Korkusuz gazetesi yazarı Can Ataklı dün kaleme aldığı yazısında, “Erdoğan ne pahasına olursa olsun seçimleri kazanabileceği bir ortam yaratmak zorundadır.” demişti. Can Ataklı, bugünkü yazısında da asgari ücret, memura zam oranı, EYT, 3600 ek gösterge ile ilgili yorumlarını sürdürdü. Can Ataklı, “Erdoğan’ın söylediği kadarı ile bu kez asgari ücret daha öncekilerin “fevkinde” yani çok çok üstünde olacak. Beklentiler en az 4 bin lira. Ancak birçok kişi Erdoğan’ın bu rakamı daha da yukarı çekebileceği görüşünde. Bunun yanında memurlara yüzde 30’un üzerinde zam geliyor, emeklilere de aynen böyle olacak. Ayrıca 3600 gösterge kapsamı genişletilecek; öğretmenler kapsama alınacak, EYT’lilerin durumu ele alınacak, doktorlara ve sağlık personeline seyyanen zam düşünülüyor. Kısacası saray, para musluklarını sonuna kadar açıyor çalışanlar için.” diye yazdı.

Bütün bunların baskın bir seçimin habercisi olduğu görüşünü dile getiren Can Ataklı “Geldik mi Olağanüstü Hal’e” başlıklı yazısının bir bölümünde şunları yazdı:

“Yanı sıra küçük ve orta boy işletmelere çok düşük faizle işletme kredisi verileceği, borç faizlerinin silineceği, cezaların düşürüleceği de söyleniyor.
Bütün bunlar baskın bir seçimin habercisidir.
Ancak bu köşeyi sürekli izleyenler, para musluklarının açılmasının hiperenflasyona neden olacağını, böyle bir ortamda düşük faiz yüksek kur sisteminin yönetilemeyeceğini, bu durumda çok sert bir yönetime ihtiyaç duyulacağı ve bunun için OHAL ilan edilmesinin kaçınılmaz olacağı görüşlerini sıklıkla dile getirdiğimi bilirler.
Nitekim bu görüşüm pek çok ülkedeki şirketlere ekonomik raporlar hazırlayan dünyanın saygın bankalarından Nomura’nın son yayınladığı Türkiye raporunda da geçiyor.
Saray yönetimi, açmazın farkında mutlaka.
Yapılacak ilk normal seçimde tamamen yok olacağını biliyor.
İktidar seçimi kaybetmekle kalmayacak, çok ağır biçimde hesap da verecek.
O halde, iktidarın bitmemesi gerekiyor.
Bunu halletmenin görünün tek yolu var;
“OHAL ilan etmek, zaten askıya alınmış olan hukuk ve demokrasiyi bu kez anayasaya uygun biçimde tamamen ortadan kaldırmak, muhalefeti tek kişi bile ayakta bırakmadan ezmek, hemen bir seçime gitmek, koşulları iktidarın seçimi kazanmasına uygun biçimde oluşturmak ve sanki demokratik olarak yeniden seçilmiş gibi yola devam etmek.”
Bu belki ben yazıp anlattıkça pek çok kişiye bir spekülasyon, bir olmayacak öngörü gibi geliyordu belki.
Ancak önce Japon bankasının raporu geldi.
Ardından çok daha önemli bir gelişme oldu.
İzzet Özgenç isimli bir hukukçu dün şu Tweet mesajını paylaştı;
“Türk Lirası’nın yabancı paralar karşısındaki süregelen değer kaybı, “AĞIR EKONOMİK BUNALIM” sonucunun ortaya çıkacağı süreci başlatmıştır. Bu nedenle kaçınılmaz görünen ağır ekonomik bunalım sebebiyle OLAĞANÜSTÜ HAL ilanına (Any., m. 119), toplum olarak hazırlıklı olmamız gerekir.”
Elbette “Kim bu İzzet Özgenç, o yazmışsa ne olmuş yani?” diye sorabilirsiniz.
İzzet Özgenç, sarayın en önemli “görünmeyen” isimlerinden.
Kamuoyu kendisini muhtemelen hiç tanımaz ama Erdoğan’ın çok yakınında.
Yaptığı iş şu: Çıkmış ya da çıkacak kanunları önceden incelemek ve Erdoğan adına bunlara onay vermek.
Şimdi bu kişi resmi söylemin dışında bir “Ekonomik bunalımdan” söz ediyor ve çıkış için büyük harflerle yazdığı “olağanüstü hal” ilanını öneriyor.
Bu kişinin böyle bir açıklamayı tek başına, Erdoğan’a söylemeden, hatta onu bu konuda ikna etmeden atabileceğine inanmamız mümkün değildir.
Demek ki “olağanüstü hal” geliyor.
Ama eş zamanlı olarak da “Hodri meydan” çağrısı ile baskın seçim de ilan edilecektir.”