Karar yazarı Mustafa Çağrıcı ''Duasız din olmaz'' başlıklı makalede şunları yazdı: İster hak ister bâtıl olsun, bütün dinlerde dua vardır. Hz. Peygamber’in ifadesiyle “Dua kulluğun özüdür.” Kur’an dua ile başlayıp dua ile biter. Yüce kitabımızdaki ilgili ifadelere göre dua, insanın kendi eksikliğini görmesi; Rabbinin zenginlik, lütuf ve inayetine sığınmasıdır. Dua hem söz dili ile hem hal dili ile yapılır. Dua sözsüz de olabilir.

Bazen tek kelime bile etmeden, akan iki damla gözyaşı veya kalbin Allah’a yönelerek şükran duygusuyla dolup taşması saatlerce yapılan sözlü dualardan daha makbul olabilir.

İster hak ister bâtıl olsun, bütün dinlerde dua vardır. Çünkü Hz. Peygamber’in ifadesiyle “Dua kulluğun özüdür.”

‘Dua’ sözlükte ‘çağırmak, seslenmek, istemek’ gibi anlamlara gelir. Dinî bir terim olarak ‘kulun Allah’a iman ve teslimiyetini, O’nun sınırsız kudreti karşısında kendi yetersizliğini ve halini O’na arz edip lütuf ve yardımını dilemesi’ anlamında kullanılır.

Hadiste de belirtildiği gibi dua ile ibadet arasında güçlü bir bağ ve yakınlık vardır. Zaten Kur’an’da ve diğer tüm Arapça kaynaklarda ‘namaz’ için kullanılan salâtkelimesinin asıl anlamı da ‘dua’dır.

Mushaftaki surelerin sırasına göre Kur’an dua ile başlayıp dua ile biter. Yüce kitabımızdaki ilgili ifadelere göre dua, insanın kendi eksikliğini görmesi; Rabbinin zenginlik, lütuf ve inayetine sığınmasıdır. İnsan, arzu ve ihtiyaçlarla kuşatılmış fani, sınırlı ve kusurlu bir varlıktır. Allah ise yaratıcıdır; gücü sonsuz, nimeti, rahmeti ve ihsanı boldur. Kur’an şöyle der:

“Ey İnsanlar! Sizler Allah’a muhtaçsınız. Allah’a gelince, hakikatte zengin ve övülmeye layık olan yalnızca O’dur” (Fâtır 35/15).

***

İnançlı insan, duasında bir yönden saygı, övgü ve şükran duygusuyla yüce Allah’ı anar; bir yönden de O’na ihtiyacını, maddi veya manevi istek ve dileklerini arz eder. Bunların birincisi duanın olmazsa olmazıdır; ikincisi ise dua edenin Allah ile olan kalbî ilişkisine ve ihtiyaçlarına bağlıdır.

Mümin var ki, duasında Yüce Allah’tan hiçbir şey istemez; verdiklerine şükretmek, hatta şükürden aciz olduğunu itiraf etmek veya yalnızca Allah’a tazim ve ubudiyetini arz edip, sırf O’nu anmak için dua eder ya da kendi halinin zaten Allah’a malum olduğunu düşünerek, ayrıca istekte bulunmayı edebe aykırı görür. Mümin de var ki, ihtiyaçlarını dile getirmeyi, dilekte bulunmayı da bir kulluk edebi sayar. Birincisinin Kur’an’daki örneği Eyyüb peygamberin duası (Enbiya 21/83), ikincisinin örneği Zekeriya peygamberin duasıdır (Âl-i İmran 3/38).

Dua hem söz dili ile hem hal dili ile yapılır. Dua sözsüz de olabilir. Bazen tek kelime bile etmeden, akan iki damla gözyaşı veya kalbin Allah’a yönelerek şükran duygusuyla dolup taşması saatlerce yapılan sözlü dualardan daha değerli ve makbul olabilir.

***

Kur’an-ı Kerim’in ilk sûresi Fatiha zengin anlamlı bir dua metnidir. Allah’ın şefkat ve merhametinin genişliğini, mutlak hükümranlığını; kulun yalnız Allah’a itaat ve bağlılığı ile en çok ihtiyaç duyduğu doğru yolu (sırât-ı müstakîm) bulma (hidayet) ilgili dileklerini bu surede buluruz. Bu sebeple Fâtiha’yı namazların her rekâtında okunduğumuz gibi namaz dışındaki dualarımızda da en çok bu sureyi tekrarlarız. Muavvizeteyn olarak adlandırılan Kur’an’ın son iki sûresi de birer duadır. Bunların dışında da Kur’an’da üç yüz kadar dua ayeti bulunmaktadır. Ayrıca Hz. Peygamber’in birçok duası günümüze ulaşmıştır. Kur’an’dan, Resûlullah’tan ve diğer İslâm büyüklerinden alınan dua metinlerine ‘me’sûr dualar’ denir.

İlke olarak duanın özel bir şekli, söz kalıbı, yeri, zamanı yoktur; bireysel veya toplu yapılabilir. Show veya stand-up tarzında yapılanlar dua değildir. Dua kulun Rabbiyle iletişime geçmesi olduğu için dua adabı önemli görülmüştür. Bu adabı özetleyen bir ayette “Rabbinize yakarışla ve sessizce dua ediniz” buyrulur (A‘râf 7/55). Hz. Peygamber yüksek sesle dua eden bir topluluğu, “Siz sağır veya uzaktaki birine dua etmiyorsunuz; size yakın olan ve her durumda sizi işiten Allah’a dua ediyorsunuz”diyerek uyarmıştır.

Sözü Peygamberimizin bir duası ile bitirelim:

“Allah’ım! Hayırlı işlerde sebatımızı artır. Doğru yolda irademizi güçlendir. İlâhî! Nimetine şükretmemizi kolaylaştır. İbadetimizi güzelleştir. Dilimize doğruluk ver. Kalbimize temizlik ver. Senin kötü bildiğin hallerden koru bizi. Senin iyi bildiğin hallerle donat bizi.” Amin.