Türkiye’nin özgün koşullarında gelişen bu mesleğin, diğer avukatlardan bir farkı da Avukatlık ücretini bütün Türkiye’nin toplu olarak ödemesidir.
Daha doğrusu vergi verenlerin ödemesidir.

Türkiye’nin yani devletin işlediği insan hakları ihlallerine karşı iç hukuk yolları kapandığında, devlete karşı vatandaşın kendini savunma imkanı kalmadığına başvurulan makam AİHMdir.

Selahattin Demirtaş da aslında devletin memurlarının sebep olduğu ancak devletin muhatap olduğu bu davaları açarak hayatını idame etmiştir.

27 Kasım 2018’de kaleme aldığım “Demirtaş’a Soramadağım Sorular” yazımda, buna dair şu tanımı kullanmıştım :
https://veysidundar.home.blog/2020/09/11/aihm-karari-ve-demirtasa-soramadigim-sorular/
“İnsan hakları avukatı olarak karşılaştığınız ihlallerin size siyaset ilhamı verdiğini geniş kitlelere anlatmakta yeterince başarılı olduğunuzu düşünüyor musunuz?Türkiye halkı ödediği vergilerin insan hakları ihlalleri nedeniyle Avrupalı yargıçlar tarafından mağdur yakınlarına, hem de azımsanmayacak piyango benzeri boyutlarda ödendiğini yeterince biliyor mu?
“Ey Avrupa” söylemi ile perdelenen bu realiteyi en iyi tayin edebilecek kişilerden biri olarak burada daha aktif olunmalıydı der misiniz?”

2019 sonunda Adalet Bakanlığı’na sorulan bir soruya verilen yanıtta, Türkiye’nin son 16 yılda (yani AKP döneminde) AİHM tarafından 295.000.000 TL tazminata mahkum edildiği ifade edilmektedir.
https://tr.sputniknews.com/turkiye/201911101040594418-aihmden-son-16-yilda-turkiye-aleyhine-295-milyon-liralik-tazminat-karari/
Bunun aynı dönemde ortalama karşılığının 100.000.000 Dolar olduğunu hesaplayabiiriz.

Türk vergi mükellefinin cebinden çıkan bu para, mağdur edilen Türk insanının acılarının kefaretidir.
Nereden baksanız çılgınca bir durum bu.
Devletin acı çektirdiği vatandaşının tazminatını başka vatandaşlardan para toplayıp ödemesi…

Kendisi bir insan hakları avukatı olduğu halde, AİHM’İn müteaddit kararlarına rağmen, 3 yılı aşkın bir süredir hapiste kalan Demirtaş’ın durumu, tam da bu yüzden ülkemizin ibretlik durumunu tarif etmektedir.

AİHM yargıcı İzlanda doğumlu ama İtalyan isimli Robert Spano’nun Türkiye ziyaretinin tuhaf yörüngesine bakınca bir başka ibretlik durumu gözlemledik.

Neredeyse dünya gündemine taşınan bir ziyaret oldu bu. İstanbul Baro Başkanı Mehmet Durakoğlu ile yapılan görüşme dışında, iktidarın bileşenleri haricinde resmi bir programı yoktu uluslararası yargıcın.

Mithat Sancar’ın da açık bir mektupla eleştirdiği Spano’ya bu programı yapanın, AKP’li eski vekil Cüneyt Yüksel’in kardeşi de olan, AİHM nezdindeki yargıcımız Saadet Yüksel olduğu konuşuldu.

Spano ziyaret program planına itiraz etti mi bilinmez fakat dışarıdan bakıldığında AİHM idealleriyle pek de uyumlu görülmeyen bir rota çizdiği aşikar.

Üniversitelerin yargının siyasallaştığı tarafsız olması gereken Cumhurbaşkanı’nın bırakın tarafsız görünmeyi “bitaraf olan bertaraf olur” nosyonunu sıkça vurguladığı bir ortamda, aslında Spano’nun elinde de çok fazla alternatif bulunmuyordu.

Türkiye’de devletin hemen tüm kurumları en azından dışarıdan bakıldığında AKP ile uyum göstermek zorunda. Hal böyleyken resmi bir ziyaretin çerçevesinde çok da farklı bir planlama beklemek hayalcilik olurdu.

Herkes eleştirse de Spano’ya Fahri Doktor ünvanı veren İstanbul Üniversitesinin ya da onu en üst düzeyde ağırlayan AKP’nin, aslında kendi kalesine gol yolladığını düşünüyorum.

AKP, “bizi bağlamaz” diyerek kararlarını hiçe saydığı kurumun, en üst seviye yargıcı ile muhatap olduğunu unutmuşa benziyordu.
“AİHM’nin verdiği kararlar bizi bağlamaz. Biz karşı hamlemizi yapar, işi bitiririz” diyen Spano ile aynı kareye giren Erdoğan’ın bizzat kendisiydi.
https://www.dw.com/tr/erdo%C4%9Fan-aihmnin-kararlar%C4%B1-bizi-ba%C4%9Flamaz/a-46374963
Spano’nun ziyaretinin dışa yansıyan görselleri ne kadar rahatsız edici olsa da, asıl rahatsız olması gereken yukarıdaki cümleyi sahiplenenler olmalıydı.

Türkiye’de stratejik davranış, soğukkanlı olmak ve diplomatik tutum konusunda önemli eksiklikler var.
AKP gibi zamanında ortaklık ettiği yapıların ne denli büyük zararlar verdiği aşikar olduğu halde, istifini bozmayan bir partiye karşı strateji bilmeden hareket etmek en büyük hata olacaktır.

Spano’nun bu zamana kadar AİHM’de hiç AKP’li dinlediğini tahmin ediyor musunuz?
Bence bütün çalışma hayatı tam tersini yani AKP’ye muhalif olanları dinlemekle geçmiştir.
Onların tezlerini ve savunmalarını belki yüzlerce belki binlerce kez okumuştur.

Türkiye aleyhine yüz milyonları bulan tazminat kararlarının altında imzası olan bir yargıçtan söz ediyoruz.
AİHM’in başkan yardımcısını öldürelim ama hakkını yemiyelim.
Bizi bağlamaz denilen kurumun başkanı değil fakat yardımcısı gayet de güzel bağlıyormuş. Devlet en tepesinden aşağı kadar AİHM’e olan ilgisini gösterdi.
Şimdi onlar düşünsün.
Strazburg’da yargıçlar var. Hem de İÜ’den doktoralı.

Analiz, Veysi Dündar 11.9.2020