Faşist ne demektir , faşizm ideolojik fikrini benimseyen kişiler ile faşizm yandaşları olarak kısaca; yalnızca kendi düşüncesinin doğruluğuna inanan ve diğerlerini de kendisi gibi düşünmeye zorlayan kimselerdir. denilebilir. Faşizm,  İtalya'da Benito Mussolini tarafından oluşturulan, otoriter devlet üzerine kurulu bir radikal milliyetçi siyasi ideolojidir. İlkeleri "Faşizmin Doktrini" adı ile Giovanni Gentile tarafından yazılmıştır. Benito Mussolini'nin kurucusu olduğu Ulusal Faşist Parti'nin İtalya'da iktidara gelmesiyle birlikte, faşizm; birçok milliyetçi ideolojiye örnek olmuştur. Benito Mussolini'nin sistemini örnek alarak ortaya çıkan nasyonal sosyalizm(nazizm) ve falanjizm gibi akımlarla beraber faşizm iyice güçlenen bir ideoloji olmuştur

Enternasyonel ve Faşizm

Faşizmin çözümlenmesinde, Komintern, Lenin'in emperyalizm tezlerine paralel olarak kapitalizmin krizi ile birlikte gelişen açıklamalardır, çözümlemelerin sınıfsal temelli olması yolunda uyarılar yapmıştır.Yapılan tanıma göre faşizmin gelişiminde asıl tehlike tamamen büyük sermayeden değil mali sermayenin gerici kesimlerinden kaynaklanır. Bu yaklaşımın, Avrupa komünist partilerinin cephe politikalarına zemin oluşturduğu biliniyor. Cephe politikalarıyla "çok fazla" yakınlığı olan formasyonun, SSCB'nin dönem içerisindeki durumuna bakılarak değerlendirilmesi gerekiyor.

Faşizm tartışmaları Türkiye’de son 40-45 yıldır gündemimizden düşmedi. Ülkemiz, faşizmin yeniden tartışılmasına malzeme vermeye devam ediyor. Bu yazımda faşizm kavramı ve faşizm üzerine yapılan açıklamaları ve, Türkiye'de faşist hareketin gelişimini anlatacağım.

Clara Zetkin, e göre Haziran 1923 te ‘Faşizm, Rusya’da başlamış devrimi devam ettirmediği için, proletaryanın çekmek zorunda kaldığı bir cezadır.’

Goebbels, Nazi Almanya’sı Propaganda Bakanı , “Eğer rakibimiz, ne kadar zayıf olduğumuzu bilebilseydi, bizi muhtemelen un ufak ederdi. Çalışmalarımızı daha başından kana boğup ezerdi.”

Faşizm kritik bir konu olmakla birlikte sınıfsal tahlile ihtiyaç duymaktadır. Şiddetin niceliksel derecesiyle değil sosyo-kültürel ve ekonomik nedenleriyle ilgilenir.

Faşizm, burjuvazinin demokrasi olgusunun çözemediği ekonomik ve toplumsal krizlerin  bir sonucu, ve bu krizi aşabilmeninde en barbar, en insanlık dışı yöntemidir. İşçi sınıfına ve onun devrimci örgütlenmelerine komple bir saldırıyı ifade etmektedir. Faşizm, krizdeki bir kapitalizmin ne gibi sıkıntılara yol açacağını da somut bir örneğini teşkil eder.

Kapitalizm krizinden anlaşılan artık değerin büyük bir kısmının yok edilmesidir.

Faşizm’in ortaya çıkış sebeplerinden birisi de proletarya sınıfının içine düşmüş olduğu politik kriz ile baş edememesidir.

Emperyalizm dönemindeki burjuva politik dönemindeki iktidarını en az zararla atlatıp yoluna parlamenter demokrasi sistemiyle devam ederken, büyük burjuvazi ise ekonomik ve sosyal dengeler bozulunca ivmeyi kendine doğru çekerek yönetimi merkezileştirme yoluna başvurur.

Faşizm burjuva toplumu içerisinde bulunan proleter sınıfı tam anlamıyla yok etme amacı gütmez onlardan faydalanmak amacıyla bölünmüşlük durumuna getirerek bütün bir işçi sınıfını bölünmüşlük içerisinde tutmaya çalışır.

Bir’de küçük burjuvazi sınıfı vardır ki o da büyük burjuvazi sınıfının taşeronluğunu yapar. Bir nevi kamçı görevi görerek proleter sınıfın üzerinden baskı kurar.

