DOLU BAŞAKLAR OLMAK GEREK!









İnsanlar başaklara benzer ; içleri boşken başları havadadır. Doldukça eğilirler Rabbim içi imanla dolup başı edeple yerde olan kullarından bizi eylesin inşallah….

Din duygusu insanda doğuştan mevcuttur. Sadece bu duyguya dayanarak dünyadaki varlık sebebimizi ve görevlerimizi, Allah’ın emir ve yasaklarını bilmiş olmamız mümkün olmazdı. Allah bu konuları aydınlatmak için peygamberler göndermiş onlar aracılığı ile biz insanlara ulaştırmıştır.

“Allaha itaat edin peygambere itaat edin işlerinizi boşa çıkarmayın.’’( Muhammed süresi 33)

Dünya üzerinde yaşayan müslümanları üç grupta toplarsak;

1.grup : İslamı kurallarını doğru dürüst bilmezler. Tüm dünyada çoğunluktadırlar. Kandırılmaya uygundurlar.3 -5 ayet hadis ile gözleri boyanıp biraz sükse biraz gösteriş ile kolayca ikna edile bilirler. Çünkü araştırmak onlara zor gelir. Hazıra konmak kolaydır. Tembellik çekicidir. Kadercilik ön plandadır.

İslam düşmanları aman Müslümanlar gelişir diye korktuklarından yıllarca dur durak bilmeksizin çalışmış planlar yapmış planlarını her zaman bu grup üzerinde uygulamış ve başarıya ulaştırmıştır.

Neden dünyanın gelişmiş ülkeleri Müslüman ülkeler değil? sorusundan başlanmalıdır.

Gerçekten de neden Müslüman ülkeler gelişmiş değil?

Halkı cahil, pis pasaklı olduğu için mi? Yoksa bu hale getirildiği için mi?

Yahudiler neden hemen hemen her alanda iyiler?

Çok zeki oldukları için mi; yoksa başkalarının zekasını kullanmasını bin bir entrikayla engelledikleri için mi?

Mesela Yahudiler başkalarını niye kendilerine faizle borçlandırırken kendi aralarında faiz alıp vermezler?

Çok dindar oldukları için mi; yoksa diğer devletlerin ekonomilerine darbe vurmak, insanlarını fakirleştirmek için mi?

Sorun şu ki; İslam düşmanları, aman Müslümanlar gelişirler de bizim dünya üzerindeki hükmümüz biter korkusuyla yıllarca dur durak bilmeksizin çalışmış, plan yapmış, planını uygulamış ve başarıya ulaşmıştır.

Müslümanlarsa bu sırada derin bir uyku uyumaktaydılar. Belki de hala uyuyorlar bilemiyorum.

Temennim maymunun gözünü açması…..

İnanmadığı halde kendini mümin gösteren münafıklarının en büyük hedef kitleleridirler.

Münafıklar İslam toplumu için kafirlerden daha tehlikelidirler. Zira iki yüzlü olduklarından tanınmaları mümkün değildir. İçten içe Müslüman toplumun huzur ve düzenlerini bozarlar.

2. grup: İslami biraz bilirler daha mantıklı hareket ederler. Sayıları pek azdır. Ancak inandırıcı deliller gösterirseniz inanırlar.

En genel anlamıyla din insanın temel güvensizliğini aşması için toplumda yerleşmiş bir kurumdur. Din insan hayatının her yönünü kuşatır. Bu yönüyle İslâm dini, insanın hayatta karşılaştığı durumlara cevaplar sunan ve ona nasıl yaşaması gerektiği hususunda yol gösteren ilâhi bir sistemdir.

Şuurlu Müslüman iç dünyasının farkında olmaya özen gösterir. Farkında olduğu her şeyi hesaba katarak, niyetinin doğrultusunda stratejik olarak hareket eder. Müslümanların misyonu fevkalade önemlidir. Kur’an bu misyonu şöyle ifade eder “Siz, insanlar için ortaya çıkarılan, doğruluğu emreden, fenalıktan alıkoyan, Allah’a inanan hayırlı bir ümmetsiniz.”(Ali imran süresi 110 )

Cemiyet olarak güven duygusuna erişebilmek için, önce kendi benliğimizi bulmamız gerekir. Kendi benliğini bulan, kendi değer yargılarına sahip milletler, içinde bulundukları sıkıntılar ne kadar büyük olursa olsun bundan kurtulabilirler. Toplumu ancak nefsinde olanı değiştirme gücüne sahip olanlar değiştirebilir.

Bilinçli müslümanın başkalarına zarar vermesi düşünülemez. Çünkü Rasulullah (s.a.v.)’in ifadesiyle “Müslüman, elinden ve dilinden diğer müslümanların güvende olduğu kimsedir”. İnsan aklıyla düşünüp güdüleriyle hareket etmektedir. Din İnsanın akıl ve güdülerine seviye kazandıran bir sisteme sahiptir. Dine bağlı her insan, dine bağlı olmayanlara nazaran çok daha mükemmel ve kuvvetli bir kişiliğe sahiptir.

Uluslar arası toplum eğitimli Müslümanlar yerine cahil toplumu her zaman ön plana çıkartmıştır.

3.grup: Alimdirler . Kendilerini anlayacak insanları zor bulurlar .Ne söylersen söyle her şeyi Allah’ın Resülun ölçüsüne bakarak yargılayıp bunları çok iyi bildiklerinden kolay kolay inanmazlar.

Halkın yüzde sekseni ehl-i tahkik olmadığı için hakikate doğrudan nüfuz edemez. Ancak âlimlere bakar, onları taklid ederler. Peki, ya âlimler de hakikati bulamamışlarsa?

Eğer âlimler de ifrat ve tefrite düşüyor, yanlış kanaatler içerisine giriyorlarsa, halk da doğruyu bulamayacak, şüphe ve tereddütlerden kurtulamayacaktır.

“Ahir zamanda, âlim ve ilim azalır, cahillik artar. Cahil ve sapık din adamları, yanlış fetva vererek fitne çıkarır, doğru yoldan saptırırlar.” Hadis [Buhari]

Özetle Allah Teala’nın razı olacağı bir insan olmak için iki beslenme kaynağı vardır.:

Allah’ın Kuran-i Kerimi ve resulünün sünnetidir.

Kuran-ı Kerim okumak onu anlamak anlamına gelmez. Dil bilmek ayrı ilim bilmek ayrıdır.

Bunları öğrenmemiz içinde Rabbim bize yarattıklarından farklı olarak akıl vermiştir. Bizde bize verilen bu mükafatı kullanmak için önce mümin, münafık ve kafirleri çok iyi analiz etmeli öğrenmeli , rol modelli olarak Rabbim tarafından ismi yanına yazılmış olan Hz. Muhammed (s.a.v) efendimizi kendimize örnek almaktan geçer.

Müslüman akıllı olmalı, zengin olmalı, sorgulayan, öğrenen, öğreten olmalı her Allah her Resul diyene inanmamalı….