Milli Gazete Yazarı Fatma Tuncer, bugünkü köşesinde yaşadığımız toplumda sorunun bilgiye değil, bilince ulaşmak ile ilgili olduğunu belirtti.

Fatma Tuncer, Bilmek tek başına yeterli mi? diye sordu ve şöle devam etti:

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş üniversite öğrencileri Kur’an, fıkıh, siyer ve İslam hukuku gibi dersleri almalı ve Allah korkusu olan doktorlar, avukatlar yetiştirebilmeliyiz diyor. Hepimiz bunu yürekten temenni ediyoruz değil mi? Peki ülkenin en yetkin kişilerinden tutun da en alt tabakaya kadar her kesimin müptela olduğu şatafat, gösteriş, israf, adam kayırma, kul hakkı ihlali ve kibrin hâkim olduğu bir toplumda bu nasıl gerçekleşecek?

Yöneticilerin hatalarını fetvalarla meşru gösteren kişilerin ifadelerine bakılırsa zaten toplumda her şey güllük gülistanlık, çocuklar okullarda istedikleri takdirde dini eğitim alıyorlar, Diyanet harıl harıl çalışıyor, camiler sonuna kadar açık, yaz dönemi Kur’an kursları hıncahınç dolu. Fakat bütün bunlara rağmen toplumun suç oranı her geçen gün biraz daha artıyor, insanlar ahlaki değerlerden günbegün uzaklaşıyor ve fıtratlarına yabancılaşıyorlar. Peki, ama neden? Eksik olan ne?

Şahsen Diyanet İşleri Başkanımıza şöyle bir soru yöneltmek isterdim: Üniversitelerde bahsedildiği gibi öğrenciler İslam tarihi, İslam hukuku ve fıkhi meseleleri su gibi ezberleyip bu alanda her türlü bilgiye hâkim olsalar sorun çözülür mü? Şu bir gerçek ki, insanlar artık ilme ulaşabilmek için günlerce at sırtında yolculuk yapıp büyük zorluklar yaşamıyorlar.  Teknoloji sayesinde istediğimiz bilgiye kolayca ulaşabiliyoruz. Okul olmayan mahallemiz yok, üniversite tahsili yapmak isteyen ister uzaktan ister yüz yüze eğitim alarak diploma sahibi olabiliyor.

Dini eğitim almak isteyen kişiler bilgiye kolay yoldan ulaşabiliyorlar. Fakat başta da dediğim gibi bütün bunlara rağmen toplumdaki suç oranı gittikçe artıyor, insanlar evlerinin avlusunda dahi kendilerini güvende hissedemiyorlar. Gasp, hırsızlık, adam kayırma, zina, tecavüz gibi suçlar yaygınlaşıyor.

Kendilerini yetkin hoca olarak gören kişilerin mayaları bozuluyor, akılları bulanıyor ve hizmet etmek yerine fitneye sebebiyet verecek açıklamalar yapıyor ve insanları yanlış mecralara sürüklüyorlar. Bu kişiler toplumu ıslah edecekleri yerde kul hakkını meşru gösterecek, faizi helal kılabilecek, ahlaki ölçüleri hafife alabilecek açıklamalar yapıp haramın önünü daha da açıyorlar…

Bilinmelidir ki, bugün yaşadığımız sorunların nedeni bilgi eksikliği değil, bilinç eksikliğidir. Bizim bilgiye ulaşma sorunumuz yok fakat ciddi anlamda bir körleşme ve bilinçsizleşme sorunumuz var. Bilgiyi hikmete dönüştüremeyen bir nesil var. Kişinin yalanın haram olduğunu bilmesi ve bunu ifade etmesi tek başına yeterli değildir. Fertlerin öncelikle bunu içselleştirmeleri ve hayatlarına tatbik etmeleri gerekir.

İnsanlarımız sorduğunuzda kul hakkı haramdır, faiz haramdır, zina haramdır, adam kayırmak, zulmetmek haramdır, gıybet haramdır diyecek ve bu konuda sizi ikna etmeye çalışacaklardır. Fakat ikrar edilen bu bilgiler fertlerin ruhlarında ve benliklerinde hayat bulmadığı ve azalarına ulaşıp onları ehilleştirmediği için tesiri olmuyor, olmayacaktır da. Peki, bunun için neler yapılabilir? Bunun için bilginin, hikmete ve hayata dönüştürülmesi gerekir.

Yani insanlarımızın İslam’ın asli değerlerini bizzat yaşamaları, bu değerlerin hayat bulması için çaba göstermeleri gerekir. Yoksa siz avukatlara, doktorlara istenilen bilgileri fazlasıyla aktarın ve bu bilgelere hâkim olmaları için onlara her türlü imkânı sağlayın bunun tek başına hiçbir tesiri olmayacaktır.