Varlık ailesi, Şener bey ve eşi Saadet Hanımdan oluşan kocaman bir ekip. Şener Bey, araştırıyor, ekiyor, belliyor. Üretilen mahsulleri eşi Saadet Hanım pişiriyor, hazırlıyor ve sunuyor…

Şener Bey ve eşi Saadet Hanım evlerinin dört tarafında buldukları her bir toprak parçasını özenle değerlendirmişler. Dünyanın dört bir tarafından topladıkları atalık tohumlardan oluşan bir tohum bankası, küçük bir sera, çeşit çeşit sebze fidesi, meyve ağaçları ve rengarenk çiçekler… Bu gizli bahçenin hikayesini dinlemek için buyurun efendim…

Bahçeli müstakil bir ev içinde yaşamak, kendi ellerinle dikip bakımını yaptığın meyve sebzeleri dalından kopartıp yemek… Her gün gözlerini böyle bir manzaraya açmak ve tertemiz bir havada yaşayıp bu atmosferde uykuya dalmak… Pek çoğumuz için tüm bunlar artık birer hayalden ibaret. Filmlerde izleyebileceğimiz, ekranlardan bakıp iç geçireceğimiz, zamanında böyle bir ortam yaşadıysak hasretle anacağımız birer nostalji… Çok azımız içinse belki yazdan yaza köylerimizde veya tatil beldelerinde yaşayabileceği bir güzellik. Zira ülkenin büyük bir çoğunluğu olarak nefes alamadığımız betonlaşmış büyükşehirlerde fahiş fiyatlara, tadı olmayan, genetiği değiştirilmiş, fabrikasyon ürünlere talim etmek zorundayız. Böyle bir manzaranın ortasında çağa ve şartlara meydan okuyarak doğal yaşamı tercih eden insanlar elbette var. İşte böyle bir aileyi ziyaret etmek için yola çıkıyoruz bu sefer. Yola çıkıyoruz diyorum zira İstanbul gibi büyükşehirlerde artık bir yerden bir yere gitmek şehirden şehire yolculuk yapmakla eş değer.

Grinin her tonunu görebildiğimiz, gökdelenlerle çevrili otobanda ilerliyor, şehirler arası yolculuğumuz bittiğinde pardon İstanbul’un diğer ucuna vardığımızda şehrin ortasında nasıl var olduğuna hayret ettiğimiz bir güzellik karşılıyor bizi. Bu güzellik Varlık ailesinin otoban kenarında küçücük bir bahçe içindeki müstakil evleri. Varlık ailesinin babası Şener Bey, bahçe kapısında karşılıyor bizi. Röportajımıza başlamadan önce uzun bir bahçe turuna çıkıyoruz kendisi ile. Küçücük bir bahçe ne kadar sürede gezilebilir ki demeyin. Zira Şener Bey ve eşi Saadet Hanım evlerinin dört tarafında buldukları her bir toprak parçasını özenle değerlendirmişler. Bu bahçede neler yok ki! Dünyanın dört bir tarafından topladıkları atalık tohumlardan oluşan bir tohum bankası, küçük bir sera, çeşit çeşit sebze fidesi, meyve ağaçları ve rengarenk çiçekler… Bu gizli bahçenin hikayesini dinlemek için buyurun efendim…

ÜÇ ÇUVAL TOPRAKLA BAŞLADIM

Varlık ailesi, 1997 senesinde Yalova’dan İstanbul’un Pendik ilçesine taşınıyorlar. İlk ev sahipleri rahmetli Mehmet Pınarcı’nın verdiği üç çuval toprak ve üç domatesle bu işe başlıyor Şener Bey. O ilk tecrübelerini şu sözlerle ifade ediyor: 
“Tabii hiçbir bilgim yok, koltuk almayı, yaprak budamayı bilmiyorum. Domatesler büyüdü büyüdü kocaman ağaç gibi bir şey oldu ama meyve vermiyor. Niye vermiyor niye vermiyor derken araştırmaya ve tarım işini öğrenmeye başladım.”
Ardından şimdi oturdukları bahçeli eve taşınıyorlar. Bahçeli ve müstakil bir evde oturmaları Şener Bey’in tarım işine yoğunlaşması için büyük bir fırsat oluyor. “Sağdan soldan tohumlar bulmaya ve üretmeye başladım” diyor Şener Bey. Üretim çoğaldıkça elindeki tohumlar çoğalıyor. Tohumlar çoğalınca bunları dağıtmaya başlıyor ve bu tohumları dağıtırken atalık tohumla ilgilenen kişilerin olduğu gruplara dahil oluyor. Meraklı kişiliği onu araştırmaya ve öğretmeye sevk ediyor. Tarım işini daha iyi öğrenebilmek için İSMEK’in bahçe tarımcılığı kurslarına gidiyor. Ardından bahçesinde yaptığı her şeyi kayıt altına almaya başlıyor. Bunun nedenini de şöyle açıklıyor:

