Gazeteci yazar Fatih Altaylı bugün kaleme aldığı köşe yazısında Türkiye’de 2022’nin ilk sabahına zamlarla uyanılmasına tepki gösterdi. Altaylı, “Fahiş zamlar için şimdi nereyi basacaksınız!” başlıklı yazısında “Hayat pahalılığını polisiye tedbirlerle engelleyebileceğini zannedenlerin, fiyat artışlarını stokçuluğa bağlayanların, polise jandarmaya depo bastırarak kamunun gücünü gösterenlerin şimdi ne yapacağı ise ayrı bir merak konusudur.” dedi.

Yapılan zamları eleştiren Habertürk yazarı Fatih Altaylı, “Yeni yılda herkeste bir zam beklentisi vardı. Çalışanlar, kamu görevlileri, emekliler herkes. Ama kimse yeni yıl gecesi havai fişekler patlarken, devletin mal ve hizmetlere böylesine büyük bir zam yapacağını beklemiyordu. Yüzde 50’lerden başlayıp, yüzde 150’lere giden zamlar. Özellikle de elektriğe gibi, enerjiye yapılanlar gibi bir zam dalgasını tetikleyecek yüksek oranlı artışlar. Daha üç gün önce “Alınan muhteşem kararlarla iktidarımız doların yükselişini durdurup, kurları aşağı çekmeyi başardı” diye sevinip halay çekenlere bu “zamları” anlatmak normalde kolay olmaz.” ifadelerini kullandı.

Altaylı yazısına şöyle devam etti:

“Hele hele “İktidarımız doları aşağı indirdi, siz niye hala fiyatları indirmediniz” diye takibe alınan ve horlanan üreticilere anlatmak imkansız hale gelmiştir bile.

Hayat pahalılığını polisiye tedbirlerle engelleyebileceğini zannedenlerin, fiyat artışlarını stokçuluğa bağlayanların, polise jandarmaya depo bastırarak kamunun gücünü gösterenlerin şimdi ne yapacağı ise ayrı bir merak konusudur.

Soğandaki, bakliyattaki, bitkisel yağdaki fiyat artışlarında aracıyı ve perakende zincirlerini suçlayanların, akaryakıtta vergiden, elektrikte ise neden olduğunu dahi bilmediğimiz fahiş artışlardan kimi sorumlu tutacaklarını bildiklerini zannetmiyorum.

Herhalde, Emniyet güçlerinin zam yapan kamu kurumlarını basacak hali yok.

Bakanlar Kurulu'nu da basmayacaklarına göre acaba nereyi veya kimi basacaklar diye merak etmiyor da değilim.

İktidar yanlısı medyanın halka soğan ekmek yeme tavsiyesinden sonra işe bisikletle veya yürüyerek gitme, soba veya kaloriferin çevreye zararlı etkilerini azaltmak için evde kazak ve hatta palto ile oturma, deterjan yerine tokaçla çamaşır yıkama gibi tavsiyelerini de pek yakında tedavüle sokacağını tahmin ediyorum.

Doğrusunu isterseniz, din kisveli çakma bir muhafazakar değil, gerçek bir muhafazakar olduğum için gereksiz harcamaların kısılması, ahmakça tüketim yapılmaması fikri bana uzak bir düşünce değildir.

Ama düne kadar evlerin önünde duran lüks otomobil sayısını gelişmişlik ve başarı göstergesi diye halka anlatıp, iktidarlarını övenlerin o otomobilleri yola çıkamayacağı bir ortam yaratmaları, yıllar süren zenginleşme masalını, şimdi fukara edebiyatına çevirmeleri çok açık bir tutarsızlıktır.

Üstelik de tüm bunlar olurken, iktidara yakın müteahhitlere yapılan ödemelerin azalmak yerine artması, Kamu Özel İşbirliği projelerinin hazinemize soktuğu hortumun asla ve asla daralmaması tutarsızlıktan da öte bir durumdur.

Ancak anladığım kadarı ile bir eliyle gençlerin telefonunu kontrol edip, diğer eliyle halay başı olarak mendil sallayanların bu tutarsızlık pek umurunda değildir.”