Küresel düzeyde yapılan çalışmalar, dünyada enerji, yapım işleri, inşaat, madencilik, ilaç gibi sanayilerin yolsuzluğa karşı en açık sektörler olduğunu gösteriyor.

Bu sektörlerdeki şirketlerin devletle ilişkileri, aldıkları ihaleler, özellikle de izin ve ruhsat aşamalarının bürokratik olması bunda etkili.

Türkiye’de de benzer bir tablo söz konusu. DW Türkçe’ye 9 Aralık Dünya Yolsuzlukla Mücadele Günü çerçevesinde konuşan Uluslararası Şeffaflık Örgütü Türkiye Temsilcisi Oya Özarslan, Türkiye’de küçük ölçekli yolsuzluklardan, büyük ölçekli yolsuzluklara kayma olduğunu ifade ediyor.

İhaleler, vergi afları, imtiyazlar

“Küçük ölçekli yolsuzluklardan biz trafik polisine verilen rüşvet ya da tapu, vergi dairelerindeki yolsuzlukları anlıyoruz. Bunlar online işlemler dolayısıyla bir miktar azalma göstermiş olabilir. Ama büyük ölçekli yolsuzluklar aslında çok kaygı verici bir durumda” diyen Özarslan, büyük ölçekli yolsuzlukların ise temel olarak ihaleler aracılığıyla gerçekleştiğini söylüyor.

Özarslan, “Uzun dönemli yükümlülükler içeren kontratlar, vergi afları, indirimleri, imtiyazlar, büyük ve mega projeler. Bunlardaki gerçekleşen miktarlar hem çok yüksek hem de siyasi ilişkiler dolayısıyla ayrıcalıklar tanınması mümkün” diye konuşuyor.

2004-2019 yılları arasında kamu ihale kurumunun yaptığı ihaleler arasında açık ihale sisteminin oranı yüzde 75’ten yüzde 63’lere kadar düştü.

Kamu İhale Kurumu’nun verilerine göre 2021 yılının ilk dört ayında 920’den fazla ihale, acil durum gerektirdiği gerekçesiyle 21B kapsamında, yani pazarlık usulüyle yapıldı.

Türkiye’de yolsuzlukla ilgili düzenlemeler mevcut. Türk Ceza Kanunu’na göre rüşvetin 5 yılla 12 yıl arasında hapis cezası bulunuyor.

“Cezasızlık yaygınlaştı”

Ancak Özarslan’a göre düzenlemelerin uygulanmasıyla ilgili sıkıntılar var.

Türkiye’nin problemini “yolsuzluk konusunda cezasızlığın yaygınlaşması” olarak vurgulayan Özarslan, buna ilişkin bulguların da son 10 yıla ait adli sicil istatistiklerinden görülebildiğine dikkat çekiyor. Özarslan, “Son 10 yılda rüşvet gibi yolsuzluk suçlarına ilişkin soruşturmalara baktığımızda bunlara ilişkin verilen takipsizlik kararının yüzde 44’ten yüzde 54’e kadar çıktığını görüyoruz. İhaleler gibi ekonomik suçlara ilişkin verilen takipsizlik kararları ise yüzde 29’dan yüzde 47’ye kadar ulaşmış durumda” bilgisini veriyor.

Şeffaflık Derneği’nin yürüttüğü çalışmaya göre, 2009-2020 yılları arasında vergi usul kanunun uyarınca açılan soruşturmalarda artış olsa da kovuşturmaya gerek olmadığına dair verilen karar sayısı iki katına çıktı. Öte yandan 2009’da yaklaşık yüzde 13 olan beraat kararlarının oranı da 2020’de yüzde 16’ya yükseldi. Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunu kapsamında açılan soruşturmalarda ise ilk soruşturmaların açıldığı 2017’de beraat kararının toplam kararlara oranı yüzde 18 iken, bu oran 2020’de yüzde 40’a çıktı.

Türkiye gri listeye girdi

Oya Özarslan, Türkiye’nin yolsuzlukları yeterince cezalandıramaması ve sorgulayamaması nedeniyle Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü’ne bağlı (OECD) Mali Eylem Gücü (FATF) tarafından gri listeye alındığını hatırlatıyor. FATF, kasım ayında kara para aklama ve terörizmin finansmanının engellenmesinde yetersiz kaldığı gerekçesiyle Türkiye’yi gri listeye aldığını duyurmuştu.

Özarslan, ABD’nin talebiyle Avusturya’da kara para aklamak suçundan tutuklanan iş insanı Sezgin Baran Korkmaz’ın, Türkiye’de hakkındaki soruşturma devam ederken yurtdışına çıkış yasağının ve malvarlığı üzerindeki tedbirlerin kaldırıldığını belirtiyor ve “Bu kişi yurtdışına çıkıp mal varlığını satarak bundan kâr elde edebildi. Yani yargının elinden kurtulabildi aslında. Burada yargının dikkatsizlik yapma, hata yapma, ihmal etme gibi bir lüksü yoktur. Bunların altını çizmek lazım” diye konuşuyor.

Özarslan, yargının tarafsız olmadığına işaret eden tutumuna da dikkat çekiyor: “Örneğin muhalefete ait belediyelere yapılan yolsuzluk soruşturmalarına sıkça rastlarken iktidar partisine ait bir belediyeye yapılan yolsuzluk soruşturmasına takipsizlik kararı verilebildiğini ya da İçişleri Bakanlığı’nın hemen yolsuzluk dosyalarına el koyabildiğini görüyoruz. Bunlar aslında cezasızlık konusundaki algımızı gittikçe artıran hususlar.”

En az 4 milyar dolar kayıp

Dünya genelinde yolsuzluğun küresel gayri safi milli hasılanın en az yüzde 5’ine denk geldiğine yönelik araştırmalar mevcut.

Peki yolsuzluğun varlığı Türkiye ekonomisi ve Hazine açısından neye mal oluyor?

Oya Özarslan, Türkiye’nin geçen seneki GSYİH’sinin 720 milyar dolar civarında olduğu düşünüldüğünde bu rakamın en az 4 milyar dolara karşılık geldiğini söylüyor. Özarslan, “4 milyar dolar; eğitime, sağlığa, barınmaya, okula, ihtiyacı olan kişilerin sosyal yardımına harcanabilecek iken yanlış ellere, gizli işlemlere, karanlık birtakım faaliyetlere gitmiş durumda” diyor.

Haberin tamamı burada.