“Kayıt altına aldığınız şey bilinçaltına daha iyi yerleşiyor. Yapa yapa ve kayıt altına alarak yaptığım hataları görmeye başladım. Böylece deneme yanılma yöntemi ile doğruyu bulma imkanı buldum. Doğruyu bulduğun zaman üretim fazlalığı olmaya başlıyor. Üretim fazlalaşınca elimdeki tohumlar da fazlalaştı ve bu sefer tohum bankası kurmak istedim. Tohum bankası nasıl olur diye araştırmaya başladım. Fakat bu tohum bankasını kurarken öğrendim ki tohumu altın gibi para gibi bankada tutamazmışız. Tohumların yenilenmesi gerekiyormuş. Örnek olarak şu an benim elimin altındaki kayıt altına tuttuğum 750 tohumu 1 yılda yetiştirmem mümkün değil. Bu sebeple tohumları ücretsiz dağıtmaya başladım.”
Tohum bankasının mantığında dağıtılan tohumun bozulmaması için toprağa kavuşturulması, tekrar ürün alınması, alınan üründen tekrar tohum elde edilmesi lazım ki tohum bankası devamlılığını sağlasın. Bu nedenle ücretsiz dağıtılan tohumları alan kişilerin ürettikleri tohumları Şener Bey’e tekrar göndermesi lazım. Fakat ücretsiz tohum alanlar geri dönüş yapmadığı gibi her yıl ücretsiz tohum talep etmeye devam ediyorlar ya da ürettikleri tohumu gönderen kişiler yanlış işlemle tohum aldıkları için ücretsiz tohum dağıtmak istediği verimi vermiyor. Ne yapabilirim diye düşünen Şener Bey,

Örnek Bahçe adında bir proje geliştiriyor:

“Örnek Bahçe Projesi için yeri olup hakikaten bu işe gönül vermiş idealist kişilere ulaşmam gerekiyordu. Belediyelerin bizi davet ettikleri tohum takas festivalleri var, buralara katılarak ülkemizdeki tohum işine gönül veren idealist kişilere ulaşarak bu kişilerle örnek bahçe projesi anlaşmaları yapmaya başladık. Örnek Bahçe Projesi dediğimiz şey de şudur bu kişilere biz tohum gönderiyoruz. Bunları ücretsiz bir şekilde gönderiyoruz. Zaman zaman bu kişilerin bahçelerini ziyaret ediyor üretim aşamalarını neler yapması gerektiğini nasıl tohum alınacağını nasıl budama yapılacağını bunun gibi bilgileri aktarıyoruz. Sezon sonunda da bunların aldıkları tohumların 3’te 2’sini ben alıyorum, 3’te 1’ini de onlara bırakıyorum. Bu aldığım tohumlar çok olduğu için Türkiye genelinde dağıtımını sağlıyorum.”

OKULLARA ÜCRETSİZ EĞİTİMLERE GİDİYOR

Tohum bankası, Örnek Bahçe projesi Şener Bey için yeterli olmuyor. Yetişkinlerin bu işe ticaretle baktığından dertleniyor. Asıl derdi ülkemizin yanlış tarım politikaları ve halkımızın tarımla ilgili bilinçsizliği yüzünden dışa bağımlı hale gelmesi. Kurtuluş reçetesini gelecek nesillerde ve eğitimde gören Şener Bey okullara ücretsiz eğitimlere gidiyor. Fakat bu konuda da ekonominin ayağına bağ olduğundan dertli:

“İstanbul bölgesinde yaşadığımdan dolayı okulları gezip ücretsiz eğitimler veriyorum. Buradaki amacımız çocuklarımıza doğal tarımı sevdirmek. Bu da son yıllarda ekonomik şartlardan dolayı mümkün olmamaya başladı. Çünkü yakıt, gübre fiyatları çok arttı. Gittiğim okullarda malzemelerimi kendim götürüyorum ve bunları kendi cebimden karşılıyorum. Ama artık ekonomik şartlar nedeniyle bunları karşılayamaz hale geldim. Ekonomik şartlardan dolayı artık idealist insanlar azalmaya başladı. Tohum satmak yasak olduğu halde bakıyoruz atalık tohumla uğraşan gruplarda insanlar tohum satmaya başladı. İş artık çığırından çıkmaya başladı. Benim gibi bu işe gönül vermiş insanlar var. Bizlerin bulunup desteklenmesi lazım. Nedir bu destek? Bizlere toprak desteği yapılabilir. Çünkü bu iş her toprakta olmuyor özel karışımlar lazım alınan toprağın elenmesi lazım gübresi lazım. Bunun su masrafı var başka masrafları var…”

