Libya’da sular son zamanlarda oldukça ısındı. Doğu Akdeniz jeopolitiğinde Türkiye için kritik bir öneme sahip olan Libya’da; Halife Hafter’e bağlı Libya Milli Ordusu ile(LNA), Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti(UMH) güçleri arasında devam eden iç savaş artık bölgedeki bütün paydaşları ilgilendiren küresel bir kriz halini almış durumda…

Peki Libya bu sürece nasıl geldi? Türkiye için önemi ne? Halife Hafter’in arkasında kimler var? Barış mümkün mü? Ve bu süreç Doğu Akdeniz’deki enerji dengelerini nasıl değiştirecek? Ülkedeki son durumu detaylarıyla 6 soruda masaya yatırıyoruz…

Arap Baharı Libya’yı Nasıl Etkiledi?

Libya’da diğer bölge ülkeleri gibi Arap Baharı sonrası iç karışıklıklara teslim olmuş ve Şubat 2011’de başlayan gösteriler sonucu ülkeyi 40 yılı aşkın süredir demir yumrukla yöneten Muammer Kaddafi devrilmişti. Kaddafi 20 Ekim 2011 tarihinde göstericiler tarafından linç edilmek suretiyle öldürülmüştü. Kaddafi’nin devrilmesinde NATO’nun ve özellikle de Fransa’nın askeri desteği etkili olmuştu. Türkiye bu süreçte Kaddafi’ye karşı NATO safında yer almış ve hava harekatları sırasında Çiğli 2.Ana Jet Üssü harekat merkezi olmuştu.

Bununla birlikte olaylar başlamadan önce Türkiye ile Kaddafi’nin yakın ilişkide olduğunu da belirtmek gerekir. Kaddafi 27 Mayıs 2009 tarihinde Münhasır Ekonomik Bölge(MEB) ilan edip sınır ülkeleriyle işbirliği yapmaya hazır olduğunu duyurmuştu. Aynı yıl Kasım ayında dönemin Başbakanı Erdoğan, Libya’ya 3 günlük bir gezi düzenlenmiş ve 8 ayrı ticaret anlaşması imzalanmıştır. Kaddafi’nin ayrıca Çin ile de geçmişten gelen yakın ilişkileri mevcuttu. Kaddafi devrim yapmadan önce Tayvan’da askeri siyaset kursu görmüştü ve ihtilal yaptıktan sonra da Tayvan konusunda Çin yanlısı politikalar gütmüştür. Çinli enerji şirketlerin ülkede etkili olmaya başlaması da Kaddafi’nin son yıllarında yaptığı diğer bir hamleydi. Ancak 2010 yılı sonu itibariyle başlayan Arap Baharı ülkedeki bütün dengeleri değiştirmiş ve ne Çin ne de Türkiye Kaddafi’nin yanında yer alabilmiştir.

UMH KİMDİR?

Libya’da Kaddafi’nin 2011 yılında devrilmesi sonrası iki farklı yönetim çıkmıştır. Ulusal Mutabakat Hükümeti(UMH) 2014 yılı seçimlerinin ardından Trablus merkezli olarak kurulmuştur. UMH, BM tarafından da resmi olarak kabul edilmektedir. Bununla birlikte ülke genelinde kontrol ettiği toprak dilimi ise %10’un altındadır. UMH lideri es-Serrac’ın Hafter’e oranla daha düşük profilli bir askeri otoriteye sahip olması ve UMH’nin aynı zamanda iç çatışmalarla da mücadele ediyor olması ellerindeki alanın gittikçe daralmasına sebep olmuştur. UMH bölgede en büyük desteği Türkiye’den almaktadır.

Halife Hafter Kimdir?

Halife Hafter son günlerde Trablus’a karşı başlattığı saldırılar sonrası oldukça konuşulmaya başlayan adeta bir savaş ağası. Ülkede bulunan diğer yönetim olan Temsilciler Meclisi’nin başında bulunan Hafter’in merkezi Bingazi. Hafter’in geçmişine baktığımızda Kaddafi ile başlayıp, sürgünlerle devam eden ve CIA ile son bulan bir zincirleme görmekteyiz.

Hafter, 1969 yılında Kaddafi ile darbe yaparak Kral İdris’i deviren askerler arasında yer almaktaydı. Kaddafi’ye en yakın isim olması onu darbe sonrası Genelkurmay Başkanı yaptı. Hafter daha sonrasında Yom Kippur ve Çad savaşlarında yer aldı.

Çad’da ABD tarafından esir alınan Hafter önce Zaire’ye getirildi. Daha sonrasında Kaddafi’ye karşı bayrak açtı ve ülkesindeki muhaliflerin askeri liderliğine soyundu. Libya’da hain ilan edilip ölüm cezasına çarptırılması sonrası ise hayatına CIA’nin merkezinin olduğu Virginia’da devam eden Hafter, Kaddafi’nin devrilmesi sonrası ise tekrar sahneye çıktı.

