Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mesut Doğan, düzenlediği basın toplantısı ile değerlendirmelerde bulundu. Doğan, yaklaşık 2,5 milyon öğrenciyi ilgilendiren YKS'nin 25-26 Temmuz tarihlerinden 27-28 Haziran’a çekilmesinden, Türkiye'nin ekonomik durumuna dair eleştiri ve önerilerde bulundu. 

Öğrencileri ilgilendiren Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın (YKS) 25-26 Temmuz tarihlerinden 27-28 Haziran'a çekildiğini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından dün gerçekleştirilen kabine toplantısı sonrasında açıklandı.

TALEPLERE KULAK ASMADAN NASIL BÖYLE KARAR ALIRSINIZ?

Son dakika alınan değişiklik kararına birçok çevreden tepkiler geldi. Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mesut Doğan, alınan karara ilişkin, “Üzülerek ifade etmeliyim ki alınan bazı kararları dinlerken iktidarda bir kafa karışıklığı,  bir ciddiyet eksikliği, ben yaptım oldu mantığı hissettim. Düşünün 2,5 milyon gencimizi ilgilendiren ve onların geleceğini direk etkileyecek olan sınavla ilgili bir karar alınıyor ama bu karar alınırken onların psikolojileri hiç düşünülmüyor. Beklentileri umursanmıyor. Dün panik havasında alınan kararın bedelini gençlerimiz ödüyor. Milyonlarca gencimiz eğitim hayatları boyunca bu sınav için hazırlanıyor, emek harcıyorlar, aynı şekilde onların aileleri yıllarca emek, para, zaman harcıyorlar bu sınav için. Olacak iş midir Allah aşkına. Eğitim camiasının, velilerin, öğrencilerin taleplerine kulak asmadan nasıl böyle bir karar alırsınız?” dedi.

YIPRATTIĞINIZ GENÇLERİ BU YANLIŞ KARARLA MAĞDUR ETMEYİN

İktidarın eğitimi sistemini yap-boz usulüyle bugüne kadar mahvettiğini belirten Doğan, “Sayın Ziya Selçuk, iktidarınızın 7. Milli Eğitim Bakanı, bugüne kadar 20'ye yakın eğitim sistemi değişikliği yaptınız, sınav isimleri A'dan Z'ye nerdeyse tüm harfler kullanılarak defalarca değişti, şimdi de bir sınavın tarihi 2 ayda 3 kez değiştiriyorsunuz. Bu gençler, bu sene sınava girecek öğrenciler, siz iktidara geldiğinizde doğmuşlardı 18 yıldır uyguladığınız eğitim politikası ile zaten yıprattığınız bu gençleri bir de böylesine yanlış alınan kararlarla mağdur etmeyin.” ifadelerine yer verdi.

MASKEDE FİKİR DEĞİŞİKLİĞİNİZİN SEBEBİ NEDİR?

Maske satışına fiyat sınırıyla yeniden izin verilmesine de değinen Saadet Partili Mesut Doğan, şöyle konuştu:

“Normalleşme sürecinin bir parçası olarak, bugüne kadar piyasada satışına izin vermedikleri cerrahi maske ve bez maske satışına, halkın kolayca ulaşabileceği yerlerde izin vermeyi planladıklarını söyledi Sayın Cumhurbaşkanı. Hâlbuki daha iki gün önce Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Maske satışına izin verilebilir mi?" sorusuna, "Hayır, şu anda maskenin ücretle, parayla satılması gündemimizde yok. Ücretsiz olarak bütün vatandaşlarımıza maskeler dağıtılmaya devam ediyor, bundan sonra da devam edecek. Bu konuda devletimiz bütün tedbirleri aldı. Üretim noktasında maske sıkıntımız yok." diye yanıtlamıştı.
Öncelikle alınan bu kararın olumlu bir adım olduğunu düşünüyorum. Ama öğrenmek istediğimiz şey inatla direndiğiniz bir konuda fikir değişikliğinizin sebebi nedir? İlk günlerde bu düşünceyi dile getirenlere ısrarla karşı geliyor uygulayanları cezalandıracağınızı söylüyordunuz. Ne değişti. İlk kararınızı uygulama becerisi göremediğinizden dolayı zarar gördüğünüzü mü düşündünüz. Zaten işin püf noktası tamda burası.

