Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başbakanlığı dönemindeki danışmanlarından gazeteci yazar Akif Beki bugünkü yazısında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne ilişkin olarak “Yeni sistem, halkın sofrasını zenginleştirmedi, fakirleştirdi” diye yazdı.

Karar gazetesi yazarı Akif Beki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2015’de kişi başı gelirin 15 bin doların altında kalmasını o zamanki yönetim sistemine bağladığını hatırlatan Akif Beki “Sistem değişti, ne yetki istendiyse millet verdi, 2018’den beri de uygulamada. Üzerinden 4 yıl geçti. Fakat kişi başı milli gelir iyiye gitmedi, daha da kötüye gitti. 2013’te, parlamenter sistemdeyken 12 bin 500 dolar seviyesine gelmişti. Bugün 2022’de, resmi rakam hala 10 bin doların altında.” ifadelerini kullandı.

Akif Beki’nin “Sistem karın doyurmuyorsa” başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:

“Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomideki sorunları sisteme bağladığında inanan millet, aynı şeyi muhalefet söylediğinde mi inanmıyor?

Öyleyse bile mesele, millete ne söylendiğinde değil demektir. Kimin söylediğindedir.

Millet geçim derdindeyken muhalefet, sistemin derdine düşmekle eleştiriliyor.

İktidarın kaybettiği oyları, güya bu sebeple muhalefet partileri kazanamıyormuş. Yani sisteme taktıkları için.

Oysa denetlenemeyen bir başkanlıkla mı parlamenter sistemle mi, kanunla mı kararnameyle mi, Meclis’le bölüşerek mi Meclissiz mi, kontrollü güçle mi kontrolsüz mü yönetildikleri, kimin umurundaymış.

Seçmenin duymak istediği sözler, bunlar değilmiş.

Anketler de gösteriyormuş; Erdoğan’ın başarı puanı, yeniden yükselmeye başlamış.

İktidar oylarındaki toparlanma, başka neyle açıklanabilirmiş.

Gidecek yer bulamayan oylar, geri dönüyormuş. Çözerse yine bu iktidar çözer diye. Seçmenin umudu hala iktidardaymış.

Muhalefetin değiştirmesi gereken şey, işte buymuş. Sistem filan değil.

Demokrasi ve hukuktaki kötüleşmeler, halkın öncelikleri arasında çok gerilerde kalıyormuş.

Bütün yetkilerin bir kişide, tek elde toplanmasını dert edecek hali yokmuş halkın.

Boş tencerelere, mutfaktaki yangına rağmen iktidar, kamuoyu desteğini koruyor. Ve bu, muhalefet partilerinin seçmene umut verememesiyle ilgili. Öyle mi?

Oylarını bekledikleri ölçüde büyütemedikleri, iktidarın oy kaybından istedikleri kadar yararlanamadıkları ortada.

Ama muhalefetin, oy bakımından yerinde saydığı söylenebilir mi?

Yoksullaşmanın oylara etkisinin sınırlı görünmesine gelince. Tek nedene indirgeniyor: Ekonominin hangi sistemle, nasıl yönetildiğiyle ilgisini, halkın satın almaması.

O kadar basit mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha geçen hafta şöyle dedi:

“Döviz kurundaki, faizlerdeki, enflasyondaki dalgalanmalar yaşadığımız geçiş sürecinin bedelleridir.”

Bugünkü sisteme geçmeden önce de aynı gerekçeyi öne sürüyordu.

2015’te, kişi başı milli gelirde 15 bin dolar hedefinin yakalanamamasından sistemi sorumlu tutmuştu. Sistemdeki ciddi sıkıntılardan kaynaklandığını, sistemin engellediğini söylüyordu.

Sistem değişti, ne yetki istendiyse millet verdi, 2018’den beri de uygulamada.

Üzerinden 4 yıl geçti. Fakat kişi başı milli gelir iyiye gitmedi, daha da kötüye gitti.

2013’te, parlamenter sistemdeyken 12 bin 500 dolar seviyesine gelmişti. Bugün 2022’de, resmi rakam hala 10 bin doların altında.

Yeni sistem, halkın sofrasını zenginleştirmedi, fakirleştirdi.

İktidar, sıkıntıları bu kez de geçiş dönemine bağladığında halk yine inanıyor, dişini sıkıp desteklemeye devam ediyor...

Ama muhalefet, ekmeğini bilakis bu sistemin azalttığını söylediğinde kimse inanmıyor, oy vermeye ikna olmuyor. Öyle mi?

Sistemin aç bıraktığına inananlar, karın doyurabileceğine inandırılamıyorsa sorun, sistem değişikliği önerisinde değildir. Başka yerlerdedir.”