Sebep Dağınıklık, Çözüm Birleşmektir.

Afganistan’da 40 yıldır devam eden, işgal, iç savaş ve istikrarsızlık,

8 yıl süren Irak ve İran savaşı,

Irak, Libya ve Suriye’de devam eden iç savaşlar,

Filistin'de 75 yıldır devam eden işgal ve katliamlar

Gazze 7 Ekimden bu yana bombalanıyor, 20-30-40 belki 50 bin şehit,

İran’da iki terör eylemiyle 103 sivilin hayatını kaybetmesi,

Afganistan, Yemen, Irak, İran, Filistin, Gazze, Suriye, Libya, Türkiye ve diğer ülkelerdeki, terör, suikast, şiddet, savaş, işgal, katliam, soykırım…

Evet bütün İslam Coğrafyasında oluk oluk kan ve gözyaşı akıyor.

ABD, İsrail ve İngilizler, bir aşçının çorbayı karıştırması gibi, İslam Coğrafyasında, fitne, fesat, terör, çatışma, işgal ve savaşları sürekli, planlıyor, organize ediyor, besliyor ve körüklüyor. Bunun sonucu olarak, ülkeler savaşıyor ve onlarca örgüt bu ülkelerde birbirlerini veya sivilleri öldürüyor.

Sahi, Irak, Suriye ve Libya’da savaşan ve isimleri İslami örgütleri diye tanımlanan bu örgütlerin hiç birinin, neden ABD veya İsrail’e karşı bir saldırısı olmaz? Bu örgütler, İsraile karşı Gazze’ye neden yardıma gitmez? Hiç dikkatinizi çekti mi?

Bilindiği gibi, Osmanlının dağılmasıyla bölük pörçük olan İslam Coğrafyasında, "güya bağımsız ama bağımsız olmayan" onlarca yeni devletçik kuruldu. Ve bu devletçiklerin her biri ABD, Rusya ve diğer batılı ülkelerin sömürü alanları, arka bahçeleri ve at koşturdukları alanlar haline geldi.

Bu bölme ve parçalama planları bununla bitmedi, İslam ülkelerindeki işbirlikçi lider ve iktidarlar üzerinden;

Eş Başkanlığını  Erdoğan'nın yaptığı “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP),

“Büyük İsrail Projesi” (BİP),

“İbrahim’i sözleşmeler” adıyla İsrail'le normalleşme adı altında, "böl, parçala, yut" taktikleri halen devam ediyor.

Yani “Sarı Öküz” hikayesi…

Bugünkü dağınıklık ve lidersizlik devam ettiği sürece, işgal, sömürü, katliam, soykırım, vahşet, kan ve gözyaşı devam edecektir.

Biliyoruz ki, BM, AB ve diğer uluslararası kuruluşların tümü Batılı ülkelerin çıkarlarını korumak için kurulmuş ve bu doğrultuda görev yapan kuruluşlardır.

Batılı ülkelerden, uluslararası hukuk, insan hakları, adalet veya merhamet beklemek saflık ve acizliktir.

ABD, İsrail ve diğer Batılı emperyalist ülkeler, ancak güçten anlar.

Bundan dolayı, İslam ülkeleri, bir an önce bir araya gelmek, her alanda güç birliği yapmak zorundadır.

Bu düzen böyle gelmiş böyle gidecek veya Batılı ülkelere karşı durmak mümkün değil zihniyetine sahip, korkak ve teslimyetçi lider ve iktidarlardan böyle bir oluşum, elbette beklenemez.

Gerçek bir lider olduğu takdirde, bunu sağlamanın mümkün olduğunu, Erbakan Hoca, 1996 yılında 11 aylık kısa iktidar döneminde, D8’i kurarak göstermiştir. Lider dediğin, hamasi nutuk atmaz, icraat yapar.

Bunun en güzel örneği D8'dir.

D-8 girişiminin başlatılmasındaki amaç, büyük bir ekonomik potansiyeli, çeşitli kaynakları, geniş bir nüfus ve coğrafi alanı temsil eden sekiz ülke arasında ticaret ilişkilerinde yeni fırsatlar yakalamak ve çeşitlendirmek, uluslararası düzeyde karar alma sürecine katılımı artırmaktır.

Daha iyi hayat şartları sağlamak, somut ortak projeler etrafında ekonomik iş birliğini geliştirmek ve gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisindeki durumlarını güçlendirmektir.

D-8 kurucu üyeleri bulundukları bölge ve sahip oldukları kaynaklarla bölgesel olmaktan çok küresel bir kuruluştur.

Üyelik, grubun hedeflerini, ilkelerini benimseyen ve ortak bağları paylaşan diğer gelişmekte olan ülkelere de açıktır.

D-8 kapsamındaki iş birliği, esas itibarıyla sektörel bazda yürütülmektedir. Bu kapsamda:

ïBangladeş: Kırsal kalkınma

ïEndonezya: Yoksullukla mücadele ve insan kaynakları

ï İran: Bilim ve teknoloji

ïMalezya: Finans, bankacılık ve özelleştirme

ï Mısır: Ticaret

ï Nijerya: Enerji

ï Pakistan: Tarım ve balıkçılık

ï Türkiye: Sanayi, sağlık ve çevre

Alanındaki iş birliği çalışmalarını koordine etmektedir.

Bu birliktelik, doğal olarak beraberinde, kültürel, siyasi ve askeri alanlarda da beraber hareket etmeyi sağlayacaktı. İşte D8’in tüm ülkelere hayat veren altı temel ilkesi:

1. Savaş değil, barış,

2. Çatışma değil, diyalog,

3. Çifte standart değil, adalet,

4. Üstünlük değil, eşitlik,

5. Sömürü değil, âdil düzen,

6. Baskı ve tahakküm değil, insan hakları, hürriyet ve demokrasi.

Bu durumda, emperyalist devletlere karşı bir güç olacak, adil ve yaşanabilir yeni bir dünyayı kurmak mümkün olacaktır.

Evet, İslam Coğrafyasına barış ve huzurun gelmesi, akan kan ve göz yaşının durması için, tek çözüm İslam ülkelerinin her türlü ırk, dil, siyasi ve mezhepsel farklılıklarını bir kenara bırakarak birleşmesidir.

Erdoğan'ın 21 yıldır bunu yapamadığına hepimiz şahidiz. D8'i D10 veya D18 yapabildi mi? D8 bile işlevsiz bıraktı. Tek geliştirdiği şey;  "Hamaset" ve "dünya beşten büyüktür" demesidir. Sonuç: Sıfır.

Bunu yapabilecek olan tek ülke Türkiye ve Saadet Partisi kadrolarıdır.

Vesselam.