Sokaklardaki tehlike giderek artıyor. Kuryelik yapan üniversite öğrencisi Ata Emre Akman'ın, 6 suç kaydı olan cani E.Ö. tarafından bıçaklı saldırı sonucu öldürülmesi, Türkiye’deki yargı ve infaz sistemindeki sorunları yeniden gündeme taşıdı. Ceza indirimi, şartlı salıverme ve denetimli serbestlik sayesinde suç dosyası kabarık birçok insan cezaevinde olması gerekirken sokaklarda tehlike saçıyor.

Üniversite öğrencisi Ata Emre Akman'ın, kuryelik yaparken, 6 suç kaydı olan E.Ö. tarafından bıçaklı saldırıya uğrayıp katledilmesi Türkiye'de infaz yasasının bir kez daha tartışma konusu haline gelmesine sebep oldu. Sadece Ata Emre Akman cinayeti değil, son dönemde yaşanan birçok gasp, adam yaralama ve cinayet olayının faillerinin kabarık suç dosyaları ile ön plana biliniyor. Cezaevinde olması gereken suçluların ceza indirimi, şartlı salıverme ve denetimli serbestlik sayesinde dışarıya salınması, suça karşı verilen cezanın caydırıcılığını ortadan kaldırıyor. Cezaevlerindeki doluluk oranın yüksek olması, infaz kanunlarının caydırıcı olmaması ve suçluların rehabilite edilememesi sokaklardaki tehlikeyi artırıyor. Türkiye yargı ve infaz sistemindeki sorunlara ilişkin Millî Gazete'ye özel açıklamalarda bulunan ceza hukukçusu Prof. Dr. Hasan Sınar, önemli değerlendirmelerde bulundu.

“CEZALAR KÂĞIT ÜSTÜNDE KALIYOR, UYGULAMAYA GEÇİRİLMİYOR”

Ceza hukukçusu Avukat Prof. Dr. Hasan Sınar, ülkemizde yürürlükte olan infaz kanuna dikkat çekerek, “Kâğıt üstünde baktığınızda bizim ceza kanunumuza yazılı olan suçlar, herhangi bir gelişmiş ülkenin cezalarından az değil. Karşılaştırmalı hukuka baktığımızda Türkiye’nin ceza kanunlarının çok daha ağır olduğunu görebiliyoruz. Fakat sorun bu cezaların uygulanmasında. Bu cezalar kâğıt üstünde kalıyor, uygulamaya geçirilmiyor. Örneğin Türkiye’de 10 yıl hapis cezasına çarptırılan hiç kimse 10 yıl boyunca cezaevinde kalmıyor. Bırakın 10 yılı, aldığı cezanın yarısını bile yatmıyor. 20 yıl ceza almış bir insanı ertesi yıl yeniden aramızda görebilirsiniz. Bu da ciddi bir sorun anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.

“HİÇBİR HÜKÜMLÜ, ALDIĞI CEZANIN TAMAMI KADAR CEZAEVİNDE KALMIYOR”

Cezaların neden caydırıcı olmadığının sebeplerine değinen Hasan Sınar, “Hiçbir hükümlü, aldığı cezanın tamamı kadar cezaevinde kalmıyor. Bunun iki nedeni var. Bir; infaz kanunundan kaynaklanıyor. Bizim infaz kanunumuz cezasının yarısını yatan birisine şartla salınma hakkı veriyor. Şartla salıverme dünyada da var ama bizdeki şartla salıverme adeta otomatik. Cezaevinde iyi geçinme, iyi halli olma, kurallara uyma vs. bunların hiçbirisine bakılmıyor. Hükümlü cezasının yarısını yatmışsa direkt çıkabiliyor. İki; denetimli serbestlik müessesesinden kaynaklanıyor. Denetimli serbestlik müessesesi, şartla salıvermeden 1 yıl önce kişinin sosyal hayata uyum sağlaması sebebiyle salınma için getirilmiştir. Şartla salıverme ve denetimli serbestlik birleşince 10 yıl ceza almış birisi 3 buçuk, 4 yıl cezaevinde kaldıktan sonra dışarı çıkabiliyor” şeklinde konuştu.