Hafter’e ABD ve Rusya destek veriyor. Rusya’nın güvenlik şirketlerinden olan Wagner’in silahlı milisleri de sahada Hafter’e destek veren güçler arasında. Başarılı olması halinde Türkiye ile es-Serrac hükümeti arasında imzalanan anlaşmayı bozacağını belirten Hafter, adeta küresel güçler tarafından Libya üzerine yetiştirilmiş bir maşa…

Türkiye İle UMH Anlaşmasının Etkileri Ne Oldu?

Türkiye’nin Doğu Akdeniz jeopolitiğinde son zamanlarda attığı en önemli adımlarından biri UMH ile yapılan “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası”’dır.

Erdoğan’ın bu anlaşma bozulursa bize Akdeniz’de olta atacak alan dahi bırakmak istemiyorlar çıkışından anlaşılacağı üzere, es-Serrac hükümeti ile yapılan bu anlaşma Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki harekat kabiliyeti açısından hayati derecede öneme sahiptir. UMH ile yapılan bu anlaşma sonrası Hafter’in saldırıları yoğunluk kazanmış, Yunanistan Libya temsilcisini sınır dışı etmiş ve Mısır ise anlaşmanın bölge için kabul edilemez olduğunu duyurmuştur. Anlaşma her ne kadar yapılması çok zor görülen EastMed doğalgaz boru hattı projesini de zora sokmaktadır. İsrail ve Yunanistan öncülüğünde yapılması planlanan boru hattı, anlaşmanın geçerli olması halinde Türkiye-Libya ortak karasularından geçeceğinden, özellikle de Yunanistan Türkiye ile Libya’nın böyle bir anlaşma yapmasına özellikle karşı çıkmaktadır. Türkiye’nin ise Doğu Akdeniz jeopolitiğinde Libya hamlesi sonrası, Mısır ve İsrail ile ilişkilerin düzelmesi için adımlar atacağı muhtemel gözükmektedir.

Türk Askeri ile Hafter Güçleri Karşı Karşıya Gelir Mi?

Libya tezkeresi muhalefet şerhiyle meclisten geçti. Muhalefetin argümanları Libya’da Arap Baharı olayları sırasında Kaddafi’ye karşı gösterilen tutumu eleştirme ve Libya’nın ikinci bir Suriye olma olasılığı üzerine şekillenirken, İktidar tezkerenin milli menfaatler çerçevesinde değerlendirilmesi ve Türkiye’nin Libya’daki varlığının askeri anlamda da perçinlenmesi gerektiğini vurguladı. Türk askerinin Libya’ya gidecek olması Türkiye’nin masada bulunması açısından önemli ancak askeri seçeneklerin en son tercih olması gerektiğini de unutmamak gerekir. Bu bağlamda diplomasinin bütün yolları denenmelidir. Libya’ya gönderildiği iddia edilen Suriye asıllı milis güçlerin kontrolü de ayrıca dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli konudur. İktidar görevi burada kısaca burada Libya’nın ikinci bir Suriye olmaması engellemek ve Doğu Akdeniz’deki milli menfaatlerimizi tehdit edecek bir sonucun Libya’da ortaya çıkmaması için uğraşmaktır. Türk askeri ilk aşamada caydırıcı unsur olarak görülmesi ve çözümün diplomasi yoluyla bulunması bütün tarafların menfaatlerine uygun olacaktır.

Ateşkes Görüşmeleri Ne Durumda?

Türkiye ve Rusya öncülüğünde Suriye’deki sürece benzer bir şekilde Libya’da ulusal bir mutabakat hükümetinin kurulması adına son günlerde ciddi adımlar atıldı. Taraflar Moskova’da bir anlaşma metni imzalamanın eşiğine gelmişse de Hafter son anda vazgeçerek masadan kalktı. An itibariyle Berlin’de yapılan görüşmeler ateşkes konusu başta olmak üzere bir anlaşma imzalanmaya çalışılıyor. Hafter’in geçen gün Yunanistan ile görüşmesi ve Tunus’un geç devam edilmesi sebebiyle görüşmelere katılmayacağını duyurması son yaşanan gelişmeler oldu. Hafter Türkiye’nin içinde olmadığı bir çözümde diretirken, Türkiye UMH ile yaptığı anlaşmayı korumaya çalışıyor. Rusya ise Libya’nın enerji kaynaklarından kar elde edebileceği bir çözümün peşinde. AB ise Türkiye ve Rusya’nın gerisinde etkisiz bir güç olarak kalmış görünüyor. Libya’da 2011 yılından bu yana yaşanan ve ikinci perdesiyle devam eden iç savaşta ise binlerce insanın öldüğü belirtiliyor.

Onur Oruç