Eski Ülkü Ocakları Başkanı Sinan Ateş'in öldürülmesine ilişkin konuşan DEVA Partisi lideri Babacan, devletin, cinayet faillerini tüm açıklığıyla ortaya koyması gerektiğini savunarak "Birileri cesaret alıp bu tür işler yapıyorsa bunun tek sorumlusu iktidardır, iktidarın başındaki sayın Erdoğan’dır. Hiç kimse ortamdan cesaret alıp Türkiye’yi geçmişin karanlıklarına götürmek gibi bir düşünceye kapılmasın" dedi.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin eylem planlarının 21'incisi olan Temel Haklar Eylem Planı’nı açıkladı. Babacan, konuşmasında eşitlik ve adalet vurgusu yaptı. İktidara gelmeleri durumunda temel özgürlükleri korumaya alacaklarını kaydeden DEVA lideri, altılı masa ve Sinan Ateş cinayetine ilişkin de açıklamalarda bulundu.

'HEDEFİMİZ TAM DEMOKRASİ'

Demokrasiyi ülkeye tamamen yerleştirmeyi hedeflediklerini belirten Babacan, şu ifadeleri kullandı:

"DEVA Partisi’nin, bizim çok büyük ve çok net bir hedefimiz var: Hedefimiz tam demokrasi. Eksik gedik değil. Yarım porsiyon falan değil. Tam demokrasiye giden yol hak ve özgürlüklerden geçiyor. Eşit vatandaşlıktan geçiyor.

Güçlü devlet 85 milyonun hakkını, hukukunu koruyan devlettir. Güçlü devlet; ayrımcılık yapmayan, haksızlığa tolerans göstermeyen devlettir. Güçlü devlet; insan haklarını koruyan devlettir. Güçlü devlet; gençlere kendini özgür hissettiren devlettir. Güçlü devlet; herkesin güvende yaşamasını sağlayan devlettir.

'ÖZGÜRLÜK ESAS, SINIRLAMA İSTİSNA OLACAK'

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’de özgürlük esas, sınırlama istisna olacak. Tereddüt halinde yorum özgürlük lehine yapılacak. 85 milyonun ifade özgürlüğünü sonuna kadar koruyacağız. Demokrasimize sahip çıkmak adına basın özgürlüğünü güçlendireceğiz.

Toplantı ve gösteri hakkına sahip çıkacağız. Bakın, bu sadece muhalefette sarf edilmiş bir söz değil. İktidar hedefi olarak önümüze koyuyoruz. Milletin eleştirilerine asla kulaklarımızı tıkamayacağız. Mülki idare amirlerinin toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin düzenlenmesine ilişkin yasaklama yetkilerini kısıtlayarak kötüye kullanılmalarının önüne geçeceğiz.

'ÖZGÜRLÜK ELBİSESİ ÜLKEMİZE ÇOK YAKIŞACAK'

Bizim tek amacımız var: Vatandaşlarımızın özgürlük alanını genişletmek. Hiç merak etmeyin. Özgürlük, Türkiye’ye bol gelmeyecek. Özgürlük elbisesi ülkemize inşallah çok yakışacak.

Türkiye’ye esaslı bir zihniyet değişimi öneriyoruz. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılında, tüm vatandaşlarımızı kapsayan yepyeni bir yaklaşım öneriyoruz. Toplumsal barış ve eşitlik hedefliyoruz. Türk-Kürt-Arap-Laz-Çerkes demeden, sağcı-solcu demeden, Sünni-Alevi demeden, inançlı-inançsız demeden herkesin eşit ve onurlu vatandaş olduğu bir Türkiye hedefliyoruz.

'TÜRKİYE'NİN BEKASI ADALETTİR'

Etnik, dini, mezhebi, kültürel tüm çeşitliliğimizi sahipleniyoruz. Türkiye’yi yepyeni bir sözleşmeye davet ediyoruz. Tam demokrasiye davet ediyoruz. Tam demokrasi sadece iyi niyetli bir söylem değildir. Ertelenemez bir beka meselesidir. Beka deyip duranlar bu ülkeyi ayrıştıranlar değil mi? Bu ülkenin bekası toplumun bazı kesimlerini yok sayarak sağlanamaz. Türkiye'nin bekası adalettir. Türkiye'nin bekası insan haklarıdır. Türkiye’nin DEVA’sı eşitliktir, özgürlüktür. DEVA Türkiye’si 85 milyonun eşit ve özgür olduğu ülkedir.

