İsmet Özel islamcı kesimin el üstünde tuttuğu şairlerdendir. Onun şu dizeleri bundan tam 46 sene önce kaleme alınmıştır :

Akla Karşı Tezler

“Köylüleri niçin öldürmeliyiz?

Bu sorunun karşılığını bulamıyorum

içinden çıkılmaz bi olay, ama önemsiz

köylüleri öldürmesek de olur

hatta onların kalın suratlarını

görmezlikten gelebiliriz”

1974’ün karmaşık gündeminde İsmet Özel’e bu dizeleri yazdıran motivasyonu teşhis etmekte zorlanmıyorum.

Ülkenin hala önemli bir kesiminin köyde yaşadığı bir dönemde tekamülün, entellektüelliğin önünde önemli bir engeldir köylülük.

İsmet Özel yörüngesi soldan sağa kayan kişisel çizgisinde köylü anlayışının kabalığından muzdarip olmuş olmalı.

Ülkeyi 1960’lardan itibaren en uzun süre yöneten Süleyman Demirel’in lakabı “Çoban Sülü” idi. Kendisi tarım kesimine rakiplerin verdiğinden bir fazla vererek iktidarını devam ettirmişti.

2020’ye geldiğimizde artık Türkiye’de köylülerden ve köylülükten şikayetin çok da manası kalmamıştır. Buna karşılık farklı bir eğilim ve kitlenin bir zamanlar köylü kitlenin kullanıldığı gibi, siyasette araç olarak kullanıldığını görmekteyiz. Ülkede köylüler sayıca azalırken tarımdan uzaklaşan kesimin istihdam süreçlerinin de dışına çıktığı görüldü. İstanbul’u  kazanarak iktidar yolculuğuna başlayan AKP ise giderek bu istihdamdan kopuk kesim üzerine oynamayı tercih etti.

AKP seçmeninin ülkenin çok farklı bir katmanını temsil ettiğini düşünürüm. AKP’nin seçmen tavanı ne kadar bilinçli ve ideolojik olarak konsolideyse, tabanının sadece iktisadi bir çaresizliğin temsilcisi olduğuna inanıyorum.

Ayın ilk çalışma günü Giresun ilinin merkezinde mesai saatinde toplanan kalabalığa bakıldığında, bu yargımın ne kadar doğru olduğuna bir kez daha kanaat getirdim.

AKP’nin başta kurucu lideri Erdoğan olmak üzere siyasi bir hedefi, güçlü ve sağlam dar kadrosu olduğuna şüphe yok. Ancak böylesi bir dar kadronun 80 milyonluk bir ülkeyi hem de 26 senedir yönetiyor olmasının sırrını ancak Giresun’da toplanan kalabalığı analiz ederseniz çözümleyebilirsiniz.

AKP varlığını kendinden hoşlanmayan üretken kesimin vergileriyle finanse ettiği bu kitleye borçlu.

Ülke demografisinin %50’sini teşkil eden kadınların 4’te üçü  ev kadını kategorisine dahil. Bu kadınlarınsa   %60’ı AKP seçmeni. Kaba bir hesapla 15 milyon kişiden söz ediyoruz.

Türkiye’de ev kadınlarından bu yoğunlukta oy alan bir partiyi seçimlerde geçmek kolay değil. Bütün seçimler  15.000.000-0 başlıyor.

Türkiye’nin akşamdan sabaha değişen gündeminin, bugün söylenenin yarın reddedilmesinin arka planında oy tabanının bağlandığı bu kitleye olan güven yatıyor.

İsmet Özel bugün ‘Akla Karşı Tezler’ şiirini yazsa muhtemel ki köylüler yerine ev kadınlarını özne yapacaktı.

Gerçekten de kafasına paket çay atılarak motive edilen kitlenin, üretim sürecinin dışında kaldığı/bırakıldığı konusunda tereddüt etmek için çok az gerekçemiz var.

Seçim sonuçlarına dair yapılan çalışmalar da bu durumu destekliyor. 2 sene önce buna ilişkin kaleme aldığım yazı Giresun’daki mitingin arka planını açıklıyor. https://veysidundar.home.blog/2020/09/01/kadinin-adi-yok-oyu-cok/

Türkiye yazık ki Süleyman Demirel’in izinden giden sağ bir iktidarın yakaladığı madeni, sonuna kadar değerlendirmesi ile bir dejavu yaşıyor.

Üstelik geçmişte iyi kötü bir üretim faaliyetinin  sponsoru olan bu tercih bu defa üretkenliği neredeyse sıfıra yaklaşan “sosyal yardım”/”babadan-eşten maaş” yapısındaki bir kitleyi ülke kaderinde söz sahibi ediyor.

AKP’nin ev kadınlarından oy almakta zorlanmazken ülkenin üretime dönük bütün büyük ilçelerini kaybetmesindeki çelişkiyi herkesin görmesi gerek.

Sorun ev kadınlarından oy alan AKP değil.

Sorun üreten kesimlere yabancılaşan AKP.

Ekonomi bakanının insanların yurtdışına gidip tatil yapmasını eleştirdiği söyleşiyi hatırlayın.

Tam da çelişkinin bam telidir bu.

AKP çalışmayan üretmeyen hayal etmeyen dünyayı tanımak istemeyenler için, ideal bir toplanma mekanı olmuştur.

Bu acaip yapı bize 100 bin lira maliyetli arabaya neden 400 bin lira ödememiz gerektiğini gayet iyi anlatıyor.

Anlamayanlar içinse İsmet Özel bize 1974’den sesleniyor.

Analiz, Veysi Dündar 2.9.2020