Şener Bey, tüm bu çalışmaları yetiştirebilmek için yoğun bir efor sarfetmesi gerektiğini, bir karşılık beklemediğini amatör bir şekilde çalışmalarını sürdürdüğünü anlatıyor:

“Sabah altı otuzda evden çıkıyorum, işe gidiyorum ve akşam yedide eve geliyorum. On beş dakika çay saatinde tohum paketleri hazırlıyorum, tohum etiketleri yazıyorum. Hiç istirahatim yok. Akşam ezanına kadar bahçeyle uğraşıyorum, bakımını, bellemesini, sulamasını yapıyorum. Akşam ezanı okununca namazımızı kılıp yemeğimizi yiyoruz. Ondan sonra tohum paketlerini hazırlıyoruz. Ve bundan bir ücret almıyoruz. Ben bu işi amatör olarak yapıyorum. Ve hiçbir şekilde karşılık beklemeden, ülkemize bunu aşılamaya çalışıyorum. Gölde bir damla olmaya çalışıyorum. O bir damlamı şu geçirdiğimiz on yıl içerisinde çoğalttığıma inanıyorum. Türkiye çapında epey kişiye ulaştım ve ulaştırılmasına vesile oldum. Önce kendimin örnek bir kişi olması gerektiğini düşündüm ki insanlar bana bakarak senin yaptığını yapmak istiyorum diye bilsinler. Bu da ticari olmuyor hep gönüllü olarak. Mesela yaptığım toplantıları tohum takas etkinliklerini ben ücretsiz yapıyorum masrafları cebimden karşılıyorum.”

İKİ KİŞİLİK KOCAMAN BİR EKİP

Varlık ailesi, Şener bey ve eşi Saadet Hanımdan oluşan kocaman bir ekip. Şener bey, araştırıyor, ekiyor, belliyor. Üretilen mahsulleri eşi Saadet Hanım pişiriyor, hazırlıyor ve sunuyor… Öyle ki ortaya çok değişik tarifler çıkıyor. Ağaç bamyasının kızartmasını veya dolmasını hiç duydunuz mu? Tahmin ediyorum çoğunuz ağaç bamyasını duymadınız bile. İstiridye kabağının dolmasını yediniz mi? Peki ya tam doksan santim uzayabilen Vietnam salatalığının turşusunu? Saadet Hanım bu ilginç tarifleri nasıl bulduğunu anlatıyor bize:

“Eşim ağaç bamyasından iki tane verdi. Üstünü kestim içi böyle kireç kaymağı gibi onu bir güzel yıkadım temizledim, içini doldurdum ve dolmalarla birlikte pişirdim. İstiridye kabağından da bir yemek denedim. Onu da aynı kabak gibi dolmasını denedik. Deniyorum böyle şeyleri ve yeni tarifler ortaya çıkıyor. Ne yapabilirim bunları diyerek mutfakta değişik tarifler ortaya çıkartıyoruz. Vietnam salatalığının turşusunu denedim ama yemeğini denemedim daha.”
Şener Bey araya giriyor ve “Yemeğini bir moderatör arkadaşımız Hasan Hüseyin Bey eşine denetmiş ama anlat anlata bitiremiyor. Biz de hep bir tohum alma sevdası olduğu için çoğu kez hep tohuma yatırıyoruz bu yüzden yeme şansımız olmuyor.” diyor.

Saadet hanım devam ediyor: “Zaten turşularımı kendim kurarım. Vietnam salatalığından da turşu denedim, güzel oldu beğenildi. Eşim festivallere giderken götürüyoruz denettiriyoruz beğeniyorlar. Bahçede kendimiz yetiştirdiğimiz için mutfakta çok fazla işimiz oluyor. Yazın domates sularımızı konservelerimizi kendimiz yapıyoruz.”
Şener Bey, bahçe işinin bir ekip işi olduğunu ancak en büyük desteği eşinden aldığını vurguluyor: 
“Eşimin bana çok faydası var. Yok dersem yalan olur. Burada bahçeyi beraber yapıyoruz bellemesini fide dikmesini çapasını otunun yolmasını falan birlikte yapıyoruz. Kayınvalidem bile geldiğinde oturduğu yerden otu olarak bize yardım eder. Küçük torunum gelir bizimle beraber bahçe işi yapar. Ama genelde eşimle birlikte.”

DEVAMI YARIN…

Kaynak: Milli Gazete