'PRANGALARI SÖKME VAKTİ'

Artık prangaları sökmenin vaktidir. Biz ‘Yapamazlar’ deneni yapmak için bu yola çıktık. ‘Çözülemez’ denen problemleri çözmek için yola çıktık. Kürt meselesini de Alevi meselesini de çözmeyi boynumuzun borcu bildik. Yaşam tarzını sorun olmaktan çıkartmayı boynumuzun borcu bildik. Ülkemizi patinaj yapmaktan kurtarmayı boynumuzun borcu bildik. 85 milyonun refahını ve güvenliğini sağlamayı boynumuzun borcu bildik.

'66. MADDEYİ YENİDEN ELE ALMAYI TEKLİF EDİYORUZ'

Parti programımızda açıkça beyan ettiğimiz üzere biz, ülkemizde daha kapsayıcı ve daha kuşatıcı yeni bir vatandaşlık anlayışının geliştirilmesi gerektiğini savunuyoruz. Ülkede hiç kimsenin ayrımcılığa maruz kalmamasının temel dayanaklarından biri, güçlü bir vatandaşlık anlayışıdır. Herkesin kendini bu ülkenin eşit ve özgür bir vatandaşı hissetmesi, böylesine güçlü bir vatandaşlık anlayışının hâkim kılınmasıyla mümkündür. Bu kapsamda, anayasamızın 66. maddesini, çağımızın gereği olarak, kapsayıcı bir anlayışla yeniden ele almayı teklif ediyoruz.

'ANADİLDE EĞİTİM ENGELLENMEMELİ'

Herkesin anadili, anasının ak sütü kadar helaldir. Bu topraklarda konuşulan tüm diller, bizim dilimizdir. Biz bütün bu dillere aynı yakınlıktayız. ‘Eşit mesafedeyiz’ demiyorum. ‘Aynı yakınlıktayız’ diyorum. Anayasamızın 42. maddesinin bu doğrultuda değiştirilmesini öneriyoruz. Ortak ve resmi dilimiz Türkçeye ek olarak, eğitim ve öğretimde ‘anadilinin kullanılması ve geliştirilmesi hakkı’nın anayasal güvenceye kavuşturulması gerektiğini ifade ediyoruz. Anadilinde eğitimin önündeki engellerin kaldırılması gerektiğini söylüyoruz. Yerelden gelen talepler doğrultusunda, yerleşim yerlerinin isimlerini aslına döndürülmesini de önemli bir hedef olarak önümüzde durması gerektiğini ifade ediyoruz.

'ZORLA KAYBETME FİİLİNİ MÜSTAKİL SUÇ OLARAK DÜZENLEYECEĞİZ'

Cumartesi Annelerinin acısına kör, feryadına sağır kalmayacağız. Evladı dönsün diye kapısını gece-gündüz açık tutan ana-babaların, mezar taşına bile hasret kalan kardeşlerin, eşlerin acısına sessiz kalmayacağız. Bu karanlığın üstüne gideceğiz. Birleşmiş Milletler Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslararası Sözleşmeyi imzalayacağız. Ceza kanunumuzda, zorla kaybetme fiilini müstakil bir suç olarak düzenleyeceğiz ve zamanaşımı kapsamında olmayacağını da açıkça ekleyeceğiz. Bu eylemi de insanlık suçu olarak tanımlayacağız. İnsanlığa karşı işlenmiş suçlarda zamanaşımı olmaz. Hukuk devletinin onurunu kurtaracağız.

