Değişirsek, Değişir

Sıkıntı yaşıyorsak, sebep biziz, “ne ekersek onu biçeriz”

“…Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez…” (Ra’d 11)

“Allah insanlara verdiği nimeti ya da azabı, üstünlüğü ya da alçaklığı, onurluluğu ya da ezilmişliği, onlar, düşüncelerini davranışlarını ve pratik hayatlarını değiştirmedikçe değiştirmez. Yüce Allah onların şahısları ve davranışları açısından meydana getirdikleri değişiklikler doğrultusunda onların durumlarını değiştirir.” 

“Kuşkusuz bu, insana ağır bir sorumluluk yükleyen bir gerçektir. Yüce Allah’ın iradesi ve buna ilişkin yasası, insanlar hakkındaki iradesinin yine bu insanların davranışları yönünde gerçekleşmesi şeklindedir. Bu ayet yüklediği sorumluluğun yanında, bu insana verilen değeri de göstermektedir. Yüce Allah iradesini yürürlüğe koymayı insanın davranışlarına bağlamakla ona büyük bir değer vermiştir.” (Fizilal-i Kuran Seyyid Kutup)

Dünya imtihan dünyası ve insan, hür iradesi ve aklıyla yaptığı tercihlerin sonucunu yaşar.

Hayrın da şerrin de yaratıcısı Allah’tır, ama hayra rızası var, şerre rızası yoktur; kul şer veya hayırdan neyi isterse, Allah onu yaratır.

İnancımızdan gelen bir ifade olarak hep “Allah hayırlısını yapsın” “Allah salihleri başımıza getirsin” “hangisi hayırlı ise Allah onu yapsın” deriz, ama sünnetullah gereği, hayır için gereğini yapmak zorundayız. 

Vatandaşlar olarak, siyaset ve siyasetçiyi; “ yalan, yalancı, hırsız, sözlerini tutmayan, rüşvet alan…” kişiler olarak suçlarız. Bu iddiaları, hak eden siyasetçiler elbette vardır. Peki vatandaşlar olarak, bunda bizim de payımız yok mu, bu tür siyasetçileri bildiğimiz ve tanıdığımız halde, neden onlara veya partilerine oy veririz? Bunlara oy verirken, tüm icraatlarını onaylamış olduğumuzu bildiğimiz halde, yine de oy veririz. 

Bu yazımda vatandaş olarak, biraz bize dokunmak ve suç ortaklığımızı hatırlatmak istiyor ve herkesi muhasebeye davet ediyorum.

Öncelikle şunu ifade edeyim ki, siyaset: “Devlet ve insanı yönetmek” olduğu için hayırlı ve şerefli bir görevdir. Ama dürüst, ehliyet ve liyakat sahibi kişilerin elinde olursa.

Yukardaki ayeti kerimenin tefsirine baktığımızda, günümüz siyasetinin şekillenmesinde ve yaşadığımız sorunlarda, pay sahibi olduğumuzu çok rahat anlıyoruz. Bir örnek verecek olursak: Siyasetçi, “oğlumu işe koymak için rüşvet istiyormuş, bir yetkili proje onayı için rüşvet istiyormuş, bir ihaleyi almak için aradakiler veya yetkili kişi rüşvet istiyormuş…” kardeşim verme git onu şikayet et, teşhir et ve rezil et. Yok bunu yapmıyoruz, hatta başkasının hakkını gasp etmek için belki biz rüşveti teklif ediyoruz. Aslında onları alıştıran da biziz. 

Ha korkarız, şikayet etsek te boştur, gereği yapılmıyordur, sümen altı ediliyordur” deriz, bu da doğrudur, işte bunun için dürüst siyasetçiyi seçmek zorundayız. Çünkü at sahibine göre kişner, üsteki rüşvet almazsa, altındaki cesaret edemez.

Bunu biraz daha açarsak, ülke ve millet olarak ciddi sıkıntılar yaşadığımızı, hem iktidar hem de millet olarak kabul ediyoruz. 

* Adalet ve yargı mekanizmasının siyasallaştığını, muhalif fikir sahiplerine baskının artığını, insan hakları ve özgürlüklerinin çiğnendiğini konuşuyoruz, ama yine de oy veriyoruz!

* Kanunsuz suç ve caza olmaz. TCK Md. 21'de yer alan   “Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez” dendiği halde, 15 Temmuz kalkışması öncesi, banka hesapları, STK ve gazete abonelikleri, dershane ve yurtlarda kalmış olmak, yalan ve iftiraya maruz kalmaktan dolayı binlerce insanın suçlandığını ve KHK'larla işinden ihraç edildiğini ve aileleriyle beraber cezalandırıldığını konuşuyoruz, ama yine de oy veriyoruz!

* KHK ile ihraç edilmiş vatandaşlarımızın, mahkemelerinin yıllarca sonuçlanmadığını, bu durumun artık cezaya dönüştüğünü, berat ettiği halde görevine iade edilmeyen binlerce vatandaşın mağduriyetini konuşuyoruz, ama yine de oy veriyoruz!

* İktidarın, mevcut anayasanın bazı maddelerini, AYM ve AİHM'in aldığı bazı kararları tanımadığı ve uygulamadığı halde, yeni bir Anayasadan bahsedebildiğini konuşuyoruz, ama yine de oy veriyoruz!

* Yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet ve torpilin yaygınlaşıp sıradanlaştığını, devletin, AKP devleti haline geldiğini konuşuyoruz, ama yine de oy veriyoruz!

* Saraylara, koruma ordusuna, kamudaki makam araç saltanatına, fahiş seçim masraflarına, israf ve savurganlığa, faiz ve yandaşa, paranın olduğunu ama emekliye gelince paranın olmadığını konuşuyoruz, ama yine de oy veriyoruz!

* Ekonominin çok kötü gittiğini, ithalata bağımlı hale geldiğimizi, hayat pahalılığını, iğneden ipliğe her gün gelen zamları, EBK’dan iki kilo et alabilmek için saatlerce kuyruklarda beklendiğini konuşuyoruz, ama yine de oy veriyoruz!

* İktidar Partisinin, birçok Belediye Başkanları, Milletvekilleri, İl, İlçe yöneticileri hakkında, yolsuzluk, rüşvet, torpil, ihalelerden komisyon alma, bankamatik memurları iddialarını konuşuyoruz, ama yine de oy veriyoruz!

*  İktidarın “Gazze’nin yanındayız” deyip, İsrail’in vahşet ve soykırımına seyirci kalışını, İncirlik ve Kürecik’i kapatmayışını ve İsrail’le her türlü ticareti devam ettirerek, yürüttüğü iki yüzlü kirli siyasetini ve işbirlikçiliğini konuşuyoruz, ama yine de oy veriyoruz!

*  Dış politikada, “devlet politikası yerine şahsım politikalarını ve U dönüşlerini” konuşuyoruz, ama yine de oy veriyoruz!

Bunlar gibi birçok olumsuz icraatı hep konuşur ve şikayet ederiz ama bunları yapan iktidara oy vermeye devam ederiz! Sorunların müsebbiplerini seçmeye devam edersek sorunlar nasıl biter?

Birey ve toplum olarak, düşüneceğiz, haksızlıklara, zulümlere ve yanlışlara itiraz edeceğiz, sesiz kalmayacağız, karşı çıkacağız ve karşı çıkanlara destek vereceğiz. 

Yoksa “…Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez…” (Ra’d 11)

Vesselam