Alman faşizmi, İtalyan faşizmi gibi işçi sınıfına ve demokratik kurumlara karşı bir koçbaşı gibi kullandığı küçük burjuvazinin sırtından iktidara yükselmiştir. Ama iktidardaki faşizm hiç de küçük burjuvazinin hükümeti değildir. Tam tersine, tekelci sermayenin en acımasız diktatörlüğüdür.” Alıntılamaya devam edelim: “Mussolini haklıdır: Ara sınıflar bağımsız bir politika izlemekten acizdirler. Bunalım dönemlerinde bu sınıflar temel sınıflardan birinin politikasını en akıl almaz sınırına kadar götürmek zorundadırlar. Faşizm, bunları sermayenin hizmetine sokmayı başarmıştır.

Faşizme karşı omuz omuza! ya da Kahrolsun faşizm! Türk Milletinin sıklıkla duyduğu; yeri geldiğinde iktidarın polis şiddeti/terörü ya da “orantısız gücü” karşısında yumruklarımız havada  sesli bir biçimde söylemiş olduğumuz sözlerdir. Faşizm salt şiddete dayalı bir yönetim biçimi değildir. Ancak Faşizm olağanüstü şiddet ve baskı yöntemleriyle yönetimi tesis etmek ve proletarya sınıfını yani işçi sınıfını baskı altında tutarak katı bir hükümet modelini benimsemektedir.

Normal” zamanlarda kapitalist sınıfın emek süreci üzerindeki katı denetimi, bu sefer faşizm ile birlikte “zor yoluyla” tesis edilmeye çalışılır. Sermaye birikimini sıkıntıya sokacak her türlü tehdit faşizm ile önlenir.Bu “operasyonu” hangi sınıfın, hangi sınıfa karşı ve hangi sınıflara dayanarak –ve tabii hangi dönemlerde– gerçekleşmeye başladığıdır.

Troçki, faşist bir partinin hızla kurulup zafere ulaşmasının dayandığı temelleri şu şekilde sıralar:

“Kapitalist toplumun en ağır bunalımı; işçi sınıfının radikalleşmesinin artması; kırsal ve kentsel küçük burjuvazide işçi sınıfına karşı sempatinin artması ve değişiklik özlemleri; büyük burjuvazinin ne yapacağını şaşırması; (…) proletaryanın kendini tüketmesi ve hâlsiz düşmesi; toplumsal bunalımın derinleşmesi; küçük burjuvazinin umutsuzluğu, değişiklik özlemi; küçük burjuvazinin kolektif nevrozu (…) şiddetli tedbirlere yatkın olması; umutlarına ihanet eden proletaryaya karşı düşmanlığının gelişmesi.”

Faşizm var diyebilmek için;

-Işçi grevlerinin örgütlenmesi,

-Ülkede grevlerin yapılması,

-Sermaye piyasaları yarınımız ne olacak diye düşünmemesi nedeniyle Türkiye’de faşizm vardır diyemeyiz.

Harvey, kapitalizmin yani sermaye birikimi ile kentleşme süreçleri arasında bir iç bağıntı bularak, kullanılmayan sermaye fazlası ile istihdam edilmeyen iş gücü yanyana geldiğinde kriz durumunu ifade eder. Gezi eylemlerinde harvey’in bu düşüncelerine katıldığımı söyleyebilirim.

Anlatmak istediğim şu ki işçi sınıfının vesayetçi gerici ve tutucu olduğu değildir, tamamiyle sınıflar arasındaki hareketin politik olduğundan bahsetmekteyim.

Mısır ile Türkiye’yi karşlaştırdığımızda Mübarek’in iktidar gitmesiyle yerine gelen Mursi veya Mursi’yi iktidarından eden Sisi’nin Bonapartist darbesi gerçekleşemezdi. Mısırdaki bütün bu olgular kısa süre içerisinde vuku bulmuştur.

Sonuç olarak;Faşizm Burjuvazisi olağanüstü koşulların olağanüstü bir yönetim biçimidir. Yönetime FAŞİST veya diktatör kavramlarını söylemeden önce iyi bir tahlil yapmak şarttır. Diğer türlü önümüze gelen şiddet içerikli yönetim yapılarını daima faşist veya diktatör kavramlarıyla birleştiririz.