'İŞKENCEYE, ÇIPLAK ARAMAYA SON VERECEĞİZ'

Hukuk devletinde vatandaşın canı, devletin yüz akıdır. Cezaevlerinde yaşam hakkı ihlallerine göz yummayacağız. Kolluk gücü tarafından vatandaşlarımıza uygulanan onur kırıcı muameleye hiçbir koşulda müsamaha göstermeyeceğiz. İşkenceye, çıplak aramaya son vereceğiz. İhmali, kusuru ya da kastı bulunan sorumlular hakkında gereğini yapacağız. Neredeyse 20 yıl sonra ülkemizin aynı noktaya gelmiş olmasından hicap duyarak, yeniden ‘işkenceye sıfır tolerans’ diyeceğiz.

Özgürlükçü laiklik anlayışı neyi gerektiriyorsa biz onu yapacağız. Din ve inanç topluluklarının örgütlenme özgürlüğü önündeki tüm engelleri kaldıracağız. Vakıflar ve dernekler mevzuatında yapacağımız düzenlemelerle, dini toplulukları keyfi müdahalelerden koruyacağız. Hem din ve vicdan özgürlüğüne hem de dini toplulukların örgütlenme özgürlüğüne ideolojik müdahaleleri engelleyeceğiz. Aynı zamanda tüm bu grupların şeffaf ve denetlenebilir olmalarını sağlayacağız. Kamu denetimi esas olacak ve hiçbir yapıya imtiyaz tanınmayacak.

'CEMEVLERİNİ İBADETHANE OLARAK TANIYACAĞIZ'

İbadethanelerin ibadet yeri olarak tanınmasının önündeki engellerden ciddi ölçüde rahatsızız. Herkesin inancına saygı duymak zorundayız. Bu kapsamda, Cemevlerini ibadethane olarak tanıyacağız.

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersini bütün dinleri kapsayacak şekilde, nesnel ve çoğulcu bir içeriğe kavuşturacağız.

Din veya inanç topluluklarının kendi din görevlilerini eğitmek üzere eğitim kurumları açmasının önündeki engelleri kaldıracağız. Yükseköğretim dâhil, kendi din eğitimcilerini yetiştirebilme imkânlarını tanıyacağız.

'HAKLARI PAZARLIK KONUSU YAPMIYORUZ'

Biz, hakları, insan haklarını, temel hakları bir pazarlık konusu yapmıyoruz. Vatandaşlarımızın özgürlüklerini doyasıya yaşayacağı bir Türkiye’nin hızla zenginleşeceğine inanıyoruz. Nefes yolları tıkanmış bir ülkenin, hiçbir alanda başarılı olamayacağını çok iyi biliyoruz."

'DEVLET FAİLLERİ ORTAYA KOYMAK ZORUNDA'

Basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Babacan, 30 Aralık 2022’de Ankara’da öldürülen eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş cinayetine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Babacan, “Ankara’da işlenen cinayet kabul edilebilir bir vaka değil. Birileri cesaret alıp bu tür işler yapıyorsa bunun tek sorumlusu iktidardır, iktidarın başındaki sayın Erdoğan’dır. Hiç kimse ortamdan cesaret alıp Türkiye’yi geçmişin karanlıklarına götürmek gibi bir düşünceye kapılmasın. Devlet, devletlik görevini yerine getirmek zorundadır. Bu işin failleri kimse, niye olduysa bütün açıklığıyla ortaya koymak zorundadır” diye konuştu.

'KORKMAYIN MASAYA HİÇBİR ŞEY OLMAZ'

Babacan, altılı masayla ilgili bir soru üzerine “Korkmayın masaya hiçbir şey olmaz. Ne çatlak ne bir şey oluşur. İktidarın tek gerçekçi alternatifi altılı masadadır. Altılı masadaki partiler de bunun bilinci ve sorumluluğuyla hareket etmek zorundadır. Bu da zaten oluyor, gerçekleşiyor” ifadelerini kullandı.

Babacan, başörtüsü teklifine ilişkin bir soruyu “Altılı masanın bu konuda mümkünse ortak bir tutum alması ülkemiz için son derece kıymetli olacaktır. 14 Kasım’da ev sahipliğini yaptığımız toplantıda görüşümüzü değerli genel başkanlarla paylaştım. Önümüzdeki toplantıda da sanırım gündemimizde olacak” sözleriyle yanıtladı.