DARBENİN SİYASİ AYAĞI OLMAZ

Bugüne kadar yaşanan darbelerde darbecilerin bakanlar kurulu, başbakan, cumhurbaşkanı atadığı söz konusu olmamıştır. Çünkü darbe siyasi değil askeri bir olaydır dolayısıyla darbenin siyasi ayağı tartışmaları anlamsızdır. Tartışılması gereken hayal ve faraziyeler değil somut olarak olan bitenlerdir, darbe ve terör örgütü kavramlarıdır.

***

TSK’nın yüzde birinin dahi katılmadığı, her haliyle daha baştan ölü doğan, başarısızlığa mahkûm 15 Temmuz darbe teşebbüsünün üzerinden geçen üç buçuk yıla rağmen hala ortada cevaplanmayan birçok husus var. Tabi cevapların olması için öncelikle soruların sorulması ve tartışılması gerekir. Oysa bu konu halen bir tabu ve soru sormak, üzerine düşünmek tehlikeli ve yasak. Bu konudaki en önemli çalışma olan, Akp’nin her nedense cemaatin eski elamanı Reşat Petek’i Başkan yaptığı, teşebbüsten önceden haberi olan Fidan ve Akar’ın dahi bilgi vermeye gitmediği, Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonunun Raporu dahi halen kamuoyu bilgisine sunulmuş değil. Ana muhalefet partisi Chp de bu rapora yazdığı muhalefet şerhini sitesinden bir müddet sonra kaldırmış durumda. İktidar ve yandaşları olayı hamaset ve destana çevirmek için tüm devlet imkanlarını ve gücünü kullanmaya devam ediyorlar.

Son günlerde “siyasi ayak” tartışması aldı başını gidiyor. Bu konuda muhalefet partileri birçok defa Meclise Araştırma Önergesi verse de bu önergeler, olayın konuşulmasını istemeyen, iktidar ve küçük ortağı tarafından reddedildi. İktidarın mikro ortağı Perinçek ise siyasi ayak olarak, ilk seçimde Akp iktidarının sonlanmasına neden olacağı değerlendirilen siyasi çalışmalar içindeli Gül, Davutoğlu ve Babacan’ı işaret ediyor. Chp bu konuda Akp’yi işaret ederken Akp ise tutuklanan Urla Belediye Başkanını ileri sürerek pişkinlikle muhalefeti işaret ediyor. Tabi bu durumda kimse sormuyor soramıyor; sizin milyonlarca oy alarak milli iradeyle seçilen, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere, onca belediye başkanlarınız neden istifa ettirilmişti?

Darbe denince akla gelen; silahlı kuvvetlerin güç kullanarak meşru hükumeti görevden uzaklaştırılması ve yönetime geçici olarak el koymasıdır. Bu açıdan bakıldığında bir darbenin siyasi ayağı olmaz, olamaz. Nitekim ne 27 Mayıstan ne de 12 Eylülden sonra darbeciler tarafından bir hükumet ataması yapılmamış, askerler geçici olarak idareyi aldıktan sonra seçimlerle görevi tekrar siyasilere bırakmışlardır. Hatta post modern darbe olarak görülen, neredeyse her kurum gibi devletin değil iktidar partisinin bir organı haline gelen Türk Dil Kurumunun bu uğurda tanım değişikliğine gittiği, 28 Şubat MGK Kararları ve 27 Nisan Muhtırasında da siyasi ayak tartışması olmamıştır.

15 Temmuz özelinde konuşmak gerekirse olay daha da karışıyor. Şöyle ki, ortada çok sınırlı sayıda askerin katıldığı bir askeri kalkışma olmasına rağmen kalkışmadan sonra 600 bine yakın kişi soruşturma geçirdi ve hala devam ediyor.  “Mahkemeler sıradan insanlardan terörist imal etme yeri” oldu. En az 130 bin kamu görevlisi ohal khk’larıyla görevden çıkarıldı, askeri okullarda okuyan binlerce öğrenci mezun edilmedi. Kamuda işçi statüsündeki binlerce kişinin sözleşmesi feshedildi. Birçok vakıf, dernek, üniversite, şirket, basın yayın organı kapatıldı ve milyarlarca dolarlık emlaka el konuldu. Garip olan bir başka husus ise bu işlemlerin normalde darbeden sonra askerler tarafından yapılırken bu sefer başarısız bir kalkışmadan sonra siyasiler tarafından yapılmasıydı.

Kalkışma gecesi daha uçaklar havadayken, birçok eylem yapılmamışken saat 01.00’de önce 2.744 hakim/savcı açığa alındı, sabahında tutuklamalar başladı. Öyle bir durum oluştu ki; askeri kalkışmadan sonra en çok milli eğitimde görevli öğretmenler kamu görevinden çıkarıldı. Bunun yanında hâkim/savcılar, akademisyenler, polisler, doktorlar, sıradan memurlar, hatta bakanlığın kalorifercisi, genelkurmayın kuaförü dahi ihraç edildi. Sormak gerekmez mi; madem ortada bir askeri kalkışma var o halde asker dışındaki memurlar neden görevden çıkarıldı? Bunların kalkışmayla ne ilgisi vardı?

Sonrasında ise işler daha da garip bir hal aldı: İhraç edilen memurlara darbe teşebbüsünden değil silahlı terör örgütü üyeliğinden adli işlem yapılmaya başlandı. Yani mevcut duruma göre ortada yüzbinlerce kamu görevlisi, esnaf, öğrenci ve işçi gibi sıradan inanlardan oluşan devasa bir silahlı terör örgütü var. Oysa terör örgütlerinin darbe yaptığı dünyada görülmüş bir şey değildir. Terör örgütünün amacı şiddet içeren eylemlerle hükumete istediğini yaptırmaktır, darbe yaparak iktidarı ele geçirmek değildir.

***

Lafı fazla uzatmadan kısaca özetlemek gerekirse; ilk düğmeyi yanlış ilikleyince gerisi de yanlış olur ve doğru sonuca ulaşmak mümkün olmaz. Darbenin siyasi ayağı olmaz, darbe askeri bir eylemdir, siyasilerle ortak değil siyasilere karşı yapılır. Bu nedenle siyasi ayak tartışmaları anlamsız ve gereksizdir ve bu tartışmalar bizi sonuca götürmeyecektir. Ancak siyasi ayaktan kasıt; önce cemaat deyip sonra adını dahi kendileri koyarak terör örgütü ilan ettikleri daha sonra da kolluk ve yargı eliyle vatandaşlara üyelik dayattıkları bir yapıya destek vermekse: ne istedilerse verenlerdir, aynı amaca paralel yollardan yürüyenlerdir, kandırılmışız affedin diyenlerdir, olimpiyatlar düzenleyenlerdir, davaların savcılığını yapanlardır, birlikte fotoğraf çektirenlerdir, bitsin artık bu hasret diyenlerdir.

Tartışılması gereken ve cevap verilmesi gereken sorular şunlardır: Ortada bir askeri darbe varsa neden askerden ziyade siviller yargılanır?  Ortada bir terör örgütü varsa darbe nasıl olur? Yani yaşananlar nereden baksan çelişki nereden baksan tutarsızlıktır. Bu durumda kalkışmaya “Allah’ın bir lütfu” olarak bakan iktidar ve şerikleri konunun etraflıca araştırılmasından ve konuşulmasından rahatsız olmakta haklı mıdır değil midir siz karar verin lütfen! Esenlikler dilerim…