(21 05 2020)

Normalleşme kapsamında bütün AVM’ler in, pazar yerlerinin vs açıldığı ve hınca hınç dolu olduğu, sosyal mesafe kurallarına uymak şartı ile giriş çıkışlarına müsaade edildiği, ancak hiçbir sosyal mesafe kuralına uyulmadığı, hemen hemen hiç kimsenin maske takmadığı ve bu kural ihlallerine rağmen yetkililer tarafından insanlara yumuşak davranıldığını gözlemlediğimiz bir dönemde, Ramazan adına bütün aktivitelerin yasaklandığı şu günlerde, tüm sosyal mesafe kurallarına uymalarına rağmen,(görüntülerde var) Ramazan’ın ruhunu yaşatmak adına açık alanda teravih namazı kılan bir grup gencin polis tarafından hukuksuzca gözaltına alındıklarını gördüm…

İnsan ve Müslüman olmam hasebi ile vicdanımı yaralayan bu hadiseden dolayı ve birde tabiki işim gereği haber niteliği taşıdığı ve olayın detaylarına vâkıf olmak için daha bir yakın olma gereği hissettim ve iyice yaklaştım.

Adana Merkez parkta (Cami içerisinde değil) Teravih namazı kılmak üzere gelen, ancak namaz kılmalarının yasak olduğunu öğrendikten sonra polisin “Dağılın” anonsuna uyarak gösterilen istikamete doğru (Seyhan Oteline) yürümeye başlayan kalabalığa ilginç bir şekilde sanki “bunları dövün” gibi bir talimat gelmişcesine polisin ellerindeki coplarla sırtlarına dürterek, tartaklayarak tahrikkar bir şekilde itelediklerini gördüm.

Gruptaki birinin ellerinde namaz kılmak için getirdikleri seccadeleri ile ilerlerken “bütün sosyal mesafe kurallarına uymalarına rağmen “neden namaz kılmamıza müsaade etmiyorsunuz, birçok kurum ve kuruluşa müsaade varken mesele İslam’ın değerleri olunca neden bu kadar katı davranıyorsunuz” diyerek sesli bir şekilde tepkisini dile getirdiğini gördüm.

Bunun üzerine bir polis memurunun sadece namaz kılmak için toplanmış olan bu genç topluluğa “Sizler PKK’dan daha tehlikelisiniz sizin sesinizi keseceğiz, devlete karşı gelmek neymiş devletin gücünü size göstereceğiz” dediğini duydum.

İlerleyen dakikalarda Polisin bir genci ellerini ters kelepçe yaparak yere yatırdıktan sonra boynuna dizleri ile bastırarak anasına avradına sinkaf’lı küfürler eşliğinde biber gazı püskürttüğünü gördüm.

Bir diğer tarafta bir başkasının sosyal mesafe kurallarına uymak için takmış olduğu maskenin yüzüne aldığı darbe sonucunda kıpkızıl kan olduğunu gördüm.

Polis memurunun kafasında olması gerekirken elinde tuttuğu kask’ı yüzüne savurması sonucu bir gencin elmacık kemiği ve gözlerinin içinin kan çanağına döndüğünü gördüm.

Dağılmak üzere yürüyen insanların üzerine “kanaatimce provoke etmek için” (Çünkü gördüğüm kadarıyla başka bir sebep yoktu, topluluk gösterilen yöne doğru ilerliyorduyunus diye tabir edilen polislerin motosikletini sürdüğünü gördüm.

Tam bu sırada polise dönerek “Neden böyle davranıyorsunuz Allah’a bunun hesabını nasıl vereceksiniz, namaz kılmayı istemekten başka ne yaptık” diyen bir kişinin üzerine koşarak uçar tekme(sosyal medya görüntülerinde de var) salladığını gördüm… vs vs

Bunların hepsini gözlerimle gördüm kulaklarımla işittim…

Velhasıl, muhtemelen cebindeki kimliğe güvenerek bağlı bulunduğu teşkilata ve hizmet ettiği devlete ne derece büyük zarar verdiğinin farkında olmadan, büyük küçük, yaşlı genç dinlemeden vatandaşa saldıran! Hakaret eden 20 25 yaşlarında, 30 yaşlarında gençler gördüm.

