buraya destek verenlerde. Emredenlerde. Bu hikaye değil, gerçek. Askerimizin başına çuval geçirildi, hesap soramadılar. Biz bunun hesabını sormakla mükellefiz. İnşallah yarın bir araya geldiğimiz de dış politikada istikrar sağlayabilmek için girişimlerde bulunacağız.”