ParaAnaliz yazarı Güldem Atabay: ''Enflasyon yükseliyor; merkez bankası ne yapar?'' başlıklı bir yazı kaleme aldı. Atabay, yazısında faiz düşerse enflasyonda düşer mantığının yanlışlığını gündeme taşıyarak şunları kaydetti:

Bu sabah açıklanan Şubat ayı enflasyon verileri içinde dikkat çeken ilk bakışta aylık tüketici fiyatları (TÜFE) enflasyonunun beklentiden daha iyi gelmesi olsa da, asıl dikkat çekmesi gereken genel olarak enflasyondaki yükselişin devam etmekte oluşu.

Şubat ayında TÜFE enflasyonu yıllık bazda %12,15’ten %12.37’ye yükselmiş durumda.  Alt sektörler itibarıyla, giyimde mevsimsel düşüşlerin manşet seviyesini aşağı çeken yönü bilindiği üzere kalıcı değil.  Gıda, eğitim, kira ve tütün fiyatlarındaki yıllık artış seviyeleri genel enflasyonun seyrinin nasıl yukarı olduğu konusunda fikir verici. Diğer yandan, çekirdek enflasyonda aydan aya izlenen artış da devam etmekte.  B endeksinde yıllık %10,93’ten %11,1’e çıkış ve tabi C endeksinde  %9,88’den %9,97’e yöneliş azar azar gibi görünse de, sene sonunda TÜFE enflasyonunun resmi beklenti olan %8,2’ye yönelmekten henüz çok uzak olduğunun habercileri.

Diğer yandan üretici fiyatları endeksinin alt kalemlerinde koronavirüsün küresel ekonomide neden olacağı yavaşlama korkuları beraberinde gerileyen petrol fiyatları hariç, neredeyse diğer tüm kalemlerde izlenen artışlar lira değer kaybedince nasıl da enflasyonist baskıların oluştuğunu bir kez daha gözler önüne sermekte.

Geçtiğimiz tüm sene boyunca, kur krizi sonrası bir yandan daralan iç talep bir yandan yüksek faizin yardımıyla istikrarlı bir seyir izleyen Türk lirasının yardımı ile TÜFE enflasyonu %25’le zirve yaptığı 2018 sonbaharından 2019 sonbahar başında tek haneye gerilemişti.  Ve bildiğimiz üzere, Temmuz 2019 sonrası gerçekleşen hızlı faiz indirimleri ve kamunun olağanüstü harcama desteği ile iç talep hareketlenirken, enflasyon da sene sonunda yeniden çift haneye yükselmişti.

2019 son çeyrekte kaydedilen %6 büyüme, PMI verilerinin, dış ticaret detaylarındaki rakamların bize anlatmakta olduğu agresif şekilde ittirilen büyümenin 2020 ilk iki ayında da devam etmekte olduğu.  Suriye, koronavirüs, lirada değer kaybı derken, büyüme performansının yılın ikinci yarısında zayıflaması kaçınılmaz.  Kaldi k, Suriye tansiyonu yüksek seyrederse, 2020 son çeyrekte yeniden resesyona dönme olasılığı da ufukta belirmiş durumda.

Fakat, ilk yarı boyunca, büyümeye devam, faiz indirimleri ve kiranın değer kaybı birleşimi, bize enflasyonda yükselişin devam edeceğini net olarak anlatmalı.  Talep varken, artan maliyetler emin olun hiç bekletilmeden son fiyatlara yansıtılacak.

Enflasyon %12,4’te iken böyle bir ortamda politika faizini %10,75’e çekmiş bir merkez bankasının elbette faiz indirmesi düşünülemez.  Ama biz düşünebiliriz.  Çünkü, geçtiğimiz Temmuz ayından bu yana para politikası tarafında izlediğimiz adımlar, tam da bu mesajı vermekte.

Merkez bankası başkanı faiz indirmek için değiştirilmemiş olsaydı bile faizler indirilmeye başlanacaktı.  Bu nedenle ilk faiz indirimi adımları merkez bankacılığından umulan temkinlilikte olmasa da piyasalarda, lira üzerinde hasar yaratmadı.  Ancak, tek haneye düşen manşet TÜFE ne zaman çift haneye yeniden yöneldi ve faiz indirimleri devam etti… İşte orada zaten lirada değer kaybı başladı. Çünkü sayın Cumhurbaşkanımız faizlerin inmesini istemekteydi ve hedef %5 büyümenin üzerine de çıkmak niyetindeydi.

Gelinen aşamada TÜFE enflasyonu %12,15 iken faiz indirmiş bir merkez bankası neden %12,4 olunca indirmeye devam etmesin? Hedef belli. %10,75 yeterli düşüklükte bir faiz seviyesi değil iktidar açısından.  %10’un biraz altı psikolojik olarak memnuniyet verici olacak.  Ekonomik olarak ne işe yarayacağı tartışılır olsa da.  Bu nedenle, kira değer kaybetmişi, enflasyonist baskılar artacakmış; pek öncelikli endişeler gibi görünmüyor faiz indirerek enflasyonu kontrol altına alabileceğini anlatanlar açısından.  gerçekler ne kadar farklı olsa da, Suriye’de izlenen genel yaklaşımın, ekonomi yönetiminde izlenmemesi için bir neden bulmak zor.

Başlıktaki sorunun cevabına gelirsek… Büyümenin özellikle ikinci yarıda zaten yavaşlayacağı ortamda, küresel büyük merkez bankalarından koronavirüsle mücadele için bir adım beklenirken, ya da en azından parasal sıkılaştırma gündemden makul uzunlukta bir süre için çıkmışken, politik baskılar artarken ve işsizlik iktidara baskı yaparken; enflasyonist baskılar artmış ya da lira değer kaybetmiş yine öncelikli olamayacaktır.  Merkez bankasının adımları daraltarak da olsa, belki bir toplantıda faiz indirimini ıskalayarak da olsa, verilen hedefe ulaşmak için fırsat bekleyeceğini görmek gerek.  O da mevcut %10,75 %9,75’e kadar indirmek. Bu arada enflasyonun %13-15 bandında çıktıktan sonra %13lerde takılı kalabileceğini de öngörmek mantıklı görünüyor.

Kısaca, evet merkez bankası faiz indirimlerine devam edecek gibi görünüyor buradan bakınca.  veriler açıklandıkça, başta enflasyon, cari açık ve maliye politikasında bu politikanın yaratmakta olduğu dengesizlikleri ziyadesiyle tartışıyor olacağız.

GA.