BÖYLE BİR ANLAYIŞIN ÖMRÜ UZUN OLMAZ

Ak parti iktidara geldiğinden beri tüm olaylarda maalesef iktidarını korumayı her şeyden daha çok önceledi. Bu durum her dönem siyasetinde davranış bozukluğu oluşturdu. İktidarda kalma uğruna dün kavga ettikleriyle bu gün bir araya geldi. Dün beraber olduklarıyla bu gün kavga etti. Kazanmak için her yolu mubah gördü. İktidarda kalma uğruna küresel güçlerin hoşuna gidecek icraatlar yapılırken, kendisine oy verenlerin sadece hoşuna gidecek sözler söylendi nutuklar atıldı. Düşünün böylesine zor bir dönemde ekonomik olarak beklentilere cevap veremediği halde muhalefetin yardım toplayıp yardım dağıtmasına tabiri caizse engel olma girişimlerinde bulundu. Yani şunu demek istiyordu. Benim fakirime benden başkası yardım edemez. Benim fakirim benden başkasının kendini doyuracağını görmemeli ve ona meyletmemeli. Böyle bir anlayışın böyle bir yaklaşımın ömrü uzun olmaz.”

GARANTİLİ HASTANELERİN DEVLETE YÜKÜ 3 AYDA 103 MİLYAR TL ARTTI

Esnafın, tüccarın, işçinin, memurun, köylünün, emeklinin, gencin herkesin endişeli olduğunu savunan Doğan, “Görmek istemeseniz de bu endişenin kaynağı virüsten çok ekonomik sorunlar. Bakın bir hafta önce 25 yaşında bir gencimiz yakıt istasyonundan parası olmadığı için cep telefonunu emanet bırakarak aldığı 10 TL benzinle kendini yakarak intihar etti. Vallahi böyle bir olayın yaşandığı ülkede zerre miktarı vicdanı olan yetkililer geceleri uyuyamamalı. Bu bir feryattır. Bu bir çığlıktır. Bu bir uyarıdır. Sonra çıkıyor diyorsunuz ki biz bize yeteriz. Biz bize yetemiyoruz arkadaş. İşte toplanan para ortada 1,9 milyar. Yani 5 günlük faize ödediğimiz para miktarı. Son 3 ay içinde doların yükselişi nedeniyle borç yükümüz 550-600 milyar arttı. Sadece, hazine garantili 19 şehir hastanesinin devlete olan yükü son 3 ay içerisinde kur farkı nedeniyle 103 milyar TL daha arttı yani bu sürece ayırdığın para kadar. Bu hesaplarda hazine garantili köprüler yok, havaalanları yok.

BİZ BİZE YETEMİYORUZ ÇÜNKÜ BECERİKSİZLİK VAR

Kimse kusura bakmasın. Biz bize yetemiyoruz. Biz bize yetemiyoruz çünkü adaletsizlik var. Biz bize yetemiyoruz çünkü israf var. Biz bize yetemiyoruz çünkü yolsuzluk var. Biz bize yetemiyoruz çünkü beceriksizlik var. Biz bize yetemiyoruz çünkü gaflet var. Biz bize yetemiyoruz çünkü üretim yok, istihdam yok, yatırım yok. İnanın böylesine muhteşem özelliklere sahip bir ülkede işsizlikten, geçim derdinden, ekonomik sorunlardan konuşurken üzülüyoruz, sıkılıyoruz. Bizdeki potansiyelin onda birine yüzde birine sahip olmayan ülkelerde insanlar refah içinde yaşarken biz bu şartlarda bir hayat sürmek zorunda değiliz.

RANT EKONOMİSİNİ TERK EDİP ÜRETİM EKONOMİSİNE GEÇİN

Bir defa iktidar kim olursa olsun şu iki hususu iyi bilmeli. Bu ülkede yaşayan herkes bu ülkenin bir ortağıdır ve var olan tüm nimetlere ortaktır. Devletin görevi de bu nimetleri adil bir sekil de paylaştırmaktır. İki üretim yapmayan hiçbir toplum ayakta duramaz. Biz bize yetmek istiyor isek bir an önce borca dayalı faiz, döviz, borsa üçgeninden oluşan rant ekonomisini terk edip yatırım, üretim, istihdamdan oluşan reel ekonomiye geçmek zorundayız.” diye konuştu.

Kaynak: Milli Gazete / Emre Gürbüz