“CEZAEVLERİNDE DOLULUK ORANI ÇOK FAZLA”

Hasan Sınar, “Çünkü ülkemizdeki cezaevlerinde doluluk oranı çok fazla ve bu da bugün yaşadığımız sorunlara neden oluyor. Bir kişi ceza almayacağını bildiği için ya da cezaevinde kalacağı sürenin çok az olduğunu düşündüğü için suç işlemekten çekinmiyor. Şu an Türkiye’de yaşadığımız bu sıkıntının sebebin asıl kaynağı ceza evi doluluğu. Burada tutuklarla ilgili önemli bir durum var. Ülkemizdeki cezaevlerinde yatanların yarısını hakkında kesin hüküm verilmemiş tutuklular oluşturuyor. Bu tutuklular aslında cezaevinde olmaması gereken insanlar. Bir tarafta cezaevinde olması gereken insanlar salıveriliyor, diğer tarafta hakkında kesin hüküm olmayan insanları aylarca, yıllarca tutuklu yargılayan bir sistem var. Neresinden baksan elinde kalıyor” diyerek, Türkiye’deki hukuk sisteminin tezatlığına dikkat çekti. 

“UYUŞTURUCUDAN HÜKÜM GİYMİŞ İNSANLARIN SAYISI DA ÇOK FAZLA”

Hasan Sınar, “Cezaevlerinde doluluk oranı çok fazla. Bunun yarısını tutuklu yargılanan insanların oluşturduğu söylemiştik. Ancak cezaevinde uyuşturucudan hüküm giymiş insanların sayısı da çok fazla. İçişleri eski Bakanı Süleyman Soylu’nun, ‘110 bin torbacıyı içerde tutuyoruz’ şeklinde bir açıklaması vardı. Bu son derece yanlış değerlendirme. Uyuşturucu satıcılığı elbette bir suç teşkil ediyor ama bu sayı neden bu kadar fazla ona bakmak lazım. Torbacı dediğimiz insanların hemen hepsi uyuşturucu bağımlısı ve cezaevindeki uyuşturucu bağımlılarını rehabilite etmek için neredeyse hiçbir şey yapılmıyor. Daha sonra da tutukluluk süresi henüz tamamlanmamış bu uyuşturucu bağımlısı torbacıları salıveriyorsun. İşi yok, sicili bozuk ve uyuşturucu bağımlısı bir adam çıkınca ne yapacak? Kaldığı yerden devam edecek” dedi.

“OTOMATİK OLARAK 3 YILDA BİR AF ÇIKARTILIYOR”

Hasan Sınar, “Türkiye infaz sistemi bataklığı kurutmak yerine sinek avlamaya devam ediyor. Kimse sorunun köküne inmeye çalışmıyor. Sonra da cezaevleri sürekli dolu oluyor. Böyle olunca otomatik olarak 3 yılda bir af çıkartılıyor. Son olarak 2017 yılında, 2020 yılında ve 2023 yılında af çıkartıldı ve şimdi yeniden konuşuluyor. Yakın zamanda örtülü bir af kanunun daha gelmesi söz konusu. Bu hiçbir şeye çare olmuyor. Tam tersine cezasızlık algısının yerleşmesine neden oluyor. Sonuç olarak Türkiye’deki infaz sisteminin caydırıcılığı kalmadı. Bunun karşısında kısa vadede ön görebileceğimiz bir çözüm de yok. Zihniyet değişikliği gerekiyor” dedi.

İlk Kez Okuyacaksınız: FETÖ'nün Teknik Nakavtı, Emniyete Verilmeyen 20 Bin Kişilik ByLock Listesi... İlk Kez Okuyacaksınız: FETÖ'nün Teknik Nakavtı, Emniyete Verilmeyen 20 Bin Kişilik ByLock Listesi...

Kaynak: Milli Gazete / Onur Şehmus Şahin

Editör: Ahmet Kacır