Karar gazetesi yazarı Mehmet Ocaktan, bugün kaleme aldığı yazısında  Altılı Masa'nın çok önemli bir görevi bulunduğunu belirterek, "Madem ortak politikalar konusunda mutabakat sağlanmıştır, şimdi liderler yoğun bir mesai harcayarak ‘güçlü’ bir aday üzerinde uzlaşıp 30 Ocak’ta adayı da açıklayarak resmen seçim startını başlatmalıdırlar." ifadelerini kullandı.

Öte yandan Ocaktan, altılı masa adayının kısa süre içerisinde açıklanmaması dahilinde ise itidar tarafından yapılacak olan algı operasyonlarının açık hedefi haline geleceğini ifade etti.

Ayrıca iktidarı kazanması durumunda seçilen cumhurbaşkanının altı siyasi partinin belirlediği temel ilkeler doğrultusunda hareket etmesi gerektiğini kaydeden Ocaktan, "Ama bu, seçilen cumhurbaşkanı her icraatında dönüp Altılı Masadaki liderlerin görüşünü, hatta imzasını almak gibi bir garabet anlamına da gelmiyor. Ayrıca mevcut sistem dikkate alındığında uygulanması da imkansız…" ifadelerini kullandı.

Kral değil ama dirayetli aday

Altılı Masa’nın son toplantısından çıkan ortak bildiri hem toplumdaki beklentilerin karşılanması, hem de Türkiye’nin temel sorunları konusundaki çözüm iradesinin netleşmesi açısından son derece önemli.

Toplantı bir kez daha ortaya koydu ki altı siyasi partinin şu saatten sonra herhangi bir yan çizme ya da U-dönüşü yapma imkanı kalmamıştır.

Ayrıca altı lider de özellikle son dönemdeki kritik konularda adeta tek parti gibi davranarak siyaseten kararlı bir davranış sergilemişlerdir. Bildirideki şu ifadeler bunun en önemli göstergesidir.

-Ekrem İmamoğlu hakkında verilen ve siyaset yasağını da içeren ceza hükmü, yargının siyasallaşmasının son çarpıcı örneği olmuştur. Yargının siyasallaşması karşısındaki tutumumuzu Saraçhane’de sergilediğimiz dayanışmayla bir kez daha göstermiş olduk.

-Son aylarda gündemde yer alan başörtüsü konusunu da son derece samimi bir istişare ortamı içinde ele aldık. 12 Eylül’ün darbeci ve 28 Şubat’ın vesayetçi zihniyetinin eseri olan ve milyonlarca kadının hayatını karartan bu çağdışı yasağın bir daha gündeme gelmesini engelleyecek hukuki bir teminatın sağlanması konusunda tam bir mutabakata sahibiz.

-Erken seçim konusunda ortak tutumumuz açıktır: Geçen sene bir siyasi mühendislik çabası olarak devreye sokulan seçim sistemi ile yapılacak hiçbir erken seçime destek vermeyeceğiz.

Geçiş Süreci Yol Haritasını ve Ortak Politikalar Metninin 30 Ocak’ta açıklanacağı belirtilen metinde, aday için ‘istişarelere başlıyoruz’ ifadesinin yer alması ‘masa’ya olan güveni tazelemiştir.

Şu an itibariyle masanın önünde çok önemli bir görev bulunuyor, madem ortak politikalar konusunda mutabakat sağlanmıştır, şimdi liderler yoğun bir mesai harcayarak ‘güçlü’ bir aday üzerinde uzlaşıp 30 Ocak’ta adayı da açıklayarak resmen seçim startını başlatmalıdırlar. Zira aday meselesinin sürüncemede kalması, hem masayı iktidar cenahının algı operasyonlarına açık hale getirir hem de toplumdaki beklentileri zayıflatır.

Unutmayalım, Altılı Masa son toplantısıyla güçlü bir rüzgar yakaladı, bu rüzgar devam ettiği müddetçe Cumhur İttifakı’nın bu seçimi kazanması mümkün gözükmüyor. Ancak Altılı Masa için de her şey bitmiş ve seçim garantilenmiş değil. Eğer masa ‘güçlü’ bir adayda ittifak edip tek ses haline dönüşemezlerse, onların da işi hiç kolay değil.

İşte en kritik eşik de burası… Açıkçası son günlerde ‘masa’dan yükselen bazı sesler dikkate alındığında endişeye kapılmamak mümkün değil. Toplumun ‘güçlü aday’ beklediği bir süreçte, ortak bir nitelik taşımasa da “Kral seçmeyeceğiz, bütün partiler birlikte yöneteceğiz” şeklindeki bazı değerlendirmeler kelimenin tam anlamıyla bir zaaf göstergesidir.

Tekrar tekrar hatırlatmakta yarar var, şu anda geçerli olan sistem Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemidir, muhalefet kazandığı taktirde ülkeyi bu sistemle yönetecektir. Ve bu sistemde tek yetkili cumhurbaşkanıdır… Evet bir kral seçmeyeceğiz, ama unutmamak gerekiyor ki seçilecek olan adayı şimdiden zayıf gösterecek bu tür değerlendirmede bulunmak toplumda kafa karışıklığına yol açabilir.

Evet Altılı Masa, mevcut sistemin otoriter zihniyet yapısını değiştirmek için kurulmuştur. Bu yüzden de şeffaftır, ülkedeki hukuksuzluklara son vermek, yolsuzlukları, rüşveti, liyakatsizliği ortadan kaldırmak ve ekonomik krizi bitirmek üzere bütün farklı siyasi kimliklerini bir tarafa bırakarak ortak bir mutabakat sağlamışlardır. Millete güven veren de bu birlikteliktir.

İktidarı kazanmaları halinde elbette seçilen cumhurbaşkanı, altı siyasi partinin belirlediği, mutabık kaldığı temel ilkeler doğrultusunda hareket edecektir, zaten bunun aksini düşünmek de mümkün değildir.

Ama bu, seçilen cumhurbaşkanı her icraatında dönüp Altılı Masadaki liderlerin görüşünü, hatta imzasını almak gibi bir garabet anlamına da gelmiyor. Ayrıca mevcut sistem dikkate alındığında uygulanması da imkansız…

Hemen hatırlatalım, özellikle seçim sürecinde “Aday önemli değil, biz yöneteceğiz” şeklinde bir söylemi dillendirmek milletin hiç hoşuna gitmeyecektir. Dahası böyle bir söylem, iktidar cenahına söylem üstünlüğü kazandırır ki herhalde hiçbir muhalefet partisi böyle bir durumu istemeyecektir. Nitekim Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “Bunlar iki de değil, 6 başlı yürütme peşinde koşuyor, bunlar kendi kaoslarını oluşturmaya çalışıyor” diyerek şimdiden bir söylem dili oluşturmaya başladı bile…

Artık muhalefet hiç zaman kaybetmeden güçlü ve dirayetli bir adayla milletin huzuruna çıkmak zorunda.