Bana en ilginç ve incitici gelenlerden biri ise, görüntüler sosyal medyada yayılınca %98 i Müslüman olan ülkemde, namaz gibi masumane bir istek karşısında Orantısız bir güç kullanıldığını görmüş olmalılar ki, bir takım medyada KAÇAK! teravih diye alçakça ve ahlaksızca bir haber başlığı atıldığını gördüm.

Evet evet, tam olarak başlık böyle ‘KAÇAK TERAVİH’

Namazın kaçağıda nasıl oluyorsa artık.

Bütün bu olanların bende en derin etkiyi uyandıranı ise,

Bir polisin namaz kılan 13 -14 kişiyi ablukaya almış bir vaziyette namazlarını bitirmelerini beklerken sesli bir şekilde yanındaki diğer birkaç arkadaşına “Şu yaptığımız işe bak, Kendimi İsrail polisi gibi hissediyorum” diyerek isyanını dile getirdiğini, vicdan muhasebesi yaptığını duydum.

Evet evet, ben dün gece tam anlamıyla bir polis şiddeti gördüm. Hem de ‘Namaz’ gibi mâsumane bir istekte bulunan bir grup müslüman gencin üzerinde icra edilen…

Genç polisin gencecik talebenin üzerine çökmüş boynuna dizi ile basmış “Devletin gücünü göreceksiniz” diye kükrerken, gücün ve kuvvetin yalnız Allah’a ait olduğunu, Allah dilediği müddetçe güce ve kuvvete sahip olunabileceğini, sahip olduğu gücü kontrol edemeyen herkesin ve her kurumun er veya geç mutlak güç sahibi tarafından rezil rüsva edileceğini ve Allah’ın zulmadenlere ancak ve ancak mühlet vereceğini ama kesinlikle ihmal etmeyeceği gerçeğinin kesin bir şekilde kendilerinde anlatılmamış olduğunu gördüm.

Asla unutulmamalıdır ki,

Devlet Hak’ka riayet ediyorsa güçlüdür

Devlet hukuk ile güçlüdür

Devlet zorbalık ile değil adaletle güçlüdür

Devlet insanlara yakın ise güçlüdür, Merhametli ise güçlüdür, halkı hür ise güçlüdür.

Devlet aklı halkına kıymet vermeyi gerektirir. Zira kendine kıymet verilmediğini hisseden bir halkın devlete katabileceği hiçbir güç ve değer yoktur.

Şeyh Edebali’ nin Osmangazi’ye ve dolayısıyla yöneticilere söylediği söz güncelliğini ne kadarda canlı tutmakta.

“Ey oğul! İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.”

Devlet millet için vardır. Millet güçlü olursa devlet güçlü olur. Nasıl ki bir canlının yaşayabilmesi için nefese ihtiyacı vardır, aynen öyle devletin de dimdik ayakta durabilmesi ve güçlü olabilmesi için, sağlıklı ve güçlü bir millete ihtiyacı vardır.

Millet, devletin bekası ve huzuru için haklı veya haksız bazı sebeplerden ötürü zaman zaman, devletin sert yüzünü görebilir.

Ancak bu sebep, bu olayda da görüldüğü üzere namaz gibi masum bir sebep ve benzeri basit sebeplerden ötürü olmamalıdır.

Ve her ne sebeple olursa olsun millet, her daim devletin şefkatli ve merhametli yüzünü görmek ister.

Sonuç olarak bütün emniyet teşkilatını ve özellikle de Adana emniyet Müdürlüğü’nün tamamını tenzih ederek yukarıda yaşanan hadiselerin hiç mi hiç yakışık almadığını, emniyet mensuplarının bu ve benzeri durumlarda vatandaşlara karşı daha anlayışlı ve daha sabırlı davranmaları gerektiğini belirtmek istiyorum.

Gerçekten de Şeyh Edebali’nin evladına hitaben yaptığı ve günümüze ışık tutan öğütleri ne kadar da kıymetlidir.

“Ey oğul! Güç hayvanda bile mevcut’tur.

Öfke ateş, öfke afet, öfke şeytandır oğul.”